Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIBiden’i yenen Harvardlı: Glenn Youngkin

Biden’i yenen Harvardlı: Glenn Youngkin

2021 Virginia valilik seçimlerine kadar aktif siyasetin içinde yer almayan Youngkin, iş hayatı boyunca Romney, Bush gibi Cumhuriyetçi isimlere yoğun miktarda bağış yaparak Cumhuriyetçi Parti’nin üst düzey kadrolarıyla iletişimini her zaman güçlü tuttu. Temmuz 2020’de emekliye ayrılacağını açıkladıktan kısa bir süre sonra 2021 Virginia valilik seçimlerinde Cumhuriyetçi aday adayı olduğunu ilan etti ve Mayıs 2021’deki önseçimleri kazanarak partisinin vali adayı seçildi.

“Demokratlar Twitter’da yaşıyor, yarım yamalak televizyon haberlerini izleyip kendi basın açıklamalarına inanıyor, kendilerini kendi küçük sığınaklarına kapatıyor ve asla oradan çıkamıyorlar.”

2020 seçimlerinde Biden’in 10 puan farkla kazandığı Virginia eyaletinde, tam bir sene sonra yapılan valilik seçimlerini 3 puan farkla kazanan Cumhuriyetçi Glenn Youngkin’in zaferini kampanya ekibinden Jeff Roe bu sözlerle özetlemişti. Gerçekten de Virginia seçim sonuçları ABD siyasetini izleyen birçok Twitter kullanıcısı için büyük şoktu. Daha önce adı hiç duyulmamış Cumhuriyetçi bir aday, Demokratların çok güçlü olduğu bir eyalette, ülke çapında tanınırlığı yüksek, eyalette daha önce de valilik yapan Demokrat Terry McAuliffe’yi yenmişti. Kamala Harris, Barack Obama ve Joe Biden gibi birçok ismin eyalete gelip Demokrat adayı yoğun bir şekilde desteklemesi, Youngkin’i eyalette sevilmediğini düşündükleri Trump’a benzetmeleri Cumhuriyetçilerin zaferini durdurmaya yetmedi.

Obama’nın zengin ve halktan kopuk diye tanımladığı, Harvard mezunu ve daha önce hiç siyasi tecrübesi olmayan zengin iş insanı Youngkin, kırsal alanlarda ve banliyölerde Trump’ın aldığı oyu arttırmayı başardı ve lise mezunu beyazların yüzde 75’inin oyunu alarak vali seçildi.

Demokratların 2022 Kongre ve 2024 Başkanlık seçimleri için bir uyarı işareti olarak algıladığı Virginia seçim sonuçlarının belli olmasının ardından akıllarda iki soru belirdi: Glenn Youngkin kimdi ve nasıl kazanmıştı?

Harvard’dan sandığa

1966 yılında Richmond, Virginia’da doğan Glenn Youngkin, Rice Üniversitesi’nin ardından Harvard Üniversitesi MBA programından mezun oldu. Finans sektöründe çalışan bir babanın oğlu olan Youngkin, gençliğinde profesyonel basketbol oyuncusuydu. Ailesinin zaman zaman yaşadığı maddi sıkıntılar nedeniyle öğrenciyken çalışmak zorunda kaldı. Ekonomi ve ticarete ilgi duyduğu için finans ve yatırım sektöründe çalışmaya kararlıydı. Harvard MBA’dan mezun olmasının ardından ünlü yatırım danışmanlığı şirketi McKinsey’de çalışmaya başladı. Youngkin daha sonra girişim sermayesi fonu yönetim şirketi The Carlyle Group’a geçti. 25 sene çalıştığı bu şirkette 2017’de eş-CEO oldu.

2021 Virginia valilik seçimlerine kadar aktif siyasetin içinde yer almayan Youngkin, iş hayatı boyunca Romney, Bush gibi Cumhuriyetçi isimlere yoğun miktarda bağış yaparak Cumhuriyetçi Parti’nin üst düzey kadrolarıyla iletişimini her zaman güçlü tuttu.

Temmuz 2020’de emekliye ayrılacağını açıklayan Youngkin, kısa bir süre sonra 2021 Virginia valilik seçimlerinde Cumhuriyetçi aday adayı olduğunu ilan etti ve Mayıs 2021’deki önseçimleri kazanarak partisinin vali adayı seçildi.

440 milyon dolarlık kişisel bir serveti olan Youngkin, kampanyası için 20 milyon dolar harcadı ve oldukça tecrübeli isimleri ekibine alarak koordinasyon ve temposu yüksek bir kampanya stratejisi yürüttü. Kampanya ekibindeki isimlere göre Youngkin’in kazanmasının temel sebebi, gündelik hayatı etkileyen yerel meseleleri gündemine taşıyarak kampanyasını yerelleştirmesi, ekonomi ve eğitim gibi konu başlıklarına ağırlık vermesi, ülkede yaşanan sosyal, kültürel gerilimlerin yereldeki izdüşümlerini gündeme getirmesiydi. Bazı seçim uzmanlarına göre ise zaferin temel sebebi Biden ve Demokratların giderek düşen kamuoyu desteği ve özellikle Youngkin’in beyaz alt-orta sınıfın ırksal korku ve önyargılarını tetikleyecek bir kampanya yürütmesiydi. Donald Trump’a göreyse Youngkin’in kazanmasının tek sebebi Trump’ın desteğiydi.

Youngkin’in zaferi, kendisinin profesyonel geçmişine uygun şekilde, bütün bu belirtilen etkenleri içeren sofistike ve adım adım işleyen bir stratejiye dayanıyordu. 

  1. Trump ile hassas denge: Ne seninle ne sensiz

Youngkin, özellikle Trump seçmeninin etkin olduğu adaylık önseçiminde uzun bir süre 2020 seçimlerinin meşru olduğunu kabul etmedi, önseçim kampanyasında ana gündemini seçim güvenliği olarak belirledi. Adaylığı kazandıktan sonra ise, eyaletteki seçimleri bir sene önce 10 puanlık bir farkla kaybeden Trump ile hassas bir denge kurmaya çalıştı. Trump’ın kendisine olan desteğini mutlulukla kabul etti ve yarışın ilk zamanlarında Trump’ı içeren reklamlar yayımladı. Ancak zaman içerisinde, 2020 seçimlerinde önemli oranda Biden’a oy veren lise mezunu beyazların ve Trump’ı sevmeyen kararsız seçmenin desteğini almak için, Trump’tan kendisini en azından fiziki olarak uzaklaştırdı.

Donald Trump ve Steve Bannon gibi Trump’ın yakın müttefikleri eyalette birçok miting, etkinlik düzenledi. 6 Ocak Kongre baskınını öven içeriklerin dahi paylaşıldığı bu mitingler, tipik bir Trumpizm etkinliğiydi, fakat Glenn Youngkin neredeyse hiçbir Trump etkinliğine katılmadı.

Bu durum Trump için de memnuniyet vericiydi, çünkü Youngkin seçimleri kaybederse onu “Yeterince Trump’çı değildi” diye suçlayacak, kazanırsa “Benim sayemde” diyebilecekti. Youngkin sadece Trump’tan değil, Trump’ın siyasi ajandasından da kendisini uzaklaştırdı. Hileli seçimler başta olmak üzere birçok ulusal siyaset gündemini kullanmadı, tamamen yerel gündeme ve yeni konu başlıklarına odaklandı.

  • Yerel gündem, yeni konu başlıkları

Yarışın başında tanınırlığı ve oy oranı düşük olan Youngkin, daha önce siyasetin yoğun bir şekilde gündeminde olmayan yerel gündemleri kampanyasının odağına taşıdı, rakibinin ziyaret etmediği, az kişinin yaşadığı kırsal kentlere giderek seçmenlerin gündelik sorunlarını dinledi ve kampanya içeriklerinde bu sorunları kullandı.

Demokrat aday kampanyasının ana mesajını ABD’de tehlike altına giren kürtaj hakkı ve Youngkin’in Trump’ın kuklası olacağı üzerine kurguladı ve genel siyaset mesajlarıyla bir kampanya yürüttü. Youngkin ise ilk etkinliğini Thomas Jefferson Fen ve Teknoloji Lisesi’nde eğitim üzerine gerçekleştirdi. Çünkü yetkili okul bölge yönetimi bu üst düzey lisenin giriş sınavlarını kaldırmış, okuldaki çeşitliliği arttırmak adına sosyoekonomik durumun ve kişisel tecrübenin de dikkate alınacağı bir giriş sistemi benimsemişti. Youngkin seçim kampanyasına bu karara tepkili veliler ile birlikte start verdi.

Daha önce siyasetin bu kadar çok gündeminde olmayan maske ve aşı zorunluluğu uygulamalarını da sert bir şekilde eleştiren Youngkin, aşı olduğunu belirttikten sonra Covid-19 tedbirlerini siyasi gündemine taşıdı ve aşı zorunluluğunu savunan rakibine karşı zorunlulukların kaldırılması gerektiğini savundu. Böylece ilerleyen dönemlerde aşı ve maske zorunluluklarını gündeme taşıyacak Cumhuriyetçilere bir örnek teşkil etti.

  • Özel sektör tecrübesi ve ekonomi

Glenn Youngkin, seçim boyunca McKinsey, fon yönetimi ve Harvard tecrübesini vurgulayarak ekonomik konularda tecrübeli bir isim olduğunu belirtti, seçmende güven oluşturmaya çalıştı. Günlük hayatta etkisi olan gıda ve enerji gibi konu başlıklarındaki vergilerin kaldırılacağını sıklıkla vurguladı, savunduğu ekonomik politikaların gündelik yaşamdaki izdüşümü hakkında somut ve basit bir söylem benimsemeye çalıştı. Bu strateji ve tecrübe-güven ilişkisi işe yaramış olacak ki CNN’in çıkış anketine göre seçimdeki en önemli konunun ekonomi olduğunu belirten seçmenlerin yüzde 55’i oyunu Youngkin lehine kullandı.

  • Ana gündem eğitim: Irkçı korkular mı, aile hakları mı?

Youngkin’in kampanyadaki ana mesajlarından biri de eğitimdi. Özellikle Cumhuriyetçilerin tepki duyduğu, sosyal ve toplumsal meseleleri ırksal eşitsizlik temelinde açıklayan ve genellikle üniversitelerde okutulan kritik ırk teorisinin (Critical Race Theory) okullarda tedrisattan kaldırılacağını belirtti. Fakat, Virginia’da ilkokullarda halihazırda bu teori zaten okutulmamaktaydı, sadece her okulda olduğu gibi kölelik, siyahların yaşadığı zulümler müfredatta yer almakta, edebiyat derslerinde ırksal adaleti konu alan romanlar okutulmaktaydı. Özellikle son yıllarda beyaz aileler, bu tür içeriklere,  çocuklarına küçük yaşta olumsuz bir ABD portresi çizdiği ve ülkelerinden nefret etmelerine neden olduğu gerekçesiyle sert bir şekilde karşı çıkıyordu.

Youngkin’in mesajının seçmende karşılık bulmasının bir diğer sebebi işte bu roman tartışmasıydı. Youngkin’in rakibi ve eyaletin eski valisi Demokrat McAuliffe, valilik yıllarında bazı velilerin ırksal adalet konulu kitapların zorunlu bir şekilde okutulmasına karşı çıkması üzerine Cumhuriyetçilerin kabul ettiği ve ailelere çocuklarını istedikleri kitapların okutulmasından muaf tutma imkânı veren bir yasayı veto etmişti. Bu yasanın önerilmesine ve bazı ailelerin tepkisine sebep olan kitap ise ünlü siyah kadın romancı Toni Morrison’ın baş yapıtı Beloved’idi. Youngkin, Morrison’ın adını vermeden kampanyasında hem McAuliffe’in  vetosunu hem de Beloved kitabını müstehcen ve ABD karşıtı bulan ailelerin videolarını kullandı, ırksal mevzuların konuşulmasının zorunlu olmasından tedirgin olan ailelere seslendi.

Youngkin ve McAuliffe arasında yapılan münazarada ise Demokrat McAuliffe, ailelerin okul müfredatında söz sahibi olmaması gerektiğini söyledi ve yerel mevzulara girmeyerek, yine Trump üzerinden bir söylem kurguladı. Bunun üzerine Youngkin, rakibinin bu sözünü alarak eğitim üzerinden büyük bir kampanya yürüttü, ailelerin okul yönetiminde söz sahibi olması gerektiğini vurguladı. Youngkin ayrıca, eyaletteki okulların cinsel tacizin de dahil olduğu az ceza gerektiren suçları polise haber verme zorunluluğunu kaldıran yasayı, eyaletteki bazı okul yönetimlerinin kadın-erkek tuvaletlerinin erişimini trans öğrencilere açma kararını okullarda tacizin artacağı eleştirisiyle gündemine taşıdı. 

Sonunda, Youngkin, okullarda aileler söz sahibi olmalı diyen yüzde 52 oranındaki seçmenin yüzde 77’sinin oyunu aldı. Cumhuriyetçiler, Youngkin’in Demokratların ilerici ve toplumsal değerlerden uzak kültürel dönüşüm baskısına karşı aile haklarını savunduğunu belirtti ve bu stratejiyi ilerleyen seçimlerde kullanacaklarını vurguladı. Demokratlar ise, Youngkin’in beyaz ailelerdeki ırkçı önyargıları ve korkuları tetikleyerek üstü kapalı ırkçı bir kampanya yaptığını belirtti.

Yine de Youngkin’in en büyük şansı: Demokratlar

Adım adım ilerleyen detaylı bir seçim stratejisi kurgulayan Youngkin’in şüphesiz en büyük şansı, rakibinin Kongre ve Başkanlık makamlarına sahip olmalarına rağmen seçim vaatlerini hayata geçiremeyen, görevi bırakmasına rağmen hâlâ Trump’ı ana gündem olarak kullanan ve yeni bir söylem üretmekte zorlanan Demokratlar olmasıydı.

Ülkeyi yönetme sorumluluğu adeta hâlâ Trump’a aitmiş gibi yapılan basın açıklamaları, konuşmalar belirli kesimlerin oyunu almaya yetebilir, ama Virginia seçimlerinde görüldüğü gibi bu konuşmalar sosyal medyada etkileşim aldığı kadar oy getirmiyor. Halk siyasette gündem olmayan güncel sorunlarının konuşulmasını istiyor. Yönetimdeki Demokratların gündelik hayatı etkileyen somut çözümlerle sahaya inmesini bekliyor. 

Bu nedenle Afganistan kaosunun ardından kamuoyu desteği gittikçe düşen Biden ve Demokratlar’ın, halkta bıkkınlık yaratan iç tartışmalarını bir kenara bırakıp gerçek gündeme yönelik çözümler benimsememeleri durumunda Cumhuriyetçilerin önümüzdeki seçimlerde Virginia benzeri zaferler elde etmesi kaçınılmaz duruyor.

Demokratların Twitter’ı kapayıp sahaya inmesinin, eş dost birbirilerini alkışlamak yerine kaybettikleri seçmenlere ulaşmasının zamanı geldi, yoksa Twitter’da aldıkları beğeni sayısı kadar oy alamadıkları günler çok yakın.

- Advertisment -