Onların birçoğunu tanıyorum. Çektikleri acıların, yanan yüreklerinin tanığıyım. 30 yıllık savaşta 50 bin kişi öldü deniyor ya, işte bunlardan, dağdaki çocukların annelerinden söz ediyorum.Geçen dönem Diyarbakır Sur Belediye Başkanı olan Abdullah Demirbaş’ın eşi Ziynet Demirbaş (kendisi dağdaki bir gencin annesi); 16 yaşındaki oğlu Baran dağa gittiğinde, aylarca evde yemek yapamamış, ağzına bir şeyler koymak istememişti.Son günlerde Diyarbakır’da bir grup anne, çocuklarının dağa götürüldüğünü söyleyerek, onları geri getirmek için direniş gerçekleştiriyorlar. Kürt siyasi hareketinin en etkili olduğu bir kentte, belediye önünde yapılan bu direnişe ilişkin; çok değişik siyasi yorumlar yapılıyor, yapılacak da.Öcalan’ın mesajıEn önemlisi, bu annelerin verdiği mesaj. Kadınlar, çocuklarından kopmak istemediklerini, artık çatışma içinde yer almalarını istemediklerini ifade ediyorlar. Kadınların talepleri; Abdullah Öcalan’ın geçen yılın Newroz kutlamalarında verdiği net mesajın bu bölgedeki etkisi, sonucu. Yumuşayan siyasi iklimin ürünü.Öcalan şöyle demişti: “Artık silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun noktasına geldik. (…) Akan kan Türk’üne, Kürt’üne, Laz’ına, Çerkez’ine bakmadan insandan, bu coğrafyanın bağrından akıyor. (…) Ben, bu çağrıma kulak veren milyonların şahitliğinde diyorum ki; artık yeni bir dönem başlıyor, silah değil, siyaset öne çıkıyor.” Bu çağrı, yankı buldu. O günden bu yana, çocuklarımız dağlarda ölmüyor. Çatışma durdu. O günden bu yana, Türkiye Kürt meselesine barışçı ve çatışmasız bir ortamda çözüm arıyor. Kadınlar da barışçı ortamın verdiği cesaretle; tepki ve dileklerini, daha net bir şekilde ortaya koyuyorlar. Bölge insanı, barış ikliminin verdiği cesaretle hareket ediyor.Çatışma riskiHepimiz biliyoruz ki sorunun barışcı bir temelde, demokrasi içinde çözümü; bundan sonra da çok kolay bir yol izlemeyecek. 30 yıllık savaşın getirdiği bir tahribat var. Çatışmacı ortamın yarattığı bir siyaset yapma biçimi var. Her iki tarafta, öfke ve tepki birikimi var. Körüklenen milliyetçilik var.Ayrıca ve hepsinin üzerinde, kutuplaşmış Türkiye’de, Kürtleri kutuplaşmanın aktif bir tarafı olarak görmek isteyen, çatışmalara katılmalarını bekleyen siyasi çevreler var, bunların yarattığı psikolojik baskı var. Son günlerde, bölgede adam kaçırmaların, yol kesmelerin başladığına ilişkin haberler çoğalmaya başladı. Her iki kesimdeki siyasetçilerin dili de bu duruma bağlı olarak sertleşiyor.Bu noktada; bazı kesimlerde görülen “Bak demiştik, bu iş görüşmeler yoluyla çözülemez” yaklaşımından uzak durabilecek bir okumaya ihtiyaç var.Barışçı ortam18 aydır süren çatışmasızlık süreci, Türkiye’de çok şeyi değiştirdi. Ülkenin batısında ve doğusunda; öfkenin, çatışma isteğinin azaldığını; çözüm isteğinin güçlendiğini görmeye devam ediyoruz.Bir buçuk yıldır İmralı ve Kandil üzerinden yürütülen görüşmelerle; Öcalan, meşru muhatap olarak öne çıktı. Kürt siyasi hareketinin bütün bileşenlerinin katıldığı süreç, devam ediyor. Bu arada; hükümetle BDP arasında, diyalog ve müzakerenin yasal zemininin hazırlanması için görüşmeler yapıldığını da görmek mümkün.Tabii; sürecin hâlâ zorluklarının olduğunu, her iki taraf da kabul ediyor. Ne olursa olsun; çatışmasızlık ortamını bozmak, o kadar kolay değil. Bölge, barış ve huzurun yarattığı atmosferin kazançlarını görüyor, kendi kâr hanesine yazıyor.Etnik temelli meseleleri çözmenin ve her şeyi yasal bir zemine oturtabilmenin yol açtığı zorlukları küçümseyecek değiliz. İnişler-çıkışlar, bundan sonra da olacak. Ancak, barışçı ortam çok şeyleri değiştirdi. Bundan sonra da bazı gerilimler, çatışmalar yaşanabilir. Ancak; gerçekleşen ilerlemeyi, kimse kolay kolay geriye döndüremez.Anneler, barışçı çözümün en büyük teminatı.30-05-2014 / Radikal
- Advertisment -
Önceki İçerik
Sonraki İçerik