Bir kez daha herkes Mersin’e giderken biz tersine gidiyoruz:
Bütün dünya, tarım ve sanayi devrimlerinden beri yapılanlarla günümüz felaketini hazırlayan koşulların muhasebesiyle meşgulken biz binyıllara dirençli İstanbul’un geleceğini her yönüyle karartacağı besbelli kuzey otoyolu zinciri son halkası çılgın(saçma) bir projeyle oyalanıyoruz.
Dünya, binlerce yıllık gelişmesiyle hesaplaşırken, Türkiye geleceği besbelli bir felaketin muhasebesini şimdiden yapıyor: Bu sefer kaybedeceğimiz yüzyılların hafızasına sinmiş bir bina değil. O binaların hepsinin birden zeminini kaybedeceğiz. İstanbul’un en büyük yakası Beyoğlu tarihi yarımadayla birlikte Akdeniz’in kenarına sıkışmış bir adaya dönüşecek. İstanbul’un veya Türkiye’nin herhangi bir ihtiyacıyla sorununun çözümüyle ilgisi yok. Sadece niyetlenenlerin çılgın proje ihtiyacına ve güç gösterisine yarayacak. Rant yaratacağı bile şüpheli. Dünyada böyle bir spekülasyonun yatırım çekme yarışında aşık atamayacağı nice fonlar ve araçlar olduğu söyleniyor. Belli ki rant beklentisi bile kof bir hayal.
Eğer gücümüz yeter de bu tarihi dönemeci atlatabilirsek geriye kalacak üç-beş zaman sonra önümüze gelmesi muhtemel yukarıdaki kanal-anadolu projesiyle karşılaşınca ne yapacağımız: “Çok saçma, olmaz!” denmesin. Kanal-İstanbul’da ilk gündeme geldiğinde daha az saçma gelmemişti, hala da gelmiyor…