Ana SayfaYazarlarKadına zor meslekler

Kadına zor meslekler

 

Benim gibi düşündüğünüzü biliyorum, kadına zor yok!

Her mesleğin belini büker, yapmak zorunda kaldığı işin de yapmaktan keyf aldığı işin de…

Yazıyı aklımda evirir çevirirken,  iki cinsin de pekala her işin hakkından geldiğini bilsem de kimi işlerin erkeğe, kimilerinin de kadına belki bedensel güç nedeniyle uymayabileceğini düşünüyordum.

Ralli pilotluğundan, ağır iş makinası yahut otobüs, kamyon sürmeye kadar, tarım işçiliğinden jet pilotluğuna, cerrahlığa kadar, bedensel zorlanmayı umursamayıp, en iyi biçimde mesleğini yapan kadınlar saymakla bitmez. Erkek aşçılıktan el işçiliğine, örgüye kadına etiketlenen her işi pek güzel yapıyor, doğurup emzirmek dışında.Belki yakında onu da halleder, bilim…(Seyreyleyin o vakit gümbürtüyü…)

Boyundan ip atıp, beş mille çorap ören, patik ören, yetinmeyip üstüne kanaviçe işleyen erkeklerin  haberlerini okumadık mı tarıma uygun olmayan, kışı uzun süren bölgelerden?Ama iğneoyası yapmadı erkek, eline tığ alıp dantel örmedi.Kadın lağımcı, üstelik sokaktan sırtında küreği, kovasıyla bağırıp geçen lağımcı ile, hacamatçı Kancı Leyla gibi sülük tutturmaya hamam gezen kadın, yorgancılık sektöründe, ailesiyle birlikte de yapsa yorgan sırıyan kadın, baca temizleyen, kiremit aktaran kadınları hatırlarım. Ama aynı dönem hem taş işçiliği hem kolda sepet sokak gezerek balık satıcılığı tartışılmaz erkek işiydi, aynı yıllarda  fırıncılık peştemalını çoktan kuşanmış, fırına kürek sallamaktaydı, kadın.Ağıtçılık işi de kadın tekelinde , erkek ağlamaz kültüründen olsa gerek. Kadın hallaç yoktu, bildiğim kadarıyla, pamuğun attırıldığı o, handiyse tarih öncesi zamanda. Hallaç olmadıysa da, kadınlar günümüzde inşaat sektöründe demir işinde, tesisatçılıkta, oto tamirciliğinde ustadan daha usta. Üstelik bizim ustalar evde çocuk, yemek, analık işinde de usta, yakınmadan hem de… Öteki ustaya hizmette de kusur yok.

Ekranda ralli şampiyonu genç, güzel, korkusuz kadını izlerken, anlattığını dinlerken, kırmızı kurdele takasım geldi. Sonra araştırınca ralli pilotu birçok genç kızımız olduğunu gördüm. (Bu arada, Anıl Bulut etiketiyle Otopark sitesinde, ilk Türk kadın araba yarışçısının Samiye hanım olduğunu öğrendik. Aynı kaynak, Samiye hanımın 1897 Silivrikapı doğumlu ve Emirler Dergahı’nın son şeyhi İbrahim Şuadeddin efendinin en küçük kızı olduğunu belirtmiş. İlk kadın şoförümüz, 1883’leri anlatıyoruz ey hazirun, erkeklerin bile araba kullanmaktan çekindiği o yıllarda şehadetnamesini alıp araba süren Samiye Burhan Cahid hanım, hız yapmayı seviyor ve Turing Klüp’ün Istanbul içi yarışında ,1932’de İstinye köprüsüyle Zincirlikuyu arasındaki 9.5 km.lik parkurdaki ralliyi kazanınca,  ikinci olan  Paşazade Vehbi bey öfkelenip, aslında birinci kadın olduğundan, sonuca itiraz eder.Hakemler çaresiz kalınca, olay mahkemelik olurlar, neyse ki cinsiyetler değil, markalar yarışı olduğuna hükmedilip, yeniden birinci ilan edilir, kahraman sürücümüz.
İşlerin en zoru (ve en geçindirmeyeni…) şairlik, olsa gerek. Herkesin oldum sanıp da sahici şairin bir elin parmaklarını geçmediği hani… Erkek arenası sanıldığı eski çağlarda bile, kadın o alana da el atmış .Dünyanın yazılı ilk aşk şiirini de bir kadın yazmış.

 
İlk yazı örnekleri Sümer tabletleri, uygarlığın kökeni yazı! Ve ilk örnekleri tabii ki Sümer’den, 5000 yıl öncesinden.

Tablete, çivi yazılı, krala yazılmış bir aşk şiiri. Ozan da bir kadın. Arkeolojinin Sümerolojiden ortaya çıkardığı yazılı ilk aşk şiiri… Bu, yazılı ilk aşk şiiri yıllardır İstanbul’da.
Bin yıllık çivi yazısı tablet şiir bugün  bile erotik ,1889 yılında Bağdat yakınındaki Sümer kenti Nippur’da bulunmuş, ilk okuyan ABD’li Sümerolog S. N. Kramer, 60 yıl önce. M.İlmiye Çığ çevirmiş, ilk Sümeroloğumuz.

 

Sümer inancına göre toprağın bereketini ve toprağın verimli olmasını sağlamak amacıyla Kral’ın yılda bir kez Bereket ve Aşk Tanrıçası Enlil yerine bir rahibe ile evlenmesi kutsal bir görev.

 

Bu şiir büyük bir olasılıkla Kral Şusin için seçilmiş bir gelin tarafından yeni yıl bayramını kutlama töreninde söylenmek üzere kaleme alınmıştı ve ziyafetlerde şölenlerde müzik, şarkı sözlerive dans eşliğinde söyleniyor:

 

Damadım kalbimin sevgilisi.

Güzelliğin büyüktür baldan tatlı.

Aslan kalbimin kıymetlisi.

Güzelliğin büyüktür baldan tatlı.

 

Anadolu denen bereketi diyarın binlerce yıldır aşka ve şiire doğurgan bir kucak olduğunu biliyoruz, şiirler bunu kanıtlıyor.

 

1460 Amasya doğumlu Mihri Hatun’u kadınların hakkıyla tanıdığını nasıl isterdim…

 

Biz onu hakkıyla bağrımıza basamamışsak da, elinin hamuruyla, hiç hamur yoğurmadı hayır, eline beş yaşında bulaşan mürekkebi öpe öpe dizeler düştüğünden bihaber olsak da elin oğlu bizden iyi tanıyor.

 

Gökyüzünde bir yıldıza adını vermişler Mihri’nin, lazer ışınıyla dizelerini yazmış eller, gecenin kara örtüsüne, yaa…

‘Ben umardım ki seni yâri vefadar olasın

Ne bileydim ki beyim böyle cefakâr olasın…’

 

Yaşadığı zamanı düşünün… Şair ve kadı babasının evinden Amasya sarayına alındığını, hem akıllı hem güzel hem söze hünerli bir hatun olarak yaşadığını, gayrıya sevdalar ölümler hasretler yaşattığını…

Cennete bana hulle ü destar gerekmez

Mest-i mey-i aşk ol, yürü âlemde ki Mihri

Pes rind-i harabat olana ar gerekmez”

Görüyor musunuz korkusuzluğu?

 

‘Cennette günahsızlara giydirileceği söylenen süslü elbisede örtüde gözüm yok, senin yakınında olayım da ömrümce çıplak olayım, aşk içkisiyle kendinden geç ey Mihri, harabat âleminde yaşayana utanmak gerekmez…’

 

Günümüz şairlerinin ecesi, rahmetli Gülten Akın ; ‘Uzaktı dön, yakındı dön, çevreydi dön/ Yasaktı, yasaydı, töreydi dön/ İçim ayıp dışım geçim, sol yanım sevgi/ Bu nasıl yaşamaydı, dön’ deyince hayata döndü yüzünü, kadınlar, her işin belini büktü, her taşın altından kalktı. Yurt dışına gidenlerin başını onlar çekti, gavuristanlarda soluksuz çalıştı,üstelik hem çalıştı, hem dil öğrenip dünyayı tanıdı, hem beşik salladı. Ama, sağlam kök saldı, hayata…

 

Yüreğini Buranlar Hariç, şiirinde Esra Zeynep ne güzel söyler:

 

‘Bıyığınız bıyık mı/ bileğiniz bilek mi/ erkeklik testiniz kadınlar/ gömleğinize ütü/ evinize düzen/ soyadınıza döl kadınlar/ paranıza anlam/ içkinize meze/ beyinlere üfleme/çığlıkları ezber/ elinize sağlık kadınlar/ başınıza duman/ çapkınlığınıza rütbe/ evlenirsiniz ümidiyle sarhoş/ kaçamak kadınlar/……./La kadınlar/ kolunuza fazla/ başı kartal/ gözleri ermiş/ sizden erkek kadınlar…’

 

Gel de anma şimdi benim Şiirci’mi, bu dünyanın yüzünde dizeleri bir taşra gazetesinde kocasının adıyla basılan, hatun kişi faş malamat edilemez, denince, şiirde de beyim bilir demese de, katlanan kadını…Doğurgan Anadolu’nun korkusuz kadınları, hayattan yana da korkusuz, sevdadan yana da, mısra düşmekten yana da…

 

O kadar korkusuz ki kadın, arkasına saklanan, karısının gölgesinden medet uman ödlek kocasını bile eliyle koluyla, eteğiyle ruhuyla koruyor…

 

İlk araba yarışçısı kadından daha onur vereni, kamyonuna atlayıp, kasasına işgal/darbe karşıtı gençleri, kadınları yükleyip, işgale karşı durmaya koşan kamyon sürücüsü değil mi?(Çalım etmeden anlattı ya hani, aileden hafriyat işi yapıyorlarmış, o yüzden eli direksiyona erkenden düşmüş, ağır vasıta sürmede usta olmuş. Bisiklete pedal basar gibi kolayca ve gülerek gitmiyor muydu,kamyonla, halkını düşman belleyip, ateş yağdıranların üstüne? Keman çalmak, ince nakış yapmak, ipek halı dokumak, çocuk doğurmaktan bile ileri değil miydi, o duruş, o sürüş?)

 

Bereketli, keyifli, muhabbet ilminde hünerli, gelin, kız, ana, her cephede dimdik duran, tek silahı kalbi olan kadınlar, size selam olsun…

Başınız dik, kalpleriniz sevdalı, diliniz zengin, şarkınız güzel, gayretiniz bol, sevdiğiniz çok olsun. Bütün rüyalarınız gerçek , bağımsızlığınız tam olsun.

- Advertisment -