Hurşit Külter, DBP’nin Şırnak İl Yöneticisi. 27 Mayıs’tan beri kendisinden haber alınamıyor. 27 Mayıs’ta, özel harekatçılara ait olduğu düşünülen bir hesaptan Külter’in gözaltına alındığı belirtilmiş ve buna dair fotoğraflar paylaşılmıştı. Ancak daha sonra bu paylaşımlar geri çekilmiş ve söz konusu hesap saatlerce askıya alınmıştı.
Avukatları Külter için akla gelebilecek her yere başvurmuş durumdalar. Şırnak Emniyet Müdürlüğü, Şırnak Valiliği ve 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı, avukatların başvurusuna cevaben yaptığı açıklamalarda “Külter’in gözaltında olmadığını” belirttiler. Bunun üzerine avukatlar konuyu BM ve AİHM’nin önüne de taşıdılar. Ancak henüz bir netice alınmış değil.
Külter’in annesi Kerime Külter, 43 gündür kahredici bir bekleyiş içinde. Bayram için tek dileğinin iyi ya da kötü oğlundan alacağı bir haber olacağını söylüyor: ”Ölü ya da sağ ama versinler oğlumu. Gece gündüz aynı şeyi düşünüyorum, ‘Acaba Hurşit nerede ne yapıyor? Neler yaptılar oğluma, hangi acıları yaşattılar ona?’ diye düşünüyorum. Bayram sabahında gözüm kulağım kapıda, ondan gelecek bir haberi bekleyeceğim.” [1]
İhtiyaçlarını karşılayamayacak halde cezaevinde
Sibel Çapraz, Hakkari İl Genel Meclisi Üyesi. 27 Kasım 2015'te Hakkari-Yüksekova’daki bir gürültü eylemi esnasında vücuduna isabet eden kurşunlarla yaralanmış. 2 Mart 2016’da ise “örgüt üyesi olmak” suçlamasıyla tutuklanarak cezaevine konulmuş. Çapraz, 15 ameliyat geçirmiş, henüz olması gereken 4 ameliyat daha var.
Abisi Necip Çapraz, Sibel’in kalın bağırsağının halen dışarıda olduğunu, kolostomi torbası ile dolaştığını, sağ kolunu kullanmadığını, iki sağ parmağını hareket ettiremediğini, desteksiz yürüyemediğini ve temel insani ihtiyaçlarını tek başına karşılayamadığını belirtiyor. TİHV’nın, (Türkiye İnsan Hakları Vakfı) Çapraz’ın “sağlık koşulları nedeniyle cezaevinde kalmasının uygun olmadığını” belirten raporuna rağmen tutukluluk halinde bir değişiklik olmamış.
Çapraz, beş aydır cezaevinde. Ancak Yüksekova savcılığı tarafından iddianame yeni yazılmış. Böylesine yaralı birinin bu kadar süre cezaevinde kalması hem onun hayati tehlikesini artırıyor, hem de ailesini mağdur ediyor. Aile, kızlarının gerekli tedaviyi görmesi için hastaneye kaldırılmasını ve tutuksuz yargılanmasını talep ediyor. Lakin bu talep henüz mahkeme tarafından karşılanmış değil. Çapraz, halen kendisinden başka kadın tutuklunun bulunmadığı bir cezaevinde tutuluyor.
Devletin yükümlülüğü
Her iki olayda da devletin sorumluluğu bulunuyor. Bireylerin yaşama hakkının korunması noktasında, devlet hem negatif hem de pozitif sorumluluğa sahip. Negatif sorumluluk, devletin –kanunda belirtilen istisnai haller dışında- bir kimsenin yaşamını hukuka aykırı olarak ortadan kaldırmamasını anlatır. Pozitif sorumluluk ise, genel olarak, insan hayatını korumak için devletin gerekli adımları atmasını ifade eder. Bu minvalde devlet, Külter’in akıbetinin belirlenmesi için, kamuoyunu ve aileyi tatmin eden, etkin bir inceleme yapmalıdır. Devlet, “Külter nerde?” sorusunu mümkün olan en kısa zamanda cevaplandırılmakla mükelleftir.
Devlet, kişi özgürlüklerini keyfi sınırlamalara karşı korumak ve buna dair güvenceleri temin etmekle de yükümlüdür. Bir kişi, kanunda öngörülen herhangi bir sebepten ötürü özgürlüğünden mahrum edilebilir; yani yakalanabilir, gözaltına alınabilir, tutuklanabilir, vs. Ama bu, onun özgürlüğünün ve güvenliğinin keyfi sınırlamalara tabi tutulması anlamına gelmez.
Tutuklama, yargılama öncesi cezanın infaz edilmesi değildir, bir tedbirdir. Bu tedbirin ölçülü kullanılması gerekir. Çapraz; beş aydır tutuklu. Hakkındaki deliller toplanmış olmalı. 15 ameliyat geçiren ve daha birkaç ameliyattan daha geçmesi eklenen Çapraz’ın delilleri karartması veya kaçması da düşünülemez. Bu durumda, tutuksuz yargılama yapmak yerine, tutuklama da ısrar etmek, özgürlük ve güvenlik hakkını ihlal etmektir. Çapraz, en kısa sürede tedavi altına alınmalı ve yargılaması tutuksuz devam etmelidir.
Güçten düşen demokrasi
Hak ihlalleri, şüphesiz Külter ve Çapraz ile sınırlı değil. Daha pek çok iddia var. Bu vaziyet, Türkiye’de Kürt meselesi ile demokrasinin standartları arasındaki doğrudan bir bağlantıyı göstermesi açısından önemli.
Ne zaman ki bu meselede silahlar susar, çözüm konuşulur ve siyasi mecra işlev görür hale gelir, o zaman hak alanı genişler ve özgürlükler güçlenir. Meselenin halline dair ümitler güçlendikçe korkular izale olur ve bir bütün olarak memleketin demokratik seviyesinde bir sıçrama yaşanır.
Buna mukabil kurşunlar hüküm sürer, mesele güvenlik parantezine sıkıştırılır ve siyaset devre dışı kalır, o vakit de hak alanı daralır ve özgürlükler kuvvet kaybeder. Zahmetle elde edilen kazanımlar rahatlıkla elden çıkarılır ve hukuki güvenlik duygusu zayıflar.
Kürt meselesi şiddet sarmalına girdiğinde demokrasi güçten düşer ve ülke her bir vatandaş için daha az güvenlikli bir yer haline gelir. Maalesef yine öyle bir dönemden geçiyoruz.
[1] http://t24.com.tr/haber/hursit-kulterin-annesibenim-bayramim-oglumu-buldugum-gun-olacak,348583