Ne müslümanlığı ne de siyahiliği ve yoksul geçmişiydi daha en başından onu sevdirip, benimseten, sempatikliği ve zerafetiydi. Sporların en kaba-güçlüsünden beklenecek son şeyler olmalı sempati ve zerafet. Daha dünya sahnesine ilk çıkışı Liston maçında geleceğin değme “image maker” pr’cılarına taş çıkartıp yazdırmıştı sonuna kadar ona eşlik edecek imgesini zihinlerimize. Favori Liston'u devirmenin ertesinde düpedüz ringde dansedip, eşliğinde de bağıra-çağıra övünecekse, herhalde “Vurdu mu deviririm.” gibi şeyler demesi beklenecekken “…arı gibi sokarım.” demişti. Arı iğnesiyle ağır sıklet yumruğu arasındaki farktan büyüğü de ağır sıklet zeka beklentisiyle onunki arasındaki farktı; O bir de arı gibi de değil “Kelebek gibi uçuyor”, sırf favori rakibi Liston’u değil, dikkatleri üstünde tüm dünyayı afallatıyordu. Yumruğunu arı iğnesi, kol-bacağını kelebek kanadı gibi taşıma iddialı bir ağır sıklet gövde. Öte yandan bireysel iradenin üstesinden geldikleriyle temellenmiş Amerikan rüyası başarı öyküsü zincirin en parlak halkalarındandı. Vietnam’a gitmeyi korkudan ya da manşete çıkma hedefli değil içtenlikle reddettiğine de inandırmıştı dünyayı. Hatta madalyayı reddine de… Ağır sıklet gövde zarif, zeki ve içten olur mu? Olmuştu; inanmış, benimsemiştik.