Ana SayfaYazarlarSevgili Anayasa

Sevgili Anayasa

 

Senin varlığını, önemini insanın Hipofiz bezine benzetmeden edemiyorum. Olması gerektiği gibi olmanız, doğru çalışmanız, sizi yapanların mayası falan birebir aynı. Baskılamadan nizamat kurmak gereği, ‘değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek’ bir hüküm.

 

Niyeyse her anayasamıza bir renk yakıştırıyor gönlüm, belki bunda sondan bir önceki darbe anayasasının halk oylamasındaki renkler etkili, bilmiyorum.

 

Bilmediğimiz bir şey de çoğumuzun anayasa ve anayasa hükmündeki metinlerin neler olduğu, zamanları, sonuçları…

 

Benim ilgim, mülkiyeli arkadaşların anayasa sınavları sırasındaki kulaktan dolma bilgilerle başladı.Sonra, deştikçe, öğrendikçe derin bilgisizliğimiz ortaya çıktı. Düşünmeden edemezdim, acaba başka ülkelerin siyaset bilimi okullarında bizimkiler kadar çok anayasa mı çalışıyor gençler, diye? Araya giren darbe anayasaları bizimkilerin işini güçleştiriyor olmalıydı. E, n’apalım, madem önce mülkiye, sonra Türkiye, bu iş böyle…

 

Ne çok ve ne zor süreçlerimiz olmuş bizim, sizce değil mi? (Sen diyecektim ama ayıp olacağını düşündüm. Anayasa yasaların en birincisidir ve ondan ‘siz’ diye sözedilmelidir. Her ne kadar bu bir kişinin Anayasa ile ünsiyet etmesine engel oluştursa da…)

 

Sened-i İttifak ile başlıyor, Anayasal sürecimiz, 1808’de. O gün bugün başımızın tacısınız. Arada boşanmalar, baba evine gitmeler, al mektuplarını, ver  mektuplarımı fasılları da var, tankla gönderiliyorsunuz, baba evinize ama geçelim o fasılları…

 

1808’de malum devir, II.Mahmud devri. Sened-i İttifak’ı devlet otoritesini memleketin her köşesinde hakim kılmak için Alemdar Mustafa Paşa hazırlıyor.

 

Daha tanka çok var, zaten ortada demokrasi de yok, Sened-i İttifak devletle Anadolu ve Rumeli ayanları arasında imzalanıyor. Tarihimizde ilk kez devlet gücüne sınırlar koyan bu belge ilk anayasal belge diye kabul ediliyor.

 

Abdülmecit döneminde de Tanzimat Fermanı var, o da sizden sayılır. 3 Kasım 1839’da Mustafa Reşit Paşa hazırlıyor fermanı, padişah da bu ferman ilkelerine yasalarla uyacağına and içiyor. Bu fermanın peşisıra onun tamamlayıcısı Islahat Fermanı geliyor, yıl 1856. Ama adı ferman, henüz anayasa yani zat-ı devletluları ortada yok, yolunuzu açanlar var.Tankın T’si yok.Ama Genç Osmanlılar var. Avrupa etkisiyle meşrutiyetten yanalar, Abdülaziz’i tahttan indirip, yerine 2.Abdülhamid’i getirdikten sonra, (adı ilk iki metni hazırlayanlar gibi Mustafa olmasa da, M ile başlayan…) Mithat Paşa’nın Kanun-i Esasi’si ilan edilince, meşrutiyete geçmiş oluyoruz. Bu, şekil yönünden anayasa kabul ediliyor. Tarihimizin ilk anayasası Kanun-i Esasi ‘nin 12 bölümünde 119 madde var, 113.madde Demokles’in kılıcı hükmünde, çünkü padişahımız efendimiz olağanüstü durumda bu anayasayı askıya alabilir hükmü taşıyor. Arası çok geçmiyor, 93 harbini gerekçe gösterip, Abdülhamit anayasayı askıya alıyor.

 

Ardından 1908 ayaklanması gelince, 1876 anayasası gene yürürlükte, 2. Meşrutiyet böyle başlıyor.

 

1909’da 31 Mart olunca padişah alaşağı edilince, anayasada önemli değişiklikler yapılıyor. Bunlardan sonra yasal parlamenter monarşi anayasası oluyor.

 

İlk büyük savaşta yenilip, Istanbul 1920’de işgal edilince, Meclis-i Mebusan 18 Mart 1920 günü son kez toplanarak, çalışmalara ara verme kararı alıyor.

 

Hemen ardından 23 Nisan günü ilk meclisimiz Ankara’da toplanıyor, 1921’in 20 Ocak’ında cumhuriyetin ‘tek yumuşak anayasası’ tabir olunan Teşkilat-ı Esasiye’yi kabul ediyor. Bazı değişikliklerle, devletin rejim, dil, başkenti, başkanı belirlenerek. İşin karışıklığı şurada, Kanun-i Esasi resmen kalkmamış, Teşkilat_ıEsasiye Kanunu da bu yeni devlete yetmiyor, ikinci yasama yılında meclis yeni anayasa mecbur… Yeni Teşkilat-ı Esasiye yani 1924 Anayasası 20 Nisan günü kabul ediliyor.

 

Siz, sayın 1924 Anayasamız, yasama, yürütme, yargı yönlerinden bir önceki Anayasadan daha esnek ve parlamenter rejime doğru atılan büyük bir adımsınız. Taa ki tankların kontak anahtarı çevrilinceye, yenisi yapılıncaya kadar, askıya alınıyorsunuz.

 

Darbelerin vazgeçilmezi, ‘ikinci bir emre kadar Anayasa askıya alınmıştır.!’

 

Milli Birlik Komitesi subayları yönetimi silah zoruyla gasp ettikten sonra, Kurucu Meclis  yeni anayasa çalışmalarına başlıyor. Temmuz’daki halk oylamasında yeni Anayasanın kabul oranı % 61.5.  Altmışların sonunda gündemde şiddet var, önlemeye niyet de yok, akıl da .

 

12 Mart muhtırası geliyor.Asker Demirel’i istifaya zorlayınca, ordunun tıpışladığı partiler üstü hükümet kurulunca siz sayın Anayasada gene değişiklik yapılıyor. Muhtıradan beklenen olmayınca, ın ın ıııııın, tanklar tekrardan yürüyor.

 

Yıl, malum, gün, adı batası 12 Eylül.Takır takır vuran tüfekler, yolları sarsıp, yarıp geçen tanklarla harbi darbeyi diyorum, Harbiye’den darbeyi… Ve siz sayın anayasa, bu sonuncusunda araftasınız.

 

Önümüze Anayasa referandum sandığı koydular, beyaz ‘evet’ demekti, ‘mavi’ hayır! Akıldaneler beyaz renk bayrağımızın ikinci rengi, mavi de Yunan bayrağı rengi diye düşünmüş, ondan…7 Kasım günü gidip, paşalar anayasasına paşa paşa oy verdik.

 

Paşa partisi Sunalp’in horozuna ‘haaaayııır, kat’tiyen’ diyebilen halk, bu son Anayasayı 'şeytana kör nalet', diyerek kabul etti, iyi mi… %91.37 ile, bu nasıl kerhen evetse?

 

Oyumuz maviyeydi, bi de üstelik zarfın ağzını kındırık bırakıp, hayır’ın görünmesi gibi koftiden kahramanlığa yazıldıydık.

 

Kalbe yıldız yağıp da soldan darbe yapıldığında sorun yok, ama, kalbe değil de omuza yıldız takınanlara yıldızlar alerji yapınca, yurtdışındaki uşak/ hain/hasta ruhlunun ‘ordular, ilk hedefiniz halkımızdır, ileri!’ buyruğuyla el silaha gidip, tanklar halkı ezip, jetler meclisi /insanları bombalayınca, işin rengi değişir…

 

Şimdi, her yanı sargılı, protez ve takviye ile iş gördüğü sanılan bu darbe anayasasının yerine yeni bir anayasa koyma arefesindeyiz…Muhalefet hiçbir yerde, iki arada bir derede, yani arafta. Adında halk olsa da halka bunca uzak olandan ve yapmadıkları, bundan böyle de yapmayacaklarının teminatı olandan sıtkımızı sıyırdık. Sondan bir önceki darbenin sersemiyken kerhen kabul edilmiş son anayasa sahici demokrasinin kavşağında artık ayakta bukağı…Tankla gelenin hükmü dank’la gelenden sonra yok…

 

Zamanında ‘son darbe’ diye hikayeler ve yazılar yazmıştık ama 15 Temmuz için bunu söylemesi zor, çünkü o işgal! İş-gal, ey halkı ve kendini bilmezler…

 

Elden düşmesinin suyu mu çıkmış denmeden, hukukun üstünlüğü ve demokrasi yanlısı yepyeni bir anayasanın siz sayın öteki Anayasaların yerini alacağına gürüm güvenim tam. Kimileri kına yakınsın…

 

1924’teki dışında, hiçbir Anayasada Meclis mührü yok, bir de şimdi yapılacak olan Meclisin eseri olacak…

 

Hoşgelişler ola, en yeni ve sonuncu Anayasaya…Ve uğurlar ola cümlenize…

 

Umup umsuruk olmayacağıma inanıyorum, tanka değil, halka güvenerek…

 

- Advertisment -