Yeni çıkıp Tutmuş laflardan biri “çakma”, “sahte” anlamında kullanılıyor. Ne demek istiyor burada lakırdının sahibi Tan? Sahte olan ne? Nişantaşı veya Bebekli'lik mi? Sosyalistlik mi?
Nişantaşı ve Bebek, her ne kadar Tan tamamının vekili olduğu milletin bilmesine/anlamasına aldırış etmeden sarfetse de İstanbul’un semtleri; öyle ya bilmediğimiz kentlerin semtlerini tanımak dolayısıyla adlarıyla imâ edilecek yan anlamlarını çözmek zorunda değiliz. Demek ki, sırf bilenlere hitap ediyor. Üstelik de o İstanbullu olup, bilenlerin hepsinin de günlük yaşamlarını geçirme imkânı olamayacak burjuva semtleri bunlar. Ama tecrit yerler de değil. Biri, Nişantaşı ile kastettiği Teşvikiye, İstanbul’un yokolmadan önceki merkezi Taksim’in iki adım ötesindeki semt. Dolmabahçe sarayı hinterlandı olarak seçkin hayatına başlayıp başka yazımın konusu: ( https://www.serbestiyet.com/yazarlar/ihsan-bilgin/neden-tesvikiye-131596 ) nice badireleri atlattıktan sonra ayrıcalığını sürdürmüş nezih bir üst-orta tabaka iskân ve alış-veriş semti.
.jpg)
Doğal koy özelliği teknelere sığınak olunca üst-orta tabaka gözdesi konumu pekişti. Üstüne zamanın trendy Boğaz lokantalarını da çekince artık neredeyse köklü izlenimi veren bir Boğaz istasyonuna dönüşmüştü. Mimar Kemalettin’in biblo camisiyle bezeli iskelesini kuşatan yemyeşil sahil parkı, cafe’lerle de donanınca tüm kente servis veren bir cazibe odağı haline geldi.

.jpg)
Ardından 20. yüzyılın başına kadar ana cadde (Teşvikiye Caddesi) üzerindeki teşvikin/davetin muhattabı devlet elitinin konakları sıralanmış.
.png)

Demek ki, artık dilbilgisi ve mantık konularına geçebiliriz. Sahte olan hangisi? Nişantaşı/Bebek’lilik mi sosyalistlik mi? Bunun cevabını cümle yapısından da mantıkla da anlamak zor, ama deneyip ilerleyelim: Nişantaşı/Bebek’te oturup eş-dost edinmeden oralardanmış gibi ortalıkta gezinmek pek inandırıcı olamayacağına, yok eğer yer değil de doğrudan barındırdıkları burjuva sınıfı kastediliyorsa sınıfsal köken de seçime bağlı olmayan bir sosyal veri olduğundan, aynı inandırıcılık yoksunluğu duvarına çarpılacağına göre, tercihe bağlı yegâne parametre sosyalistlik kastediliyor olsa gerek. Dilbilgisi ve mantığın sınırlarına dayanırken şifrelerden birini çözmüş olduk, ama yetmez, bir politikacının demeci imâlı yan anlamları çözümlenmeden deşifre edilmez.

.jpg)
Tabii hayal dünyasını harekete geçiren imgelerin ürünü semboller de eşlik etmekten geri durmadı bu sürece. Mesela şarap, Hristiyanlıkla ilişkisi nedeniyle kolaylıkla züppeliğin tarafında kodlanırken doğrudan dini bir işlevi olmasa da aslen Kuzeyli Protestanlığın içkisi olan bira, 


Hızlı geçtik ama dille işimiz tam bitmedi, “çakma” sözcüğü sadece sahte anlamıyla değil, iliştiği sözcüğün değerini düşürmesiyle de pejoratif içeriği pekiştiriyor: Çakma-sosyalist, gerçek sosyalisti yüceltmiyor, çakması da olabilen bir ucuz/kolay-taklit nesnesine dönüştürüyor.

O zaman ben ne adına karıştım bu oyuna? Hayır Teşvikiye’de oturduğumdan değil. Sosyalistliği de kenara koyalım. Taşralılığı peşinen kabullenmişliğin gönüllü propagandası şu günlerde en az ihtiyacımız olan kozmopolitlik karşıtı “öteki” düşmanlığına dönüşüveriyor da ondan… Çatışmak değil istediğim, meydanı boş zannedip doldurmak üzere harekete geçenlerin hiç değilse ne yaptığını o yer daha tam dolmadan dile getirip konu etmek istedim.
Peki taşralı kozmopolitliğe karşı da züppe tarafındaki burjuva mı açık ötekine?

Lafın tamamı buymuş. Peki kim zorlamış onu buna? O zaman artık işin aslına gelebiliriz…
Konu: Ensar vakfı üzerinden Konya/Karaman’da meydana gelip adli süreci işlemiş bir skandal.
Ben de Ahmet Hakan’ın konuya ilişkin programı vesilesiyle konu edip, https://www.serbestiyet.com/yazarlar/ihsan-bilgin/gercek-677171 ortada iki farklı gerçek olduğuna değinmiştim: Biri resmi belgelerin gerçeği, öteki çocukların ve ailelerinin bir ağızdan anlattığı gerçek. Kapanmamış bir davada suçlama değildi yaptığım, cinsel taciz ve istismarı bir yana koysak bile, o çocuklar haftalarca sokaklarda yatamayacaklarına göre bir yerde kalmışlardı ve o yeri de velilerin hep bir ağızdan çocuklarını emanet ettikleri kurum ve yerden başkasında aramamız için herhangi bir makul neden olamayacağıydı… O yatıp-kalktıkları yer ve sahibi kurumun kaydı-kuydu olmaması yeterli değil mi ortada problem görmek için?.. Taciz ve istismar üstelik de çocuk sözkonusu olunca akan sular dursa bile şu kâfi değil midir ilgilenilmesi için? Çocukların emanet edildiği yurt, kendisine bahşedilmiş güvenin ve/ya aldığı bedelin karşılığını ver[e]memiş. Şikayet konusu olmuştur… Yetmez miydi?
Peki ona ne oluyor? İç hesabını bilemesek de taşralı tarafından züppeye yüklenmeye çalıştığı aşikâr. Tanıdık bir popülist strateji içinde skandalın muhattap kurumu Ensar’dan yana kullanmış ağırlığını.
Haydi içinde olduğu HDP’nin solculuğu yerine halkçılığıyla özdeşleştiği tespitiyle ve devletin sola kapalılığının güveniyle züppeyle eşleştirilmiş sol-demokrata karşı taşralılığa itirazı olmayan cumhuriyetçi-sağa oynadığını kaydedip geçelim. Ama burada da kapanmıyor hesap. Ya o ağırlığını koyduğu taraf sahneden çekildiğinde bu tutumu tacize/istismara tolerans olarak yapışıp kalırsa üstüne? Hele çocuklar sözkonusu olduğunda züppeliğin hiçbir şekliyle kıyaslanamayacak telâfisi imkansız bir afarozun muhattabı olacağından habersiz bırakacak kadar mı kör etmiştir medyada görünür olma hedefi gözlerini?




.jpg)


.jpg)
.jpg)






