Ana SayfaYazarlarDört saatlik istihbarat zaafının 40 yıllık hikâyesi

Dört saatlik istihbarat zaafının 40 yıllık hikâyesi

Tabii ki bu konuda ciddi bir soruşturma yürütülecek, sorumlular tespit edilecek.

 

Peki, dört saat önce ya da sonra darbe olacağını öğrenmek sonucu ne kadar değiştirecekti? Ya darbe ordudaki bir azınlığın işi değilse, bu hakimiyet son 10 yıldan  ya da askerî davalardan çok daha önce elde edilmişse ve bu kadrolar 40 yıldır bu an için yetiştirildiyse?

 

Örnek üzerinden anlatmak daha açıklayıcı olacak.

 

15-16 Temmuz darbe girişimini düzenleyenlerin bir atama listesi var.  Polis ele geçirdiği bu atama listesine göre gözaltılar yapıyor. Merkez Bankası’ndan TRT’ye siyasi olmayan bütün sivil kurumlar ve ordudaki bütün pozisyonlar için atamalar yapılmış. Listede 400’ün üstünde orgeneral/oramiralden binbaşıya kadar isimler var.

 

İsimler bir üst pozisyona terfi ettirilenler, yanında ‘devam’ notuyla pozisyonunda korunacaklar ve çeşitli kuvvet komutanlıklarının ‘emrine’ verilecekler olarak tasnif edilmiş.

 

Üçüncü kategorinin bir tasfiye olduğu, diğerlerinin darbenim içinde yer aldığı düşünülebilir.

 

Örneğin Hava Kuvvetleri komutanı Abidin Ünal “Hava Kuvvetleri Komutanlığı Emrine” atanmış. Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Bostanoğlu’nun ise yanında böyle bir ibare yok.

 

En ilginci darbenin lideri olduğu söylenen Orgeneral Akın Öztürk’ün Genelkurmay 2. Başkanlığı’na atanması. Yani darbecilerin Genelkurmay Başkanı olarak düşündükleri başka bir isim var.

 

Bu listede darbecilerle birlikte hareket ettiği düşünülen tuğgeneral/tuğamiral sayısı 80’in üstü.  Ürkütücü bir rakam bu.

 

Bu Tuğgeneral ve Tuğamirallerden büyük bir kısmının gözaltına alındığını haberlerden okuduk. Elimizde tam bir lise olmadığı için hepsinin durumunu bilmiyoruz.

 

Bu isimlerin adlarını geçmişte taradığınızda ise karşınıza çok ilginç bir tablo çıkıyor.

 

Son sekiz Genelkurmay Başkanı’nın Özel Kalem Müdürleri yani en yakınlarında, gölgeleri gibi olan çalışma arkadaşları FETÖ’cü ve 15 Temmuz darbe girişimi içinde yer almış.

 

Hulusi Akar’ın Özel Kalem Müdürü Tuğgeneral Ramazan Güzel’i biliyoruz ifadelerden. Güzel, darbe sırasında karargahta tutuklama talimatları yağdıran kişiydi.

 

Bir önceki Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in en yakın çalışma arkadaşı Özel Kalem Müdürü Tuğgeneral O.K. ismi de yine darbecilerin atama listesinde yer almakta. Gözaltına alınıp alınmadığını bilmiyoruz.

 

2010-2011 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı yapıp, Balyoz  davasında tepki göstererek istifa eden Işık Koşaner’in Özel Kalem Müdürü kimdi peki? Darbe gecesi Özel Kuvvetler Komutanlığı’nı teslim almak için Silopi’den gelip, içeri girdiğinde Astsubay Ömer Halisdemir’in durdurduğu Tuğgeneral Semih Terzi.

 

Biraz daha geriye gidiyoruz. 2008-2010 arası. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ.  Özel Kalem Müdürü Albay Bülent İlhan. Onun ismi darbeciler listesinde yok. Zaten bu pozisyondan sonra teamüller gereği atanması gereken general kadrosuna da atanmamış.  Bir Genelkurmay Başkanı’nın bile buna gücü yetmemiş anlaşılan.

 

Ama bu Başbuğ’un yalnız bırakıldığı anlamına gelmiyor. Onun Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndaki, şimdi çok kritik bir yurtdışı görevde olan Özel Kalem Müdürü Ş.T.’nin adı da aynı grupla anılıyor.

 

Ama daha da geriye gidebiliriz. Henüz ortada Ergenekon ya da Balyoz davalarının olmadığı zamanlara. 2006-2008 tarihleri arasında Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’tı. Belki de 27 Nisan Muhtırası’nı yazarken yanında olan Özel Kalem Müdürü, şu anda Genelkurmay Kuvvet Geliştirme ve Kaynak Yönetim Daire Başkanı olan ve darbeden gözaltına alınan Tümgeneral Oğuz Serhat Habiboğlu’ydu.

 

Geriye gitmeye devam ediyoruz. 2002-2006 yılları arasındaki Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün Özel Kalem Müdürü  Tümgeneral T.S.’nin adı da darbecilerin atama listelerinde yer alıyor.

 

AK Parti iktidarından önceki yıllara geldik. Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu. 28 Şubat 1000 yıl sürer diyen Genelkurmay Başkanı. 1998-2002 yıllar arası. Özel Kalem Müdürü Albay Erdal Öztürk. 15 Temmuz gecesi televizyonlara bağlanıp askerlere “kışlalarınıza dönün” diyen ama sabahında darbecilikten gözaltına alınan İstanbul 3. Kolordu Komutanı Korgeneral Erdal Öztürk’tü.

 

Eğer Özel Kalem Müdürü’nün ismini bilseydik belki 28 Şubat’ın Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’ya kadar da uzatmak mümkün olacaktı bu kronolojiyi. O yıllarla ilgili bildiğimiz Akın Öztürk’ün 1996-98 yılları arasında 28 Şubatçıların sık sık gittiği, askerî anlaşmalar imzaladığı İsrail’de askerî ataşe olarak bulunduğu.

 

Baktıklarımız sadece Özel Kalem Müdürleri. Genelkurmay başkanlarının en yakın çalışma arkadaşları. Yaverler, personel, istihbarat dairesi başkanları için de benzer listeler yapılabilir. Çok benzer sonuçlar çıkacağı kesin.

 

Yani cemaat dün, üç yıl önce ya da AK Parti iktidarında değil çok uzun yıllardır Genelkurmay karargahına hakim pozisyonlarda. Genelkurmay Başkanlarını an be an takip eden Özel Kalem Müdürleri neredeyse cemaat içi bir görev teslimle el değiştirmiş 18 yıl boyunca. Belki de çok daha uzun süre.

 

Peki bu tuğgeneraller ne zaman askerî okula girdiler? Şu anda TSK’da 1987-1991 yılları arasındaki Harp Okulu Mezunları tuğgeneral olarak görev yapıyor. Yani bu tuğgeneraller 1979-83 arasında askerî liselere girmiş olmalı.

 

Yani en az 40 yıllık bir projeden bahsediyoruz. Ama çok daha eski de olabilir.

 

Yıl 1960…

“1960 ihtilali olduğu zaman hiç hazmedemedim. O gün kaçtık bir köye dönüp geldik. Ona dedim ki; Sen bir silah tedarik et. Birer de bomba. Bu meclisi bu adamların başına uçurmazsam bana da bilmem ne demesinler… Hatta 7-8 ay sonra asker oldum. O zaman üsteğmen olan Mehmet Özmutlu -ki yarbaylıktan emekli oldu- beni koruyup kollardı. Özmutlu’ya “Beni Genelkurmay’a versinler" diyordum. Kafamda sabotaj yapmak vardı. Genelkurmay’ı havaya uçurmak, bu adamlardan ne pahasına olursa olsun intikam almak istiyordum… Anlattığım planları hazırlarken Yaşar Hoca’ya (Tunagör) bir sorayım dedim… Bana; ‘Oğlum! Ben sana bir şey sorayım. Sen bunları öldürürsen bunların yerine sağlam olarak kimi koyacaksın?’  O zamana kadar bunu düşünmemiştim. Çamurun biri gidecek diğeri gelecek bu fikrin bana faydası oldu…”

(Alıntı, Latif Erdoğan’ın Fethullah Gülen’in hatıratı olan Küçük Dünyam’ı kaleme alırken yer vermediği Gülen’le yaptığı görüşmelerin yer aldığı son kitabı Şeytan’ın Gülen Yüzü, s.170-171)

22 yaşında 27 Mayıs darbesinin bu kadar öfkelendirdiği genç vaiz Fethullah Gülen’in ordu içinde örgütlenme fikrine darbeden sonra mı karar verdiğini bilmiyoruz.

Ama ilk darbe girişimi 15 Temmuz 2016 değildi.

11 Kasım 1961…

O gün, Ankara’da askerliğe başlayan Gülen’in bulunduğu Mamak’taki birlik 22 Şubat 1962’de Talat Aydemir’in yanında darbede yer almıştı:

“Son gece hepimiz pür heyecandık. Radyo Evini bir onlar, bir bizim taraf teslim alıyordu. Önce ihtilâl ilan ediliyor, ardından 'asiler bastırıldı' deniyordu….Üzerimizde uçaklar uçmaya başladı. Niyetleri Mamak'ı ortadan kaldırmakmış. Bizim taraf teslim oldu…”

1962…

İskenderun’a telsizci olarak gönderilen Gülen, orada camilerde vaazlar vermeye devam ederken bir gün kürsüde çok sert bir konuşma yaptıktan sonra gözaltına alındı. Ama bu tutukluluk da çok kısa sürdü:

“Arif Teker (Başçavuş) Genelkurmay’a direkt gidiyor. O zaman Necdet Bey’in kahramanlığını hiç unutmayacağım. Binbaşıymış. Ben onu yarbay zannediyordum. Göz doktoruydu. Benimle görüşmek yasak olmasına rağmen tel örgüleri atlayarak resmî urbasıyla içeri girdi. Boynuma sarıldı. Bu zat denizci olduğu için askerler rütbesini de karıştırıp 'Bu nasıl asker. Albaylar, paşalar onunla görüşüyorlar' deyip epey korkmuşlar… Daha sonra görüştüğümüzde anlatmıştı: 'Sen nasıl olur gider bir erin yanına da ona sarılırsın' demişler. O da 'O bir er değil. O başka bir adam. Ben onun ayaklarını bile öperim' demiş…” (Erdoğan, S.62)

 

Ve 1969…

Devletin, "Vaiz Fethullah Gülen"le ilgili açık kaynaklarda yer alan ilk istihbari belgesinin tarihi bu. İzmir’de görev yapmakta olan Gülen’i bir vatandaş Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’ne şikâyet etmişti. Bu şikâyet üzerine İzmir Emniyet Müdürlüğü Gülen hakkında bir soruşturma yürüterek "gizli" koduyla İçişleri Bakanlığı’na gönderdi. Raporda Gülen için söyle denmekteydi:

“Muhitinde çok dürüst, namuslu iyi ahlaklı ve tam bir Müslüman olarak kabul edilir.”

 

1971…

Muhtıra’dan sonra tutuklandı. Afla serbest kaldı. Bu sırada İzmir’de ilk dershane ve öğrenci yurtları açılmaya başlanmıştı

 

1980…

Darbeden sonra arananlar listesindeydi. 12 Eylül 1980 darbesini ise öğlen saatlerinde duymuştu:

“Onlara yakınlardan (üst düzey askerlerden) bir ikisi ihtilalden bir gün önce, öğlene doğru bana geldi, bir alarm olarak askeriyede bir hareketlilik olabilir dedi. Yani ben ihtilalin olabileceğini daha öğlen vaktinde biliyordum. Öğlen sonuydu, akşam yine onlardan (Askeri öğrencilerden) küçük iki arkadaş gelmişti, şimdi birisini ayırdılar, birisi mensup olarak duruyor. Gece ben onları kaldırdım, 'evden gidin, sizinkiler bugün kazan kaldıracaklar' dedim. Onları kaldırdık evden gittiler…” (Erdoğan, S. 119)

 

1983-1986 yılları atasında Kuleli Askeri Lisesi Komutanı olan Yaşar Büyükanıt, okuldaki cemaat yapılanmasına karşı mücadele vermişti. Sabri Uzun, İN kitabında Büyükanıt’la ilgili cemaatin elindeki arşivin 1985 yılından beridir tutulduğunu yazdı.

 

1986 yılında Nokta Dergisi’nde Ruşen Çakır ve Can San imzalı haberin başlığı: “Orduya sızan dinci grup: Fethullahçılar”dı. Haberde Kuleli Askeri Lisesi’nde başlatılıp diğer askerî okullarda da süren bir soruşturmanın detaylarına yer verilmişti. Soruşturmada Fethullahçıların askeri sınav sorularını önceden ele geçirdiği iddia edilmişti. Soruşturmalar sonucunda Kuleli Askeri Lisesi’nden 33, Bursa Işıklar Askeri Lisesi’nden 16, İzmir Maltepe Askeri Lisesi’nden de 17 öğrenci Fethullahçılarla ilişkisi olduğu için okullardan atıldı.

 

1996 yılında ise artık cemaat Yüksek Askerî Şûra hazırlık toplantılarından bile haberdar olan bir güce dönüşmüştü.

 

Zaman gazetesinin eski sahibi Alaattin Kaya’nın 2012 yılında TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’na verdiği ifadeden okuyalım:

 

https://www.tbmm.gov.tr/arastirma_komisyonlari/darbe_muhtira/docs/tutanak_son/28_subat_alt_komisyonu/28_subat_alt_komisyonu/15.10.2012/Alaatttin%20Kaya-15.10.2012.pdf

 

“ALAATTİN KAYA: "Şimdi, Sayın Milletvekilim lütfen söyleyeceklerimi şey yapmasın, rahmetli Erbakan Hocam ile ilgili çok enteresan bir şey söylemek istiyorum, o da şu: Yine o günlerde, yine bu günlerde olduğu gibi memleket sever insanların bize gönderdikleri belgeler, bilgiler oluyordu, kasetler oluyordu. Yani, bugün var da o gün yoktu diye bir şey yok, o gün gün yüzü  göremiyordu, hepsi o kadar. Yani o gün de yine ordunun içinde veyahut çeşitli mihraklarda yaşananlar belgelenerek bize gönderiliyordu. Bir kısmı kapalı kapılar ardında birkaç kişiyle paylaşılıyor, bir kısmı yetkililerle paylaşılıyor… Sayın Hocam, rahmetli Hocam ilk şûraya girecek, askerî şûraya girecek, buna askerî kanat çok ehemmiyet veriyor. Benim elimde bulunan ses kaydında geçenler şunlar, diyor ki: 'Ya bu adam bize sorarsa, bir vatandaşın atılması için kaç imzaya ihtiyaç var?' orada kararlaştırıyorlar, birisi 5 diyor birisi 10 diyor 46'da karar kılıyorlar, 46 imza deniyor, o başlığı atlıyorlar. İkinci sordukları sual, kendi aralarında tartışıyorlar, 'İyileştirme adı altında bir kısım askerleri geri aldık diyelim…' diyorlar. Bunun üzerine onda da adet tartışması oluyor ve 6'da karar kılıyorlar. Benzeri 3-5 tane madde ve ciddi korkuları var. Arkasından da 'Bu yaptığımız anayasal suçtur, bizi bulsalar yakarlar' diyorlar, bu ifadeler de var. Bir üçüncüsü ise, daha önemlisi, daha şûra olmamış, atılacakların sayısının 76 olduğu geçiyor konuşmalarda, daha şûra yok."

BAŞKAN -Kasetlerde.

ALAATTİN KAYA -Kasetlerde…

BAŞKAN -Bu kasetler bu o esnada Erbakan'ın elinde mi?

MEHMET ŞEKER (Gaziantep) -Kim dinliyor bunları?

ALAATİN KAYA -Vallahi bugün ele geçen belgeleri kim dinlemişse o gün de onlar dinlemişler, ben bilemem…”

 

21 Mart 1999 günü Ege Ordu Komutanlığı ve İzmir Emniyet Müdürlüğü'nce yürütülen operasyonda, Yenişehir Zeytinlik mahallesindeki 2 cemaat evinde bulunan Uludağ ve Marmara Üniversitesi öğrencileri N.C. ve S.C. ile Maltepe Askeri Lisesi öğrencisi "Numan" kod adlı M.Y, "İsmail" kod adlı M.S, "Ali" kod adlı H.Y.K. ve "Enes" kod adlı Y.A. ile adı açıklanmayan bir din dersi öğretmeni gözaltına alındı. Güvenlik Şube Müdürlüğü'nce sorguları yapılan üniversite öğrencileri N.C. ve S.C, adliyeye sevk edildi. İzmir Cumhuriyet Savcılığı'nca ifadeleri alınan öğrenciler, daha sonra serbest bırakıldı.

 

Bir gün sonra 22 Mart 1999 günü Fethullah Gülen Türkiye’yi terk ederek ABD’ye gitti.

 

2002 yılında AK Parti iktidara geldi.

 

Devam edecek…

- Advertisment -