Ana SayfaGÜNÜN YAZILARITürk birliği, Kürt birliği

Türk birliği, Kürt birliği

Kürtlerin ve Türklerin ayrı ayrı kendilerine gelmeleri aynı zamanda birbirlerine gelmeleri anlamına geliyor. Bu imkan ve fırsat penceresi daha önce bu şekilde açılmamıştı. Türklerin faşizmi, Kürtlerin de fetişizmi terkederek duygusal tepkiler ve ezber formüller yerine kendi spesifik realitelerinin hakkını veren bir analitik ciddiyetle meseleye yaklaşması lazım.

Sembolik düzeyde bile olsa Türki devletler ve milletler arasındaki alfabe birliği ve ortaklaşma çabaları, atlanmaması gereken bazı gelişmeler. Gelecekte bir Türk Birliği hem Kürtler hem de Türkler açısından önemli. Türkiye’nin diğer Türki toplumlarla kardeşlik bağlarını geliştirmesi, hem Türkiye’deki insanların hem de o devletlerdeki insanların daha güçlü bir devlet ve ittifak şemsiyesi altında yaşamalarını sağlayacak. Türk birliğinin iyi bir şey olduğunu, Türkiye’nin daha da güçlendiği her adımın Kürtlerin de kazanımı olduğunu düşünüyorum. Onun için bir Kürt olarak Türk Birliği’nin, hem Kürtlerin hem de Türklerin menfaatine bir şey olduğunu söyleyebilirim. Benzer şekilde, aklı başında her Türkün de Kürtler arasında bir birlik ve entegrasyonun hem Kürtlerin hem de Türklerin menfaatine olduğunu görmesi gerekir. Bunu anlamak sadece bir zaman meselesidir.

Kürtlerin müstakbel hürriyet ve birlikleri için Türkiye’nin zayıf değil güçlü bir devlet olması gerekiyor. Kürtlerin Türklerle olan son dönemdeki problemli hukuku dahil olmak üzere, Kürtlerin uzun vadeli stratejik çıkarları zayıf ve endişeli bir Türkiye’yi değil, güçlü ve kendinden emin bir Türkiye’yi gerektiriyor. Kürtlerin Türkiye’yi demokratik olarak fetihleri hem içeriden hem de dışarıdan gerçekleşecek. Kürtlerin de devleti olarak kurulan Türkiye’nin tekrar Kürtlerin de devleti haline getirilmesi, hem demokrasinin gereği hem de adaletin yerini bulmasıdır. Ve bu aynı zamanda Türklerin de sadece faydasınadır.

Aynı şekilde, Kürtlerin ve Türklerin ortak devleti olarak kurulduğu halde daha sonra gaspedilen mevcut devlette yaşayan ve kendilerine Türk diyen insanların, hem iç hem de dış güvenlikleri ve gelecekleri açısından Kürtlerin düşman değil ortak olarak görülmesi gerekiyor. Tarih, yüzyıldır haksızlığa ve zulme maruz kalan Kürtlerin ve bu zulmü ya irtikap eden ya da bu zulüm yokmuş gibi yaşama gafleti içinde kalmış olan Türklerin uyanarak kendilerine gelmesini gerektiriyor.

Kürtlerin ve Türklerin ayrı ayrı kendilerine gelmeleri aynı zamanda birbirlerine gelmeleri anlamına geliyor. Bu imkan ve fırsat penceresi daha önce bu şekilde açılmamıştı. Türklerin faşizmi, Kürtlerin de fetişizmi terkederek duygusal tepkiler ve ezber formüller yerine kendi spesifik realitelerinin hakkını veren bir analitik ciddiyetle meseleye yaklaşması lazım. İki taraf açısından da “muhatabım bana mecbur kaldığına göre ben tam onun tersini yapacağım” demek eğilimi söz konusu olacaktır. Ancak bu dürtünün ne kadar makul olduğunun iyi düşünülmesi gerekir. Siyaset ve ticarette (ki bunlar menfaat üzerine döner) duygusallık ve romantizm ile hareket edilmez. Tatlı olmadıkları için değil, sonuç vermeyecekleri ve uzun vadede daha kötü bir noktaya götürecekleri için.

Türklerin menfaati Kürtlerin birleşmesini ve güçlenmesini gerektiriyor. Türkiye’de Kürt, Türk herkesin Kürt birliğini desteklemesi gerekir. Kürdistan’ın parçalarının birbirlerine entegrasyonu kaçınılmaz bir realitedir. Türkler Kürtler ile hem içeride hem de dışarıda müttefik olmayı seçmezse, bu, Türklerin Kürtlerle çatışarak felç kalmasını sağlayacak. Aynı şekilde Kürtler Türklerle hem içeride hem de dışarıda müttefik olmayı seçmezse, bu, Kürtlerin Türklerle çatışarak felç kalmasına sebep olacak. Bu denklemde bir tarafın galip gelse bile kazançlı çıkma ihtimali çok zayıf olduğundan, geriye sadece iki opsiyon kalıyor: Ya “win-win” ya “lose-lose.” Ya iki taraf birleşip kendilerinden daha büyük hale gelecekler, ya da çatışıp birbirlerini sonu gelmeyecek bir felakete sürükleyecekler. Bazı Kürtler bu ikinci opsiyonu duygusal olarak tatlı ve cazip bulabilir. Kendi çıkarını başkasına duyduğu nefret ile belirleyenler her zaman zarar eder. Çünkü özgür ve özgün düşünme kabiliyetini kaybeder, nefret eden. Nefret ettiğinin kölesi olur. Düşmanının düşmanı olmaktan ibaret kalan bir akıl, düşmanının bağımlısı ve kölesidir. Nefret ile yapılan savaş veya siyaset, manipüle edilmeye kendini açmak anlamına gelir.

Türkiye içindeki Kürtlerin ve Türklerin geleceği, Türkiye dışındaki Kürtler ve Türkler ile birlik sağlamaya bağlı. Türkiye’nin kendi dışında hem Kürt birliğine hem de Türk birliğine ihtiyacı var. Türkiye’nin kendi içinde ise Kürtlerin malik ve egemen olduğu bir Türk-Kürt ortaklığını inşa etmesi gerekiyor. Bu hem Kürtlere Türklerin ödenmesi gereken borcudur hem de Türk ve Kürtlerin zillete düşmeden yaşamaları için muhtaç oldukları yenilenmenin gereğidir.

Kürtlerin birleşerek ayağa kalkmaları, Türklerin gafletten uyanarak ortaklaşmaları bize Türk-Kürt ortak süpergücünü verecektir. Tarihin çağrısı Ortaasya, Balkanlar ve Ortadoğu’da ekonomik, kültürel ve siyasi entegrasyonu gerektiriyor. Bunun da anahtarı Kürtlerdir. Kürtlerle kavgalı bir Türkiye topaldır. Kendini bile korumaktan aciz kalır. Kürtlerle kendine gelmiş bir Türkiye ise Ortadoğu’nun patron gücü ve dünyanın yeni bir süpergücü olacaktır.

Peki, Türkiye’nin Kürtlerle kendine gelmesi ne demektir? Kürtlerin Türkiye’nin sahip ve efendisi olarak ortaklığının resmileşmesi: Türkiye Türklerin ve Kürtlerin ortak devletidir. Kürtler Türkiye’nin eşit vatandaşı değil, sahibi ve egemen unsurudur. Geçen sene vatandaşlık almış olanlar, Balkanlardan Kafkaslardan, Türki cumhuriyetlerden, Suriye’den, Rusya’dan son yüzyılda göç edip Türkiye vatandaşı haline gelenler “eşit vatandaş” olabilirler, olmalılar. Ama Kürtler Türkiye’de eşit vatandaş değildir, Türkiye’nin sahibi ve egemen unsurudur. Bunun tescil edilmesi hem tarihi hem demokratik hem de stratejik bir ödevdir. Bundan azıyla yetinen palyatif bir çözüm arayışı ise şimdiye kadar olduğu gibi zaman kaybı ve daha fazla sürünmek anlamına gelecektir.

Kürtler devletin sahibi haline geldiğinde başta Ortadoğu olmak üzere yerli halklar, özellikle de Türk, Kürt ve Arap için yeni bir dönem başlayacaktır. Buna isterseniz İttihad-ı İslam deyin, isterseniz bunu AB benzeri bir OB (Ortadoğu Birliği) olarak tanımlayın, farketmez. Kürt-Türk birliği daha büyük bir entegrasyon ve barışın çekirdeği olacak, bölgedeki milletler için yeni bir geleceğin kapısını aralayacaktır.

- Advertisment -