Chelsea ise sahaya öyle bir dinamizm koydu ki, oyun bu enerjiyle şekillendi. Chelsea’nin önde baskıyla başlaması, cesur bir hamleydi. Luis Enrique’nin PSG’si, daha önceki maçlarda rakibi önde baskıya davet ederek geniş alanlar yaratır, hızlı hücumcularıyla bu alanları değerlendirirdi. Ancak Chelsea bu tuzağa düşmedi. Önde baskıyla yetinmedi; ikinci topları topladı, kanatlarda genişleyerek Cole Palmer’a alan ve zaman yarattı. Enzo Fernández, Moisés Caicedo ve Reece James’ten oluşan Chelsea orta sahası, bu baskıyı egemen bir tavırla sürdürdü. Fernández’in soğukkanlılığı, Caicedo’nun bitmeyen enerjisi ve James’in liderliği, PSG’ye nefes aldırmadı.
Bu üçlü, her topa dokundu, her hamleyi bozdu. Oyunun iki yönünü kusursuz oynayan Fernández, Caicedo ve James, takımın kompakt kalmasını sağladı; oyunun boyu uzamadı, PSG’nin hücumcuları Ousmane Dembélé ve Khvicha Kvaratskhelia bekledikleri açık alanları bulamadı. PSG cephesinde Vitinha, alışılmadık şekilde geri çekilip bir ön libero gibi oynadı. Normalde göbekten delici girişler yapan, diyagonal paslarla kanatları besleyen Vitinha, bu kez uzun paslara mahkûm oldu. Bu paslar, ciddi hatalara yol açtı ve PSG’nin ritmi kayboldu.
Chelsea’nin orta sahası, Malo Gusto, Levi Colwill, Trevoh Chalobah ve Marc Cucurella’nın sav savunmacı katkılarıyla desteklenince, PSG kendi sahasına hapsoldu. Vitinha önde, arkasında Marquinhos, Beraldo ve Nuno Mendes’ten oluşan bir savunma hattıyla Chelsea’nin sızmalarını engellemeye çalıştı. Ancak bu, PSG’nin tercih ettiği bir oyun değildi; Chelsea’nin dominant performansı, onları bu role zorladı.
Maçın kahramanları arasında Cole Palmer parladı; 22. ve 30. dakikalarda attığı gollerle skoru 2-0’a taşıdı. João Pedro, 43. dakikada Palmer’ın asistiyle skoru 3-0 yaptı. Robert Sánchez’in kaledeki kritik kurtarışları, Pedro Neto’nun kanattaki hızı ve Liam Delap’ın ikinci yarıdaki katkıları, Chelsea’nin zaferini perçinledi. PSG, João Neves’in 86. dakikada Marc Cucurella’nın saçını çekmesi sonrası kırmızı kart görmesiyle tamamen dağıldı.
Chelsea’nin zaferi, taktik bir üstünlükten öte bir karakter gösterisiydi. Fernández, Caicedo, James, Palmer, João Pedro, Neto, Gusto, Colwill, Chalobah, Cucurella ve Sánchez’ten oluşan bu ekip, MetLife Stadyumu’nda bir destan yazdı. PSG’nin silahlarını ellerinden alan Chelsea, kendi elleriyle bir şaheser yarattı. Maçın sonunda, dünyanın en iyisi sorusuna cevap netti: Chelsea, bu unvanı sonuna kadar hak etti.