Sayın başkan, sayın milletvekilleri. Bu toplantıyı izlerken yaşadığımız geçmiş yılları ve çektiğimiz acıları, sıkıntıları hatırladım. Türkiye’nin doğusunda, güneydoğusunda neler oluyor, neler bitiyor, onları aktarmaya çalışırken gerçekten büyük acılar çektiğimiz bir geçmişin üzerine konuşuyorum.
Baştan söyleyeyim, ben, yıllardır bu işle uğraşan gazetecilerden birisiyim, hepinizin üç aşağı beş yukarı tanıdığı isimlerden biriyim. Çok etkilendim bu toplantılardan. Bugünkü oturumda generaller, askerler, subaylar, şehit aileleri, acı çekmiş insanlar konuştular, Bu acıları dinledik. Biraz önce MEBYA-DER temsilcisi, Kürt tarafının hangi acıları çektiğini anlattı.
Gördük ki acılar iki taraflı ve acılar eğer önü alınamazsa her iki tarafı da incitiyor, acıtıyor.
Bu meseleye taraflar açısından değil, toplumsal bir dert olarak bakmak gerekiyor. O zaman, daha insani çözümler üretilebiliyor. Suriye meselesi Mehmet Metiner’in söyledikleri önemli. Suriye Kürtleriyle yeniden görüşmek ve yeni bir değişime yönelmek eğilimini çok önemsiyorum. Suriye meselesi dâhil, Türkiye’nin şu anda bu komisyonla birlikte ele aldığı konular Türkiye’yi büyük bir ülke hâline getirecek, yaralarını sarıp yükseltecek bir imkân oluşturuyor.
Meclis’in bütününe yakınının temsilcileri buradalar, partilerin tamamına yakını yüzde 98’i burada. Hepimiz saygıyla, hepimiz endişeyle ve hepimiz umutla bu komisyonun çalışmalarını izliyoruz. Sayın başkanın dengeli yönetimi de bu sürece destek veriyor. Komisyon “2013-2015 çözüm süreci” dönemindekinden çok daha farklı bir döneme ulaştığımızı gösteriyor.
Kürt meselesi ilk Türkiye’de gündeme geldiğinde o zaman “Böyle bir mesele yoktur, Kürt yoktur” üzerinden bir politika yürütüldü. Kürtlerin olmadığı üzerine doktora tezleri yazıldı, üniversitelerde akademik çalışmalar yapıldı ama bütün bu çalışmalar gösterdi ki “Kürt yoktur” tezinin hiçbir geçerliliği yok.
Kürtler, “Bizim derdimiz Kürt olamamak” diyorlardı. Ben de bu örnekten yola çıkarak kendi hayatımla ilgili de bir örneği sizlerle paylaşmak istiyorum. Benim babam Millî Emlak memuruyken istifa etmiş, dava vekilliği-arzuhalcilik yapıyordu. Dedemiz Kürt Hüseyin, Yemen’de şehit düşüyor, gelmiyor. babam çok zor koşullarda okuyor, ortaokulu bitirince Kuleli Askeri Lisesi’nin imtihanına giriyor. “İmtihanı kazandın” diye mektup geliyor ve babamın nüfus cüzdanında eskideneskiler hatırlarlar soyadı yerine lakabı vardı.-Babamın nüfus cüzdanında da Kürt Hüseyinoğlu yazıyor lakabını. 1930 Ağrı İsyanı kopuyor ve babama yeniden haber geliyor, “Sen imtihanı kazanmamışsın, yanlışlık olmuş” diyorlar.
Şimdi, ne zorluklar var önümüzde? Bu acılar nasıl tedavi edilecek? Öncelikle sakin yaklaşmak ve her şeyi birden hallettiğimiz hissine de kapılmadan sabırla yürümek lazım..
Yarın: Uluslararası Tecrübeler