Sofagate skandalı Avrupa Birliği’ni -en önemli meselelerinden biri olan göçmenler konusunda işbirliği yapmak zorunda olduğu- Türkiye ile ilişkileri yönetmenin ne kadar güç olduğu gerçeğiyle yüzleştirdi.
AB tarafında, “Erdoğan, von der Leyen’i aşağıladı mı?” sorusuna AB kurumlarının yetkilileri tarafından verilen cevapların çeşitliliği ve şiddeti, AB’nin demokrasiden uzaklaşan Türkiye’ye karşı ortak ve kararlı bir politika izleyememesinin yaratığı hüsranı ortaya koyuyor.
Avrupa Parlamentosu, bünyesindeki bütün renkleriyle Charles Michel’e öfke yağdırırken; AB Komisyonu, öfkesini Beştepe ve Ankara’daki AB temsilciliğine yöneltti.
Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel ise hiç kimseyi tatmin etmeyen orta yollu açıklamalarıyla kendisine yönelik eleştirileri daha da kamçıladı. Michel, Türk tarafının AB kurumları protokol sırasında kendisine üstünlük tanıyan kuralları katı bir şekilde uyguladığını söyleyerek, von der Leyen’in yazılı kuralların uygulamasına tepki verdiğini ima etti. Charles Michel, “Bazı görüntüler benim bu duruma duyarsız kaldığım izlenimi yarattı. Bunlar gerçeği yansıtmamaktadır. Saygı ilkeleri benim için esas önemdedir” dedi ancak bu kendisinden beklenen tatmin edici açıklama değildi.
Avrupa Parlamentosu’nun en büyük ve en etkili grubu merkez sağ PPE’nün başkanı Manfred Weber, Politico’ya yaptığı açıklamada, iki başkanın Türkiye ziyaretinde, “gerektiği anda birlik içinde tutum sergileyemediklerini” söyledi. Weber, görüşülen konuların Avrupa Parlamentosu’nun onayını gerektiren konular olduğunu; AB’den dış politika konusunda daha fazla bir beklenti içinde bulunduklarını; Michel’in masaya ne koyduğunu bilmek istediklerini söyledi. Weber şöyle konuştu: “Doğu Akdeniz’de Kıbrıs’a ve dış sınırlarımıza dair somut ve kalıcı politika değişikliği olmaksızın, Türkiye’ye vize ve Gümrük Birliği konusunda verilen taahhütlerden son derece endişeliyiz.”
Beştepe protokol kurallarına uydu
Liberation gazetesine göre, Charles Michel’in ima ettiği gibi, Beştepe’de yaşanan sahne Avrupa protokolüyle uyum içindeydi. Buna rağmen, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in kabine şefi Bjoern Seibert dün sabah Türk tarafına diplomatik olmayan bir e-mail gönderdi. Patronun “aşağılanmasına” yönelik öfkesini dile getirdi. Hatta, Ankara’ya bu durumun Gümrük Birliği modernizasyonu görüşmelerini zora sokacağı uyarısında bulundu. Bu mesaj üzerine şaşıran Türk yetkililer, Charles Michel’i arayıp von der Leyen’e kötü davranma konusunu anlamadıklarını söylediler ve açıklama istediler. Charles Michel’in cevabı bunun talihsiz bir yanlış anlamadan kaynaklandığını söyleyip telkinde bulunmaktan ibaret oldu.
Bugün de (8 Nisan) Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu TRT World’e yaptığı açıklamada, Dışişleri Bakanlığı Protokol ekibinin AB’nin protokol ekibi ile görüşerek oturma düzeninin onların yönlendirmesiyle yapıldığını söyledi.
Charles Michel’in Beştepe’nin katı bir şekilde uyguladığına işaret ettiği 1 Mart 2011 tarihli “Kurumlar Arası Anlaşma”ya göre, AB kurumları protokolde şöyle sıralanıyor: Avrupa Parlamentosu Başkanı, Avrupa Konseyi Başkanı, Bakanlar Konseyi’nin dönüşümlü Başkanlığı ve son olarak da Komisyon Başkanı. Diğer bir deyişle, Avrupa Konseyi ve Komisyon Başkanları üçüncü ülkelerde görevdeyken, delegasyonun başkanı görevini Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel üstleniyor. Beştepe de bu kurala uydu. Hatta, Liberation’a bilgi veren bir diplomata göre, yayılmacı politikalarına göz yuman bir ABD başkanından yoksun kaldığı için AB ile çalışmak zorunda olduğunu bilen ve ekonomisi dar boğazda olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB delegasyonuna sıcak davrandı.
Liberation’a konuşan bir başka AB üst düzey yetkilisi ise von der Leyen’i suçlayarak, “Onun sorunu, merkezde olmamaya dayanamamasıdır” dedi. Liberation’un haberinde özetle skandalın Ankara’dan değil Brüksel’den kaynaklandığı ileri sürüldü.
Brüksel’de bu görüşe yakın argümanların Charles Michel ekibinden geldiği; bu argümanların da AB Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu tarafından topa tutulduğu ortada. Parlamento da Michel’in peşini bırakmamaya kararlı. Weber, “Bu konuların açıklığa kavuşturulması gerekiyor ve bu nedenle iki başkanın huzurunda genel bir görüşme talep edeceğiz” dedi.
Belçikalı Parlamento üyesi Assita Kanko, Ankara’daki oturma düzeni “protokolün gerektirdiği öncelik sırasına değil, daha çok bir otokratın erkek-şovenist bir temsiline dayanıyor gibi görünüyor” dedi ve Michel’e sordu:
“Bu görüşmeden önce sizin ekibiniz ile Türk yönetimi arasında protokole ilişkin temaslar oldu mu? Olmadıysa, Komisyon ile gelecekteki toplantılar için bir format ayarlayacak mısınız?”
AB Komisyonu protokol görevlilerinin pandemi nedeniyle Ankara ziyaretine eşlik etmedikleri dün açıklanmıştı.
Sofagate tartışmalarına eski Komisyon Başkanı Jean- Claude Juncker de katıldı. Von der Leyen’in, Michel ile aynı muameleyi görmesi gerektiğini öne süren Juncker, “Onun aynı seviyede oturması daha iyi olurdu ama bu mesleğin bir riski de ara sıra bir kanepede oturmanızı gerekli kılmasıdır. Normalde Konsey Başkanı’nın yanında bir koltuğum vardı, ancak bazen bir kanepede oturuyordum.”
Juncker’in açıklaması, erkek olduğu için o fark edemese de, bu protokol nüansını Sofagate’e dönüştüren faktörlerin başında neyin geldiğini gösteriyor: İlk kadın başkanın Beştepe’yi -hem de İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararının hemen ertesinde- cinsiyet eşitliği politikalarının inceliklerine ilgi gösterme niyeti olmayan bir Konsey Başkanı ile birlikte ziyaret etmesi.
Bugün (8 Nisan) öğleden sonra gelen bir haber, Avrupa Parlamentosu’nun meselenin peşini bırakmaya niyşetinin olmadığını gösteriyor. Politiko’nun haberine göre, Avrupa Parlamentosu’ndan çok sayıda parlamenter, Michel ve von der Leyen’den oturma düzeni skandalının nasıl oluştuğunun ve Erdoğan’la neyi tartıştıklarının açıklanmasını istiyor.