Yunus Emre Erdölen

Amerika kendi 6-7 Eylül’üyle yüzleşiyor: Beyazların yaktığı Black Wall Street’in hesabını kim verecek?

Salı günü Oklahoma mahkemesi, 108 yaşındaki üç siyah Amerikalı’nın açtığı tazminat davasını reddetti. Asırlık çınarlar, 1921 yılındaki Tulsa Katliamı’ndan sağ kurtulmuştu. Tulsa Katliamı’nda, beyaz çeteler zengin siyah orta sınıfın yaşadığı “Black Wall Street” olarak anılan Greenwood semtini yerle bir etmiş, 191 iş yerini, 1300 evi yakmış, 300 siyahı katletmişti. Katliamdan sağ kurtulan üç siyah 100 yıl sonra, Tulsa belediyesinden, ordudan, emniyet teşkilatından tazminat, katliam mağdurlarının torunları için vergi affı talep ediyor, semt için de hastane yapılmasını istiyor. Tulsa Katliamı yaşanmasaydı, günümüzde Tulsa’da siyah iş insanlarına ait dükkanların, fabrikaların olacağı, güçlü bir siyah orta sınıfın yatırımlarıyla kaynaklarıyla Amerikalı siyahlara örnek ve destek olacağı kesin. Fakat ne hukuk sisteminin ne de siyasi atmosferin böyle bir talebi karşılaması şimdilik imkansız.

Cumhurbaşkanı’nı yüzde 90’la seçmek için sandık başında: Özbekistan’ın kısa demokrasi hikayesi

Özbekistan bugün yeni Cumhurbaşkanı’nı seçmek için sandık başında. 4 Cumhurbaşkanı adayı var, fakat sonuç şimdiden belli: 2016’dan beri görevde olan ve anayasadaki mevcut iki dönem kuralını aşmak için anayasayı değiştiren Cumhurbaşkanı Mirziyoyev her zamanki gibi %90 oranla Cumhurbaşkanı seçilecek. Mirziyoyev, 2040’a kadar görevde kalmak için şimdiden gerekli yasal hazırlıkları yaptı. Özbekistan kurulduğu 1991 yılından beri tek adam rejimiyle yönetiliyor, muhalif adayların bile görevdeki Cumhurbaşkanı'na oy verdiği göstermelik seçimlerle “demokrasi piyeslerine” ev sahipliği yapıyor. Yunus Emre Erdölen, anayasa değişikliği referandumunun yapıldığı 6 Mayıs 2023 tarihinde Özbekistan’ın demokrasi hikayesini Serbestiyet için yazmıştı.

Paris Yanıyor: Urfalı Muhittin’in ahı, Magripli Nahel’in yası

Fransa’da 17 yaşındaki Magripli Nahel Merzouk’un polis tarafından katledilmesi üzerine düzenlenen gösteriler devam ediyor: 1000’den fazla ev zarar gördü, 6 bin araç yakıldı, 3 bin kişi gözaltına alındı. Yaşananlar akıllara 2005 olaylarını getirdi. 2005’te bir Ramazan gecesi iftarı kaçırmamak için halı saha maçından eve erken gitmek isteyen üç çocuk, hırsız olduklarını düşünen polisten kaçmış, trafoya girmişti. 15-16 yaşlarındaki Magripli ve Afrikalı iki çocuk yanarak ölürken, 17 yaşındaki Urfalı Muhittin ağır yaralanmış, fakat hayatta kalmıştı. O günden beri ne Urfalı Muhittin, ne esmer tenli göçmen çocuğu Fransa vatandaşları hiçbir zaman huzura kavuşamadı. Dün Muhittin’in “ahı” Paris’i yakmıştı, bugün de Nahel’in yası yakmaya devam ediyor.

Harvard’ın kapıları Amerikalı siyahlara kapanacak mı?

ABD Yüksek Mahkemesi, dün verdiği kararla Harvard Üniversitesi’nin üniversite başvurularında adayların ırkını da bir faktör olarak değerlendirmesinin eşitliğe aykırı olduğuna karar verdi. Asyalı Amerikalılar; siyahlara yönelik pozitif ayrımcılık nedeniyle iyi üniversitelere daha zor kabul aldıklarını iddia etmişti. ABD verilen kararla ikiye bölündü: Liberallere göre okullardaki siyahların ve Hispaniklerin sayısı azalacak, muhafazakarlara göre artık sadece liyakatli öğrenciler iyi okullara girecek. Harvard kararı, Yüksek Mahkeme’nin iki siyah yargıcını da karşı karşıya getirdi: Siyahlara özel kota sayesinde Yale’e giren Clarence Thomas pozitif ayrımcılık aleyhinde oy kullandı, Harvard mezunu Ketanji Jackson ise pozitif ayrımcılığı savundu. İki yargıcın arasındaki tartışma ise basit bir görüş ayrılığının çok daha ötesinde.

12 Spartalı Meclis’te: Suç örgütü ilan edilen Altın Şafak nasıl geri döndü?

Yunanistan seçimlerinin sürprizi üç aşırı sağ-milliyetçi partinin %10’u geçerek 34 milletvekili ile meclise girmesi oldu. Bu partilerden en dikkat çekici olanı solcu rapçi Pavlos Fyssa cinayetiyle suç örgütü ilan edilen Altın Şafak’ın yöneticilerinin desteklediği Spartalılar Partisi. Eski Altın Şafak liderlerinden Nazi dövmeli Ilias Kasidiaris, hapisten Spartalılar partisine destek çağrısı yaparak %4.6 oy almasını sağladı. “Bitti” sanılan aşırı sağ yeniden güçlendi, kesilen sakal daha gür çıktı.

Wagner komutanı Prigozhin: Yankesici, Putin’in aşçısı, savaş suçlusu ve şimdi “hain” isyancı

Putin’e karşı 24 saatlik Wagner ayaklanmasını başlatan Prigozhin, 21 sene önce Putin’in Bush, Chirac gibi Batılı liderleri ağırladığı lüks bir restoranın işletmecisiydi. Prigozhin, önce “Putin’in aşçısı” oldu, catering ihaleleri aldı, ardından Wagner adında bir paralı ordu kurarak Venezuela’dan Suriye’ye, Ukrayna’dan Orta Afrika’ya 4 kıtada Rusya’nın çıkarlarını gözetti. Wagner ordusu, Ukrayna’da çekiçle infazdan hadıma uzanan savaş suçlarına imza atan, Suriye’de petrol geliri karşılığında Esad’ı koruyan Batılı ülkeler tarafından terörist kabul edilen bir grup. Wagner ve Prigozhin’in suç sicili Putin’in aşçısının, 50 bin kişilik paralı asker ordusuyla başkaldıran bir haine dönüşmesi hikayesi kadar uzun.

Son Kennedy, Biden’in beklenmedik kabusu oldu: Demokrat Parti’nin komplocu başkan adayı Robert Kennedy Jr.

80 yaşındaki ABD Başkanı Joe Biden, 2024 seçimlerinde ikinci kez başkan adayı. ABD tarihinde daha önce hiçbir mevcut başkan, önseçimi kaybetmedi. Ama Biden’ın artık beklemedik bir rakibi var. Babası Bob Kennedy ve amcası eski ABD başkanı John F. Kennedy’yi suikast sonucun kaybeden iklim aktivisti Robert Kennedy Jr., Demokrat Parti’den başkan aday adaylığını ilan etti. Wi-fi ve 5G’nin kansere, aşıların otizme sebep olduğuna inanan, aşı karşıtı komplo teorileri yayan, Bill Gates’in yargılanması gerektiğini söyleyen Kennedy Jr., sürpriz bir şekilde anketlerde %20 oy oranına ulaştı. Robert Kennedy Jr.’nin Biden karşısında ciddi bir oy alması, en az hayat hikayesi ve fikirleri kadar sıra dışı olacak.

Alman avukat Biontech’e karşı: Peki, Bill Gates yargılanacak mı?

Alman avukat Tobias Ulbrich aşı olan 250 kişinin adına Özlem Türeci ve Uğur Şahin’in kurduğu Biontech şirketine dava açtı. Ulbrich, müvekkillerinin aşı nedeniyle zarar gördüğünü söylüyor ve tazminat talep ediyor. Tobias Ulbrich, Almanya’nın küresel şirketlerin güdümünden çıkması için 95 maddelik bir anayasa teklifi hazırlayan, Bill Gates’in Almanya’nın nüfusunu 27 milyona indirmek için Biontech’e yatırım yaptığı komplosuna inanan aktivist bir avukat. Zamanında “aşının hiçbir yan etkisi yok” diyen, fakat sonrasında aşının yan etkileri olabileceğini kabul eden Sağlık Bakanı Karl Lauterbach’in de azılı bir muhalifi. Ulbrich’in açtığı davaların sonucu henüz belli değil, fakat Almanya şimdiden kendisini pandemi döneminde ertelediği bir tartışmanın göbeğinde buldu bile.

Oğul babaya, Trump anayasaya karşı: Cumhuriyetçiler başkan adayını seçiyor

Seçim bağımlıları için ABD sezonu başladı. Cumhuriyetçiler, 2024 Kasım seçimlerinde başkan adaylarını belirlemek için önseçim yarışına başladı bile. Önseçimleri kazanan Cumhuriyetçi, 2024 seçimlerinde 82 yaşında olacak Demokrat Partili ABD Başkanı Biden’in rakibi olacak. Favori aday tabii ki Trump. Fakat geçmişte Trump’ı destekleyen birçok isim köprüleri atıp Trump’ın karşısında adaylığını açıkladı. Trump’a göre hepsi “nankör ve hain”: Eski başkan yardımcısı Mike Pence, Florida Valisi Ron DeSantis, eski BM Daimi Büyükelçisi Nikki Haley… Bu isimler arasından Trump’ı en çok sinirlendiren ise Florida Valisi Ron DeSantis. Çünkü Trump’a göre DeSantis’in vali adayı olmasını da seçilmesini de sağlayan kendisi. Bu yüzden DeSantis’in adaylığı oğlun babaya ihanetine benzetiliyor. Seçimi Türkiye’den takip edenler için ise işler biraz tuhaf: Bütün siyasi çekişmeler kameralar önünde yaşanıyor, partinin başkan adayına seçmen önseçimle karar veriyor. Kimse ne karnından konuşuyor ne de medyadaki kulislerle üstü kapalı mesaj veriyor.

Siyasi yasaklar, değişim talebini engeller mi: Polonyalı muhalif Donald Tusk, Adalet ve Hukuk Partisi’ne karşı

Polonya’da 2015’ten beri iktidar olan muhafazakar sağcı Adalet ve Hukuk Partisi, anketlere göre 2023 seçimlerini kaybedebilir. İktidarın bulduğu çözüm ise soyut iddialarla siyasetçilere 10 yıllık siyasi yasak verme yetkisini haiz bir Tahkikat Komisyonu kurmak oldu. Komisyonun ilk inceleyeceği isim ise Polonya’nın ana muhalefet lideri liberal demokrat Donald Tusk. Tam 34 sene önce 32 yaşında genç bir liberalken komünist rejimin sandığa gömülmesi için heyecanla ilk oyunu kullanan, sonra Polonya Başbakanı, AB Konseyi Başkanı gibi görevleri üstlenen tecrübeli siyasetçi Donald Tusk, yıllar sonra yine bir 4 Haziran günü demokrasi mücadelesi veriyor,1989 yılında Polonya’da komünizm yıkıldı, demokrasiye geçildi. Fakat iktidarın muhalifleri cezalandırdığı, hukuku siyasi emeller uğruna oyuncak ettiği “sopa” kırılmadı, sadece sol elden, sağ ele geçti. Nöbetleşe zorbalık devam ediyor.

Genç Taylandlılar rahatsızdı, iktidar oldu: Tayland’ın Harvardlı lideri Pita Limjaroenrat

Türkiye’deki yaşıtları 14 Mayıs’ta 30 yaş altı sadece 5 vekilin seçildiği bir meclis için oy kullanırken, Taylandlı gençlerin kurduğu Geleceğe İleri Partisi aynı gün düzenlenen genel seçimlerde %36 oy alarak birinci oldu. 42 yaşındaki Harvard mezunu sosyal liberal Pita Limjaroenrat, 70 yıllık demokrasi tarihinde 13 darbe sığdıran Tayland’da anayasallaşmış askeri vesayete karşı 8 parti ile koalisyon anlaşması imzalayarak iktidar olmayı planlıyor. Fakat Pita’nın önündeki en büyük engel aldığı halk desteğine rağmen askerin atadığı isimlerden oluşan Senato’nun onayını almak. Fakat Pita’nın arkası sağlam: seçim kampanyası boyunca kiraladığı bisikletlerle yoksul mahalleleri dolaşan, kapı kapı saha çalışması yapan, seçim sonrasında da kendilerini iktidara taşıyan sokak siyasetinden vazgeçmeyen bir genç gönüllü ordusu var. 42 yaşındaki Pita’yı iktidara taşıyan şey sadece Harvard diploması olmasa gerek değil mi?

Bir hafta sonu kaçamağı olarak Yunanistan seçimleri: Harvardlı ekonomist mi, kravatsız sosyalist mi?

Yunanistan yarın yeni başbakanı ve parlamentosunu belirlemek için sandık başında. 10 milyonluk Yunanistan’ın kaderini ilk kez oy kullanacak 400 bin Z kuşağı seçmen belirleyecek. Bu nedenle sağcı Başbakan Miçotakis, TikTok’a odaklanmış durumda. Türkiye’nin en gergin iki seçimi arasında sandığa giden Yunanistan’daki tartışmalar biraz tanıdık: Sağcı adaya oy verdiği için dışlanan solcu sanatçılar, milli güvenlik tartışmaları, skandallar… Fakat bir o kadar da uzak. Birbirlerinin ezeli rakibi kravatsız sosyalist Çipras ile katıksız bir liberal ekonomist Miçotakis’in yan yana gülen fotoğraflarını, bütün parti liderlerinin ekran karşısında yan yana gelip gazetecilerin sorularını yanıtlayıp politikalarını açıkladığı münazara görüntülerini görünce insan sormadan edemiyor: Komşuda pişen bize ne zaman düşer ?

Bir Özbek masalı: Mazbut bir anayasa, sağlam bir tek adam, bol bol korku

Özbekistan’da geçen hafta bir anayasa referandumu düzenlendi. Halkın yüzde 90’ı temiz çevre hakkını; idam, sürgün ve zorla çalıştırma yasağını; etkin sosyal devleti; insan haklarına sağlam güvenceleri süslü cümlelerle düzenleyen anayasa taslağına “Evet” oyu verdi. Yeni anayasa metni, 2016’dan beri görevde olan ve anayasadaki iki dönem kuralına göre bir daha aday olma şansı kalmayan Cumhurbaşkanı Mirziyoyev’in 2040’a kadar görevde kalmasını öngörüyor. Özbekistan kurulduğu 1991 yılından beri tek adam rejimiyle yönetiliyor, muhalif adayların bile kendisine oy vermediği göstermelik seçimlerle “demokrasi piyeslerine” ev sahipliği yapıyor. İşte demokrasinin değerini anlamak isteyenlere İslam Kerimov’dan Mirziyoyev’e bir Özbek masalı…

Siyah Amerikalıların komünist önderi, nasıl Putin’in ‘etki ajanı’ oldu?

FBI, bu hafta ABD’de bulunan Uhuru Hareketi ve Afrika Halkları Sosyalist Partisi lideri Omali Yeshitela ve üç yoldaşını Rus ajanı olmakla suçladı. Yeshitela ve yoldaşları, mahkeme tarafından suçlu bulunursa 5 yıla kadar hapis cezası alabilir. Rus istihbaratının 81 yaşındaki Yeshitela ve örgütünü kullanarak seçimlere müdahale ettiği, Ukrayna karşıtı gösterileri desteklediği iddia ediliyor. Omali Yeshitela daha önce de siyah haklarını savunduğu için hapse atılmıştı. Peki, uzun yıllar beyaz ırkçılarla mücadele etmiş siyah bir aktivist, 81 yaşında nasıl Putin destekçisine dönüştü?

Tunus’tan dünyaya ücretsiz anayasaya giriş dersi: Bir demokrasi nasıl boğulur?

Perşembe günü Tunus’un eski meclis başkanı ve muhalefet partisi Nahda’nın lideri 81 yaşındaki Raşid Gannuşi, Cumhurbaşkanı Kays Said’i eleştirdiği için tutuklandı. Bir anayasa profesörü olan Said, 2019’da yüzde 72 oyla Cumhurbaşkanı seçildi. Sonrasında anayasayı çiğneyerek halkın boykot ettiği bir referandumla ülkeye başkanlık sistemini getirdi. 7 yıl önce uzlaşıyla yazdığı anayasa ile Nobel kazanan Tunus dünya demokratlarının övgüyle baktığı, örnek gösterdiği bir ülkeydi. Dünya artık Tunus’tan övgüyle söz etmiyor, fakat Tunuslular gözümüzün içine bakarak bütün dünyayı uyarıyor: Demokrasi için iktidarın değişmesi yeterli değil, toplumun bütün kesimleriyle ortak bir ülke inşa etme hayalini paylaşmadan köklü bir demokratik değişim mümkün değil. Tecrübeyle sabit. Zira hukuk tanımaz bir Tunuslu anayasa profesörü, bütün dünyaya ücretsiz bir ders verdi: Bir demokrasi nasıl boğulur?

Yüksek Mahkeme’den Halkbank kararı: Halkbank’ın ceza davasından muafiyet argümanından biri reddedildi; dava ikinci derece mahkemesine geri gönderildi

ABD Yüksek Mahkemesi, Halkbank’ın İran’a yönelik yaptırım kararlarını deldiği gerekçesiyle ceza mahkemesinde yargılanmaktan Yabancı Egemenler Dokunulmazlık Yasası kapsamında muaf olduğu iddiasını reddetti. Fakat Yüksek Mahkeme, Halkbank’ın teamül hukuku (common law) kapsamında ceza davalarından muaf olduğu iddiasının ikinci derece mahkemesi tarafından yeterince incelenmediğine hükmetti ve Halkbank’ın teamül hukuku kapsamında yargılamadan muaf olup olmadığının incelenmesi amacıyla kararı ikinci derece mahkemesine yeniden değerlendirilmek üzere geri yolladı. Davacı taraf olan ABD hükümeti ise, Halkbank’ın ne teamül hukuku ne de yasalar kapsamında ceza yargılamasından muaf olduğunu, İran yaptırımlarını deldiği için bankanın yargılanması gerektiğini ileri sürüyor.

1.6 milyar dolarlık bir iftira davasının anatomisi: Dominion şirketi, Murdoch ailesinin Fox kanalına karşı

ABD’de bugün önemli bir davanın ilk duruşması var. Oy verme makinesi üreticisi Dominion şirketi, “şirket makineleri 2020 Kasım seçimlerinde Trump’a verilen oyları Biden lehine çevirdi” haberini yayan Fox News’a karşı iftira davası açtı. Dominion, Fox’tan 1.6 milyar dolarlık tazminat talep ediyor. Fox’un sahibi Murdoch, Fox’un sağcı sunucularının bilerek ve isteyerek yalan bilgi yaydığını kabul ediyor, fakat editoryal bağımsızlık gerekçesiyle çalışanlara karışamayacağını, bu nedenle şirketin sorumlu olmadığını söylüyor. Mahkeme jürisinin vereceği karar, ABD’de ifade özgürlüğü ve iftira arasındaki sınırı bir kez daha belirleyecek. Jürinin kararını tahmin etmek zor, fakat her durumda tepkiyle karşılanacağı kesin, zira her kutuplaşmış toplum gibi ABD’de de hukuk siyasetten azade değil.

Mahalle duvarları yıkılmadıkça: Hayırlı Cuma, Kuzey İrlanda’ya 25 senede ne kadar hayır getirdi?

Kuzey İrlanda’da, ayrılıp bağımsız İrlanda Cumhuriyeti ile birleşmek isteyen Katoliklerle Birleşik Krallık’ta kalmak isteyen Protestanlar arasında imzalanan ve Kuzey İrlanda’ya barışı getiren Hayırlı Cuma Anlaşması’nın 25. yılı. Geçmişte mezheplere bölünmüş mahalleleri ayıran yüksek duvarların üstüne artık barış sloganları yazılıyor, resimler çiziliyor. Fakat siyasi makamları ve toplumu mezheplere indirgeyen bu teorik barış, Kuzey İrlanda’ya tam anlamıyla huzur getiremedi. Barışı reddeden radikaller silahlı eylemlere devam ediyor, Katolikler ve Protestanlar ayrı okullara gidiyor, ayrı mahallelerde oturuyor. Fakat her şeye rağmen her iki kampı reddeden melezler, mezheplerden uzaklaşan gençler ve liberaller mahalleler arasında örülen uzun ve yüksek duvarlarda gedikler açıyor, her geçen sene daha da güçleniyor.

Gandhi’nin iktidar yürüyüşü: Sakin sakin, orta şeritten

İngilizleri ülkeden kovan, cumhuriyeti kuran partisinin liderliğine büyük umutlarla seçildi, art arda iki seçim kaybetti, iktidar medyası “beceriksiz” dedi. Otoriter iktidara karşı ülkenin bir ucundan bir ucuna muhalif sanatçılar, siyasetçiler, aktivistlerle birlikte 136 gün boyunca yürüdü, parçalanmış muhalefeti biraraya getirdi. Başbakana hakaret ettiği gerekçesiyle hapis cezası aldı, milletvekilliği düşürüldü. İşte bir ana muhalefet liderinin iktidara gelmek için geçirdiği dönüşümün hikâyesi; büyük ihtimalle yanlış isim geldi aklınıza, bu Türkiye’nin Gandhi’sinin değil, Hindistan’ın ana muhalefet lideri, sağcı Başbakan Modi’nin 2024 seçimlerindeki en güçlü rakibi Rahul Gandhi’nin hikâyesi.

5 SORUDA | Trump, hapse girecek mi?

ABD eski başkanı Donald Trump, bugün (4 Nisan) hakkındaki suçlamalar için Manhattan’da mahkeme karşısına çıkacak. Trump dün New York’a gitti, bugün kendi iradesiyle yetkililere teslim olacak. Peki Trump hapse girecek mi? Hakkındaki iddialar ne? Trump’ın amacı ne?

Savaş karşıtı sosyalist Debs’ten, Trump’a: Parmaklıklar ardında siyaset

Hakkında jüri kararıyla iddianame düzenlenen ABD’nin 45. başkanı Donald Trump’ın Salı günü (4 Nisan) New York Manhattan Savcılığı’na teslim olması bekleniyor. Trump, ABD tarihinde gözaltına alınan ilk eski başkan olarak tarihe geçecek. Hapse girmesi durumunda, 2024 başkan adaylığını daha önce açıkladığı için kampanyasını parmaklıklar ardından yürütecek olan Trump, hapisten başkan adaylığı için yarışan ilk isim olmayacak. 1918’de 1. Dünya Savaşı’na karşı yaptığı konuşma nedeniyle hapse atılan savaş karşıtı sosyalist Eugene Debbs de kampanyasını hapisten yürütmüştü.

İskoçya’nın ilk Müslüman başbakanı Hamza Yusuf: Bağımsızlık yakın, elhamdülillah

37 yaşındaki Pakistan kökenli Hamza Yusuf, bugün (27 Mart) İskoç milliyetçisi SNP’nin yeni genel başkanı ve İskoçya’nın ilk Müslüman başbakanı seçildi. Hamza Yusuf, parti içinde LGBTİ haklarını savunan liberal kanadın adayıydı, partiye İskoç milliyetçilerinin 2003’te Irak İşgali’ne karşı çıkması üzerine giren bir siyasetçiydi. Bundan belki 40 sene önce kim 37 yaşındaki Pakistan kökenli bir Müslüman’ın eksiksiz İskoç aksanı, eteği ve eşcinsel haklarını savunan bir kampanyayla İskoçya’nın başbakanı olacağını, İskoçya’nın bağımsızlığı için mücadele edeceğini düşünebilirdi ki?

İklim aktivistlerini fonlayan petrol zengini milyarder, ya da Getty ailesinin trajik hikâyesi

İklim aktivistleri bir senedir ünlü ressamların müzelerdeki resimlerine, tarihi eserlere boya fırlatıyor, kendilerini yollara zincirleyip trafiği durduruyor. Bu eylemler o kadar tepki çekiyor ki çoğu kişi petrol şirketlerinin çevrecileri itici göstermek için aktivistleri bilerek desteklediğine inanıyor. Eylemleri düzenleyen örgütler gerçekten de petrol zengini bir milyarder olan Alieen Getty tarafından fonlanıyor fakat onun amacı iklim aktivistlerinin itibarını zedelemek değil. Alieen Getty’nin neden bu yöntemi benimsediğini anlamak için Getty ailesinin trajik hikâyesine bakmak gerekiyor: Kaçırılan torununun fidyesini ödemeyen cimri bir dede, oğlunun hastane masraflarını karşılamayan bir baba, yolunu kaybeden uyuşturucu bağımlısı çocuklar…

Trump büyük ihtimalle tutuklanacak? Tutuklanırsa başına neler gelecek?

Türkiye’de gündem doğal olarak 14 Mayıs seçimleriyken ve herkes Fatih Erbakan’ın, Muharrem İnce’nin, Mehmet Şimşek’in açıklamalarına odaklanmışken ABD ve dünyanın gündemi Trump’ın bu hafta içerisinde tutuklanma olasılığı. Trump geçen hafta sonu, Salı günü (bugün, 21 Mart) tutuklanacağını açıkladı ve destekçilerini sokağa çağırdı. Bu açıklamanın ardından Trump’ın tutuklanıp mahkemeye çıkartılması beklenen New York’ta yoğun güvenlik önlemleri alındı. ABD ve dünya merakla bazı soruların cevabını bekliyor: Trump tutuklanacak mı? Hangi olay nedeniyle tutuklanacak? Başına neler gelecek? Tutuklanmayı ister gibi bir tutum almasının nedeni ne?

CIA böldü, Macron birleştirdi: Fransa’nın en büyük muhalefet partisi 8’li sendika oldu

Fransa’da bir haftadır çöpler toplanmıyor, trenler ve uçaklar aksıyor, 1 milyon Fransız ülke çapında protesto gösterisi düzenliyor. Tepkilerin sebebi Macron’un liberal emeklilik reformu. Macron hükümeti, emeklilik yaşını 62’den 64’e çıkarmak istiyor. Macron’un bu kararına tepki gösteren 8 büyük sendika grev düzenleme kararı aldı ve 3 aydır birlikte hareket ediyor. Soğuk Savaş döneminde CIA ajanı olan ve yolu Türkiye’ye de düşen Amerikalı antikomünist sendikacı Irving Brown’ın böldüğü Fransız sendika hareketini, Macron istemeden de olsa birleştirdi.

Küresel ısınmayla mücadelede Hollandalı çiftçilere takılanlar: İklim krizi nasıl siyasi krize dönüştü?

Hollanda’da bu hafta düzenlenen bölge seçimlerinde, oyunu iki senede %1’den %20’ye çıkaran Çiftçi Partisi birinci oldu. Genel başkanı ünlü tarım gazetecisi Caroline van der Plas olan Çiftçi Partisi, 2019’dan beri iklim değişikliğiyle mücadele etmek ve azot salınımını azaltmak isteyen Hollanda hükümetine karşı çiftçilerin düzenlediği protestoların ardından kurulan bir siyasi hareket. Hollanda hükümeti ve medyası, çiftçilerin taleplerini dinlemedikçe ve göstericilere “radikal sağcı” dedikçe çiftçiler daha çok organize oldu, güçlendi ve sonunda Hollanda’nın en büyük partilerinden biri haline geldi. Hollandalı çiftçilerin zaferi, “ikna etmek” yerine “henüz kazanılmamış zaferlerin kutlamalarına” odaklanmış bütün dünya liberalleri, demokratları için ders niteliğinde.

Başkan ve yardımcıları: Avengers Assemble? Tamam, İnşallah

Millet İttifakı’nın ortak Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun birbirinden farklı 7 cumhurbaşkanı yardımcısı adayı var. Başkanlık sisteminin ilk örneği olan ABD’de başkan yardımcıları hem seçim kampanyaları hem de ülke yönetimi açısından önemli, fakat kendine özgü başkanlık sistemiyle Türkiye için cumhurbaşkanlığı yardımcılığı kurumu yeni bir kavram. Başkanlık sisteminde seçimden önce başkan yardımcılarının açıklanmasının seçimler üzerindeki etkisini anlamak içinse yıllardır bu sistemin uygulandığı ABD’ye bakmak fikir verebilir.

Normali anormal olana normalleşme masalları

Normal bir ülkede insanların uykuları, “deprem olursa ne yapacağız?” sorularıyla kaçmaz, hayatları boyunca vergi ödedikleri, kurallarına uydukları devletleri onlara çoktan çözüm önerilerini sunmuş, önlemlerini almış, geçmişte yaptığı hataları telafi etmiş, bu hataların sorumluluğunu üstlenmiş, hesabını vermiştir zaten. Yaşadığımız kötülükleri, acıları normalleştirdikçe anormallik normalimiz oldu. Nasıl bir normal sorusunu yanıtlamadan normalleşirsek, tedbirsizlikler, alınmayan önlemler, öngörülemeyen felaketler nedeniyle hayatlarımızın tehlikede olduğu bir “anormalliğe” geri döneceğiz.

Hatay’ın acısı Gana’ya varınca: Christian Atsu

6 Şubat depremlerinde yıkılan Rönesans Rezidans’ın enkazından depremin 12. günü cansız bedeni çıkartılan Hataysporlu futbolcu Christian Atsu’nun cenazesi dün memleketi Gana’ya götürüldü. Atsu’nun cenazesini Gana’nın başkenti Akra’daki havalimanında gözü yaşlı yüzlerce Ganalı karşıladı. Sadece ünlü bir futbolcu değil, okul yaptıran, yoksul çocuklara yardım eden, mahkûmların kefaretini ödeyip serbest kalmasını sağlayan, yoksulların ameliyat masraflarını karşılayan bir hayırseverdi. İnşaatı tamamlanmamış evlerde büyüdü, yoksul ve zor bir çocukluk yaşadı. Ülkesini yoksulluk sarmalından çıkarmak isteyen Atsu’nun hikâyesi, 2023 yılında dramatik bir sonla yarım kaldı.

Teşekkürler yabancı: Her nereden geliyorsan, her nereye gidiyorsan

Bir haftadır 75 farklı ülkeden 9 bin yabancı personel Türkiye’deki arama kurtarma çalışmalarına destek veriyor. 1999 Depremi sonrasında yaşanan deprem diplomasisi Türkiye ve Yunanistan ilişkilerini İsmail Cem’in de etkisiyle iyileştirmiş, Türkiye’nin AB adaylığının resmileşmesini sağlamıştı. Dönemin başbakanı Bülent Ecevit, Yunanistan ve Ermenistan’dan gelen yardımlara karşı çıkan Sağlık Bakanı Osman Durmuş’a “Lütfen artık susunuz” demiş, Yeni Şafak’tan Hürriyet’e birçok yayın organı yardımları engelleyen Durmuş’a tepki göstermişti. Bugün de dünyanın dört bir yanından Türkiye’ye yardıma koşan insanlar varken, hâlâ deprem fırsatçılığı yaparak komplo teorileri yayan, depremin sebebini “dış güçlere” bağlayan komplo şamanlarına verilecek en iyi yanıt sanırım aynı: “Lütfen artık susunuz.”