Yıldız Ramazanoğlu
Yeni metin ne söyleyecek?
İstanbul Sözleşmesi’nin feshi varlıkları tehdit altındaki kadınlar ve akibetlerini bilemediğimiz annesiz kalan çocuklar için daha büyük güvenceye, daha ileri bir hamleye yol açmayacaksa, telafisi imkânsız acıların faillerine cesaret veren bir vazgeçiş olarak tarihe yazılacaktır.
Üsküdar’da yılın sonu
Deryadan gemiler geçiyor. Her şeyin yavaşlayıp doğrudan kalbe inmesi, her kıpırtının içe işlemesi, an’ların altını bastırarak çizen kalemin ucunun kırılması. Gemilerin etrafında çığlık çığlığa uğuldayan martıların dile gelmesi.
İş hayatındaki terör
Yaş, cinsiyet, ırk ayrımı gözetmeksizin her kişiye yönelebilen itibarsızlaştırma, dışlama, taciz etme, değersiz hissettirme gibi duygusal saldırıların, fiziki saldırılara kolayca dönüşebilmesi de üzerinde durulması gereken bağlantılı bir konu. Pandemiyle birlikte artan yüksek işsizlik oranları da yıldırmayı tetikliyor, emeğin değerini düşürüyor.
Dünyaya neden
Sadece pazartesileri birlikte yemek yiyebilen, diğer günler neredeyse karşılaşamayan baba kız arasındaki çöpü kim atacak tartışması, aralarındaki mesafeyi oluşturan her şeyi ‘çöp’ün simgelemesi bir bakıma.
Hayvanlar
Hayvanlara karşı işlenen suçlar sadece maddi zarar çerçevesinden bakılarak değerlendirildiği, hafif taksir, küçük bir kabahat olarak görüldüğü sürece cani ruhlar yoluna devam edecek. Bu felakete karşı çıkan, tepki veren insanlara da marjinal, meczup adamlar, işi gücü olmayan kokana kadınlar muamelesi yapılacak. Sosyal medyada gürültü yapılmamışsa zaten hiç kimsenin haberi bile olmayacak canların uğradığı işkencelerden.
Utanç
“Yağmurun Altında” mültecilerin ve yerleşiklerin birbirine geçmiş yaşam mücadelesi. Kaçış noktası olan bir nehir kenarı köyünde, savaştan kaçanları rızık olarak gören, istismar etmek için çete kuran adamların, yoksulluğu öne sürerek düştükleri gayya kuyusu.
O kuşu ben gördüm
Mesela kan davası yüzünden işlenen cinayetlerde suçluların yüzde 84’ü ilkokul mezunu. Öte yandan Nail Yıldırım’ın üniversitedeki öğrencilerine anlattığı bir hikayede, eşinin kendisini aldattığını öğrenen kocanın karısını öldürmesini, erkek öğrencilerin yarısı makul bulurken kız öğrencilerden bazıları da bu görüşü desteklemiş. Bu duruma şaşıran hocamız, haliyle daha katedilecek çok mesafemiz olduğunu yazıyor.
Görünmeyen duvarlar
Vadiye gelirken teknolojinin bütün nimetleri kullanılarak yapılan lüks yolculuk esnasında, özgürlüğün tadını çıkaran bir şarkı yayılmaktadır lüks arabadan. Fakat metruk doğada yalnız kalan kadın, en sıradan ihtiyaçlara hatta tek bir insana bile ulaşma imkanını kaybeder ki, bu modern özgürlüğün radikal biçimde yitimidir bir bakıma.
Merter’e düştü yolum
Bir genç kız oturmuş kulaklıkla müzik dinliyor. Yanındaki yaşlı kadının seslenişini bu yüzden bir türlü duyamadı. İnmek istediği durağın gelip gelmediğini soruyor çekinerek, ama o dijital kuşaktan bir kız olarak kendi içinde, dış dünyaya kepenkleri indirmiş, kulağındaki sesten bile uzaklarda belki, biz onu müzik dinliyor sanırken.
Galataport
Salı Pazarı Kurvaziyer Limanı(Galataport) bittiğinde İstanbul’un orta halli ve yoksul insanlarına bir sahil daha mı kapanacaktı? Paravanın önünde bırakılmış daracık yolda caddeye düşmeden yürümeye çalışırken beni şehrimden sahilimden ayıran paravan üzerinde açılmış Ara Güler Fotoğrafları 1957 Arşivi sergisi tuhaf geldi. Tamamen ticari ve turistik amaçlarla kıyının halka kapatıldığını söyleyenler haklı mıydı yoksa? İnsaniyetle dolu Güler’in müstesna kıyı deniz ve halk fotoğraflarının betonları perdeleyen paravanların üzerinde kullanılmasına izin vereceğini düşünmüşler demek ki.
Erkek ve aile
Film boyunca İslamcı dergilerin kadın ve aile bölümlerine selam verdim. Erkeği yok sayan, aile denince sadece kadını ve çocuğu zikreden, sürekli başöğretmen edasıyla kadınlara seslenen, tekdir eden sayfalar. Bir çocuk doğunca neden kadın çocuklu ama erkek hala çocuksuzdur? Çocuklu kadına bir saatlik tek başına yürüyüş için bile vakit yaratılamazken, baba istediği saatte eve gelebilir, gerekirse kariyeri için bekar bir delikanlı gibi aylarca başka ülkelere gidebilir. Siyasiler halka karşı neden ‘çocuklarımın yüzünü bile göremeden size hizmet ettim’ diye övünür? Bu kötülüğün bize ne faydası olmuştur?
Karşılaşmalar
Tophane-i Amire gibi büyüleyici bir ortamda Karşılaşmalar/Contemporary Turkish Art sergisinin açılması son zamanların en sevindirici ve umut tazeleyici olaylarından biri oldu. 19 sanatçının 95 eseriyle buluştuğumuz serginin küratörü Ahmet Özel, karşılaşmaların aslında bir kader anı olduğunu söylüyor serginin temasını anlatırken.
Halep Kırmızısı
Şehrin ortasındaki büyük çocuk parkı demir salıncak ve kaydıraklardan mürekkep bir ölüye dönüşmüş. Birilerine göre gotiğin ve dehşetin kurgusu belki. Fakat bomba vurmuş ağaçların rüzgardaki iniltisini kurgulayamazsınız, burada her şey gerçeğin ta kendisi. Başka hiçbir görüntü olmasaydı da parka bakıp Halep’e ne olduğunu bilebilirdik.
Edward Said’in Filistin’i
Elli yıldır her yıl, her saat, her dakika yaşanan bu işgalden utandığını söylüyor Said. Konuştuğu Filistinli üniversite hocaları 1993’te ABD Başkanı Bill Clinton’ın gözetiminde, Rusya’nın şahitliğinde iki devletli çözüm için imzalanan Oslo Anlaşması’nın bile sadece ağır apartheid koşulları sunduğunu söylüyorlar. Dünyanın herhangi bir yerindeki Yahudi birey ne zaman isterse İsrail’e gidip vatandaş olabilecekken, sürülmüş hiçbir Filistinli ülkesine dönemiyor.
Sonbahar bahçesi
Devasa çiçekleri yaz boyu coşkuyla fışkıran ortancaların sararıp solması, yeni çiçekler için son gayretlerin fayda etmediği günlere erişmiş olmamız hüzün verici. Evin önünde ikindi güneşinin şefkatini emip dallarda lamba gibi parıldayan elmalar armutlar ayvalar belli ki kasten toplanmayıp seyirlik olarak bırakılmış.
‘Tokyo’nun idolleri’
“Hiçbir şey ilgimi çekmiyordu/ölü bir balık gibi gözlerim vardı/bu hayata mahkum olduğumu düşünmüştüm/sonra ışığı gördüm/siz sıkıcı insanlar bize bakın/ biz gerçek kazananlarız biz eğleniyoruz/ dünyayı boş ver/bir kereliğine cesur olalım/daha uzağa gidelim/inatçı olalım/ yalnızken daha güçlüyüm/hiçbir şey beni durduramayacak/gerçekleşmekte olan bir mucizeyim.”
Ceviz ağacı
Sevmediği bir kasabada yaşamak istemeyen karısının sitemleri aşağılamaları hoşnutsuzluğu hatta işi boşanmaya kadar götürmesi, babasının intiharını öğrenmesiyle birleşince, Hayati kendini bütünüyle yenilmiş hisseder. Kafka’nın böceğe dönüşen kişisi Gregor Samsa’yla özdeşleştiği andır bu. Hakkıyla tutunamayan biri olarak hakkıyla ezilmeyi dilediği an.
‘Yeni Zelandalı kardeşlerim’
“Başbakanımıza sesleniyorum: Liderliğiniz için teşekkür ediyorum. Tüm dünya liderleri için bir ders oldu. Teşekkür ederim ailelerimizi kendinize yakın tuttuğunuz ve bizi bir başörtüsüyle şereflendirdiğiniz için. Teşekkür ederim sözleriniz ve şefkat gözyaşlarınız için. Teşekkür ederim bizden biri olduğunuz için. Teşekkür ederim Yeni Zelanda hükümetine ve diğer tüm müthiş insanlara, bizleri önemli gördüğünüz ve unutmadığınız için.”
Vatandaş Daniel Blake
Emeğin gerçek hakkını teslim etmemek için bin dereden su getiren kapitalist neo liberal politikalar dünyayı kasıp kavururken, başımıza gelen korona, eşitsizlikleri iyice yüzümüze vurdu. Film sistemin radikal biçimde elden geçirilmesi gerektiğini, insana bakışımızın kökten bir revizyona ihtiyacı olduğunu gösteriyor. Korona salgını ile dışa vuran bütün çürümenin, doğa insan ve devlet ilişkilerinin varoluşun en başına dönerek yeniden ele alınmasını zorunlu kılıyor.
Cenneti arayan adam
İslam ezilenlere hakkı çiğnenenlere bir şey vaat ediyor mu, evet. O halde bütün insanlığı etkileyecek inandırıcı kurucu fikirler doğmuyorsa, ortada dolaşan fikir uçuşmaları İstanbul ya da Ravalpindi’deki gençlere de bir şey vaat etmez.
Toz bezi
En can alıcı sahnelerden biri çekip giden kocası Cafer için Hatun’un Nesrin’i suçlaması. Kadınların yuvayı dişi kuş yapar fikrini ruhlarına ne kadar kazıdıklarının göstergesi. Onu kabalık etmekle, kocasını elde tutamamakla, yuvaya emek vermemekle suçlar. Kocası iş aramaya yanaşmasa bile onun gururunu, onurunu yüksekte tutmalı ve bu işi de üstlenmelidir.
Dünyaya el vermek
Ekilebilir toprakların yüzde kırkının uzun vadeli hasar gördüğü bir dünyadan söz ediyoruz. Her yıl milyonlarca hektar orman da yok oluyor. 2050’ye kadar 200 milyon iklim mültecisinin ortaya çıkacağını öngörüyor Bertrand. Askeri harcamalar, gelişmekte olan ülkelere yapılan yardımların oniki katı ve bu paylaşmaktan hakkaniyetten çok, savaşı ve çatışmayı önceleyen bir tablo.
Asım
Kötü haberler uçurtmanın kuyruğu gibi birbirine ulanarak gündemi doldururken, hiç oralarda oyalanmadan iyi ve güzel kıvılcımların peşine düştü, “beyaz haberler” üreten bir çevre yarattı. Dünya yıkılsa geçlerle Üsküdar’da Sezai Karakoç şiirleri okuyor, herkese klasik eserlerden ödev olarak verilen beytini ezberleyip ezberlemediği soruyordu. Sıklıkla arayıp halim hatırımı sorardı, meğer ne çok insana içi yanarak nasılsın! demiş. Şu katlanılası zor dünyada hepimize gülümsedi, umut bahşetti, teselli etti.
Nereye sığınmalı?
İstanbul Sözleşmesi akut şiddet olayları karşısında alınacak önlemlerle ilgili. Madem sözleşme yanlısı ve karşıtı herkes şiddete hiçbir gerekçe üretmeden sonuna kadar karşı, neden sakince konuşamıyoruz? Tartışma ortamında bile şiddet yeniden üretiliyor
Fani dünya…
Aslında insanların bir kısmı ölümün bir son ve yok oluş olduğuna inanır, yoklukta elem ve ızdırap olmayacağından belki bu korku daha kolay atlatılabilir. Nefis(ruh) bedenle birlikte yok olup gidecekse dünyadaki nesnelerden, nesnel hayattan ayrılmanın acısı dışında bir travma olmayacağı varsayılıyor. Bu yapılan her şeyin insanın yanına kâr kalacağı sonucunu mu doğurur tartışmak lazım.
Herkes herkesle ilintili
Genç kalpler yalanı bilmediklerinden söylenen sözlere sadakatle bağlanırlar. Evde evcil hayvan beslemenin yasak olduğu bir apartmanda oturan genç kız sonunda kanaryayı alıp getirir sözün sahibine. Vaadettiklerinin sorumluluğunu taşıyan bir kuşağın üyesi olarak Tokue elbette alacaktır kuşu.
T işaretliler
Toplumun hiçbir kesimi on yıllarca başörtülü kadınları dinlemeye değer bulmadı. Ne istediklerini neyi hayal ettiklerini açıklayamadan dindarı seküleri herkes tarafından susturuldular, görmezden gelinme, yok sayılma acılarına katlandılar. Artık neye inanmaları ne yapmaları nasıl yapmaları gerektiğini söylemeye doyamayanlarla ilgilenmeyi bırakmaları, kalplerinin vicdanlarının hayallerinin rehberliğine güvenmeleri en iyisi.
İnsan/human nedir?
Mutluluk nedir sorusuna yeryüzündeki kıt’alardan birinin derinliklerinde yaşayan yerli kadın cevap veriyor: “sevdiğim şeyleri yediğimde, yağmur yağdığında, süt içtiğimde, bana güzel şeyler söyleyen sevdiğim adamla uyuduğumda ve beni yağmur ve soğuktan koruyan kulübemde olduğumda…”
Deli ve Dahi
TRT2’nin film kuşağında yayınlanan başyapıtlar karantina günlerinde çok iyi geldi. Lise çağlarından beri elimizden düşmeyen Oxford Sözlüğünün yazılış hikayesini anlatan yönetmen Farhad Safinia’nın Deli...
Ertelenen eşitlik rüyası
Amerikan gençliğini sosyal medyadan biraz takip edince siyahları dışlama meselesinin Latinleri, Arapları, Müslümanları, Asyalıları, yoksulları, öğrencileri de içine alarak genişleyen büyük bir canavara dönüştüğü hemen anlaşılır. Gelir dağılımındaki eşitsizlikler, sağlık sistemindeki acımasızlıklar, kadınları evsizleri hiçe sayan yaklaşımlar tekrar gün yüzüne çıktı.