Zeynep Sena Çomoğlu

Suriyeli kadınlar anlatıyor: “Vatanımızı tekrar inşa edip ayağa kaldıracağız!”

16 yaşından beri Türkiye’de yaşayan mühendis Aisha, lise son sınıf öğrencisi Sara, Suriye yemekleri yapıp satarak geçinen Fatima, yıllardır rüyalarında evine döndüğünü gören Asma… Suriye’den İstanbul’a gelen ve çevrelerine uyum sağlamak, sosyalleşmek için yıllardır Türkçe dersi alan kadınlar. Şimdi ise hem mutlu hem de şaşkınlar. Suriye’deki rejimin yıkılmasıyla ilgili duygu ve düşüncelerini Suriyeli kadınlara sorduk.

Ansiklopedinin belgeseli: Hep Otuz Üç Yaşında

33 yıl, 2000’i aşkın yazar ve müellif, 46 cilt ve 18 bin madde… İslam Ansiklopedisi müslümanlar tarafından hazırlanmış özgün ve telif niteliği taşıyan ilk ansiklopedi. Yönetmen Murat Pay "Hep Otuz Üç Yaşında" filmiyle İslam Ansiklopedisi’nin yıllar süren serüvenini anlatıyor. Çekimleri İSAM’da gerçekleştirilen filmin özel gösterimine, ardından da yönetmen Pay ile yapılan söyleşiye katıldık.

ÖZEL RÖPORTAJ | Sare Davutoğlu: “Kamu spotu anneleri başarılı ve başarısız olarak etiketlemiş. Çok üzgünüm”

Sağlık Bakanlığı’nın başlattığı Normal Doğum Eylem Planı ve kampanya için hazırlanan “Annecim başardık” kamu spotu tartışılıyor. Uzun yıllardır normal doğumu teşvik eden açıklamalarıyla tanınan kadın doğum uzmanı Dr. Sare Davutoğlu: "Türkiye’de 2022’de açıklanan sezaryen oranı %60.1. Gerçekten çok yüksek bir oran. Ama eylem planında üstenci, dikte eden bir dil kullanılmış. Kamu spotu anneleri başarılı ve başarısız olarak etiketlemiş. Çok üzgünüm." Antropolog Ferhan Güloğlu: "Kadınlar doğum opsiyonlarının tamamen farkında olduklarında sezaryeni de seçmekte özgür olmalılar.”

“Dışlanmış, sevgiden mahrum bırakılmış erkekler”in öfkeli hareketi: “İncel”ler

“Kadınlar sadece yakışıklı, zengin, statü sahibi erkeklerle birlikte olurken erkekler tüm kadınlarla birlikte olabiliyor ve bu da dezavantajlı erkeklerin yalnız kalmasına yol açıyor…” Genel teorileri bu olan “İncel”ler, Fatih’te iki kızın öldürülmesinden sonra gündem oldu. Yeni başlayanlar ya da ilk kez duyanlar için dünyada ve Türkiye’de ‘İncel’ hareketi…

Sağlık Bakanlığı’nın “Annecim Başardık” kamu spotu tartışılıyor: “Tetikleyici, yaralayıcı, yayından kaldırılmalı”

Sağlık Bakanlığı sezaryen oranlarını azaltıp normal doğumu teşvik etmek için "Normal Doğum Eylem Planı" başlattı. Emine Erdoğan’ın katıldığı kampanya lansmanında gösterilen "Annecim Başardık" başlıklı bir kamu spotu ise kadın derneklerinin tepkisini çekti.

Dikkatimiz Çalındı! We Are Off!

Dünyanın çeşitli yerlerinde Johann Hari’nin Çalınan Dikkat kitabından hareketle "offline club" lar kurulmaya başladı. İnsanlar topluluklar halinde bazen kiliselerde bazen ormanlarda bazen de kafelerde saatler boyu akıllı telefonlarından uzak kalarak kitap okuyor, örgü örüyor, sohbet ediyorlar. Türkiye’de de Elif Kalafat önderliğindeki Red Circle oluşumu, offline day etkinlikleri düzenliyor. Hari’nin kitabını odaklanamama sorunu yüzünden zorlukla bitirdiğini söyleyen Kalafat, “İlk telefonsuz off day’de çok fazla zorlanan oluyor. Dışarı hava almaya, sık sık sigara içmeye çıkıyorlar. Evde sonradan tekrar denemek isteyenler başarısız olmuşlar.”

Yüzyıllık Esir Mektupları: “Üç seneden beri mektubunuzu alamıyorum, meraktan artık telef olma derecesini buldum”

İngiliz anne Writham, Korfu Adası’nda esir Türk Subayı Topçu Teğmen Fevzi, Afyonkarahisar esir kampından Kaptan Nikolay, Rusya’da esir Mehmet oğlu Şakir ve Fransız anne Heloise. Birinci Dünya Savaşı ve Balkan Savaşları’nın ağır şartları altında birbirlerine mektuplarla ulaşmaya çalışan insanlar. Kızılay, 100 yıldır arşivlerinde bulunan esir mektuplarını "Yüzyıllık Emanet: Kızılay Esir Mektupları Sergisi" ile Sirkeci Garı’nda ziyarete açtı: "Zamanda ve mekanda adeta takılı kalan bu meramların azad edilme ve muhataplarına ulaşma zamanı geldi."

“Peygamber’e dokunmak”: 1995’de devlet gizli bir operasyonla Diyarbakır’da iki peygamberin naaşını nasıl taşıdı?

1995 yılında Dicle Barajı’nın yapımı tamamlanmış, Diyarbakır’ın Eğil ilçesinin bir kısmı sular altında kalmaya başlamıştı. İçişleri Bakanlığı’ndan ilçe kaymakamlığına gelen bir yazıyla bölgede bulunan Hz. Elyesa ve Hz. Zülkifl peygamberlere ait türbelerin ilçenin en yüksek noktasına taşınması istendi. Gizli bir operasyonla türbeler açıldı. Görgü tanıklarına göre resmi görevliler beklenmedik bir durumla karşılaştılar. Yaklaşık 2850 yıl önce yaşamış bu iki peygamber henüz birkaç saat önce vefat etmiş ihtiyarlar gibi gözüküyorlardı. Dilden dile dolaşan resmi peygamber naklinin tanıkları 29 yıl sonra yönetmen Ali Murat Güven’in "Peygamber’e Dokunmak" belgeseline konuştu.

Makbule Hanım 68 yıl sonra sansürlü olarak geri döndü: “Atatürk çok kıskançtı. ‘Kardeşimin ahlakı bozulur’ diyerek okumama mani oldu”

Murat Bardakçı, 1956 yılında hayatını kaybeden Atatürk’ün gölgede kalmış kız kardeşi Makbule Hanım’ın hiç yayınlanmamış hatıratı ve mektuplarından hayat hikayesini yazdı. Kitapta Makbule Hanım’ın hatıratındaki bazı isimler ve ifadelerin sansürlendiği görülüyor. Kitaba göre çok para harcayan, maddi zorluklar çeken, kötü bir evlilik yapan ve ömrünün sonuna kadar beş vakit namaz kılan Makbule Hanım, hatıratında Atatürk’ün eğitimine nasıl mani olduğunu da anlatıyor: "Atatürk çok kıskançtı. Ben mektebe giderken yolumu keser, ‘Kardeşimin ahlakı bozulur’ der ve bırakmazdı. Hafıza bile “dizine dayanarak ayağa kalkacak, ben buna razı değilim’ dedi ve mani oldu."

Silivri’deki kadın plajı “kadınları özgürleştirmek” için kapatılıyor. Peki kadınlar ne diyor?

CHP’li Silivri Belediye Başkanı Bora Balcıoğlu, "Kadınlarımızı özgürleştireceğiz, özgürlüklerini sınırlandırmak isteyenlerle de mücadele edeceğiz" diyerek İstanbul Avrupa yakasındaki tek kadın plajını kapattı. Tepkiler üzerine plajın kaçak olduğunu söyleyen CHP’li başkana kadınlar tepkili. "Muhafazakâr erkin kadınların namusunu, bedenini koruma ve denetleme takıntısı ne kadar zorba ise, seküler erkin de muhafazakâr kadınları modernleştirme takıntısının o derece zorba olduğunu görmek gerek."

ÖZEL HABER | KADEM ve Yeni Şafak’ı “Büyük İlmihal” karşı karşıya getirdi: “Sahibi olduğu medya organlarından aldığı güçle itibar suikastına kalkışan birtakım mahfiller”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’ın kurucu ve yöneticisi olduğu KADEM, akademik dergisinde Ömer Nasuhi Bilmen’in ünlü Büyük İslam İlmihali’ni toplumsal cinsiyet açısından eleştiren makale yayınladı. En büyük tepki Albayrak Medya’ya ait Mahfil Dijital’den geldi. KADEM, eleştirilere cevap verirken Albayrak Grubu’nu isim vermeden hedef aldı: “Asıl mesele, sahibi olduğu medya organlarından aldığı güçle itibar suikastına kalkışan birtakım mahfillerin, çocuk yaşta evlendirilme davasında mağdurun yanında yer almamızdan duyduğu rahatsızlıktır.” Tartışmanın gerisinde Hiranur Vakfı’nda çocuk yaşta evlendirilen H.K.G’nin avukatlığını KADEM Başkan Yardımcısı Avukat Canan Sarı’nın yapmasıyla başlayan tartışmalar var.

Kariye’de bir öğle namazı: Azizlerin arasından haydi namaza

2020’de müzeden camiye çevrilen ama dört yıldır restorasyonu süren Kariye, geçen hafta camii olarak açıldı. Bir öğlen namazında Kariye’ye gittik. Hz. İsa’nın ekmek, balık ve şarap mucizelerini, Lucifer’in Hz. İsa’yı günaha davet etmesini, kilisenin kurucuları olan azizleri tasvir eden fresk ve mozaikler arasından geçerek ibadete açılan bölüme doğru geçiliyor. Namaz kılınan bölüme bir adım geriden bakıldığında cemaat ve freskler iç içe geçmiş gibi gözüküyor. Anlaşılan Bizans’ın ünlü manastırı, görkemli mozaiklerin olduğu turistlerin favori uğrak yerlerinden müze ve camii arasında bir orta yol bulunmuş

“İstanbulluların sahilde yürümesini engelleyen bu otele izin vermek ahlaksızlıktır. O otele utançtan girilemiyor olması lazım”

Galataport projesi “İstanbul’un sahilini halka açıyoruz” ve “Deniz Senin, Şehir Senin” sloganlarıyla tanıtılmıştı. Ama proje bitti ve artık Karaköy sahilde kıyı şeridinde insanların yürüme yolunu kesen lüks bir otel var. Kıyı Kanunu’na göre bir otelin bu şekilde kıyıyı kapatması anayasaya aykırı. Mimar Ömer Yılmaz: "İstanbulluların sahilde yürümesini engelleyen, geceliği 30 bin TL olan bir lüks otele izin vermek neresinden bakılırsa bakılsın ahlaksızlıktır. İstanbulluların o otele utançtan giremiyor olması lazım."

PORTRE | Ömer Miraç Yaman: Sakallı ve şalvarlı bir “gerici” mi yoksa “İstanbul’un Hızır’ı” mı?

Birgün gazetesinin Yeşilay Bilim Kurulu üyeleri haberinde ondan “gerici dernek ve vakıflarda da görev yaptı. Derslere uzun sakalı ve şalvarı ile girdiği ifade ediliyor" diye bahsedildi. Yeşilay Bilim Kurulu üyesi sosyolog Ömer Miraç Yaman’ı tanıyanlar günlerdir sosyal medyadan habere tepki gösteriyor. Bütün kariyerini gençlik ve bağımlılık üzerine yapmış olan Prof. Dr. Yaman’ın yayınlanmış 115 eseri arasında çok konuşulmuş “Apaçi Gençlik” araştırması da var. Yıllarını sahada bağımlı gençlerle geçirmiş Yaman’ın bir lakabı da var. “İstanbul’un Hızır’ı”

“Bunlar anti-Huzur Sokağı dizileri”, “Başını açan erkeklerin dizileri de çekilmeli”

Bilim ve Sanat Vakfı’nda Kızılcık Şerbeti, Kızıl Goncalar ve Ömer dizileri konuşuldu. Nihal Bengisu Karaca: “Goncalar ilerleyen zamanlarda birbiriyle temas eder hale gelecek, konuşacak, büyüyecek ve “Bir Gül” olacaklar.” Hüseyin Etil: “Dizilerde Anti-Huzur Sokağı anlatısı var. Huzur Sokağı’nda seküler kadınların tercih ettiği dindar erkekler varken, burada dindar kadınlar seküler erkeklere yöneliyorlar.” Zeynep Kevser Ş. Danış: “Dizilerden Abdullah Bey'in otellerde sekülerliğinin, evde ataerkisinin norm kabul edilmediği bir derinleşme bekliyorum. ‘Başını açan erkeklerin’ dizileri de çekilmeli.”

ÖZEL HABER | HÜDA PAR’dan Alevi ve kadın adaylar açılımı: “Kadın eli değmezse siyaset eksik kalır”

HÜDA PAR yerel seçimlere Çankaya, Beşiktaş ve Silivri’nin aralarında olduğu 24 kadın belediye başkan adayıyla giriyor. Dersim’den aday gösteren HÜDA PAR’ın Ankara Yenimahalle adayı ise Alevi. Çarşaflı, peçeli kadın adayları, takkeli, uzun sakallı erkek adayları sosyal medyada tartışılıyor. HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Seçim İşleri Başkanı Mahmut Şahin: “Kuruluşumuzdan beri kadrolarımızda hem kadınlar hem de Alevi arkadaşlarımız var. Kadının elinin değmediği alanlarda özellikle de siyasette muhakkak bir şeyler eksik kalır.”

Menzil’deki Serhendi-Semerkand bölünmesi 3500 kilometre uzaktaki Stuttgart’ta açığa çıktı: Yeni başlayanlar için Menzil’de kim, kimdir?

Menzil Cemaati’nin Şeyhi Abdülbaki Erol’un ölümünden sonra oğullarından Saki Erol, Serhendi Vakfı’nı kurarak yolunu kardeşi Mübarek Erol’un başında olduğu Semerkand Vakfı’ndan ayırdığını açıklamıştı. Kendi yayınevi, yardım kuruluşu ve turizm şirketini de kuran Serhendiler ile Semarkand Vakfı arasında cemaatin mülklerini kimin kullanacağı tartışması ortak kullanımla aşılmaya çalışılıyordu. Kamuoyundan gizlenen bölünme ise Adıyaman Menzil’den 3500 km uzaktaki Stuttgart’ta açığa çıktı. Stuttgart’taki dergaha Serhendilerin yanlış günde geldiklerini söyleyen dergahı yöneten Semerkand Vakfı, sofileri çıkarmak için Alman polisini çağırdı. Ayakkabılarıyla dergaha giren polis, zorla Serhendileri dergahtan çıkarınca ortalık karıştı. Peki Serhendiler kim? Menzil neden bölündü?

Çatalca’daki bir evin zemininde çıkan mezar taşının peşinde 7 yıl: Rodakis’i Ararken

2016 yılında Çatalca’daki eski aile evinde tadilat yaptıran yönetmen Kerem Soyyılmaz, evin zemininde bir mezar taşı buldu. Mezar taşının üzerindeki yazılar Rumca’ydı. Sadece 1887 rakamı görülüyordu. Yazılar tercüme edilince mezar taşının kime ait olduğu ortaya çıktı: “Allah’ın kulu Chrysoula Rodaki burada yatmaktadır.” Peki Chrysoula Rodaki kimdi? Yönetmen Kerem Soyyılmaz, Çatalca’dan Selanik’e bu sorunun peşinde geçirdiği, uzanan 7 yılı Rodakis’i Ararken belgeselinde anlatıyor.

RÖPORTAJ | Camilere Endonezya modeli: “Kadınların cemaate aidiyeti için ‘Kubbenin altında olmaları’ şart”

Türkiye’de neredeyse tüm camilerin kadınlar bölümünün camiden kopuk, izbe ve küçük yerler olması kadınlar tarafından eleştiriliyor. Camiyi göremeden, paravanların ve perdelerin arkasında namaz kılan kadınlar, ön saflara geçmek istediklerinde erkek cemaat tarafından engelleniyorlar. Sosyolog Rana Kaya kadınların cami içinde yaşadığı bu tecrit durumunun cemaate aidiyetlerini engellediğini söylüyor ve çeşitli Müslüman ülkelerden farklı uygulama örnekleri veriyor. En azından Endonezya’da uygulanan, caminin ortadan ikiye bir paravanla bölündüğü modelin Türkiye’de de uygulanabilir olduğunu söylüyor.

Diyanet çalışanlarının yüzde 80’i Diyanet’te torpil, iltimas ve kayırmacılık olduğunu düşünüyor

Diyanet-Sen’in Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 6406 çalışanı arasında araştırma yaptı ve sonuçlarını başkan Ali Erbaş’a sundu. Araştırmaya göre Diyanet çalışanlarının %79,1’i “Diyanet’te torpil, iltimas ve kayırmacılık olduğunu” düşünüyor. Katılımcıların %48’i Diyanet’in özerk olması gerektiğini savunuyor. %60.1’i cemevlerinin ibadethane olarak kabulüne karşı. %43’ü “Alevi-Bektaşi Kültürü Başkanlığı’nı destekliyor. “Türkiye’de farklı dini cemaatlerin olması zenginliktir” görüşüne %37’lik kısım katılmazken %43 katılıyor. “Diyanet, din ile devlet arasına sıkışmış bir kurumdur” görüşüne katılanların oranı ise %52.3, “Diyanet personelinin görevi sırasında herhangi bir siyasi partiyi övmesini ve yermesini doğru bulmuyorum” diyenlerin oranı %71.5.

Müslüman bir kadın domuz seslendirebilir mi?

Hatice Asan 21 yaşında bir Eczacılık öğrencisi. Aynı zamanda bir seslendirme sanatçısı. Reklam ve masal seslendirme gibi profesyonel işler yapıyor. Sosyal medya hesabında da beğendiği animasyonlar üzerine dublaj yapıp paylaşıyor. Çok da beğeni topluyor. Geçtiğimiz haftalarda Sing Your Song isimli animasyonda anne domuz karakterine dublaj yaptığı için linç edildi. Asan, domuzları sevimli göstermekle suçlandı. İmanı zayıf olmakla itham edildi. Hatice Asan’la kariyerini ve yaşadığı linci konuştuk.

Tanrı Kompleksli Cerrah Paolo Macchiarini’nin Türk kurbanı: Yeşim Çetir

Etik kurallarını hiçe sayan bir cerrah, acılar içinde hayatını kaybeden hastalar, son derece kandırılmış hisseden hasta yakınları… İtalyan Cerrah Paolo Macchiarini ve kurbanlarını anlatan Netflix yapımı Bad Surgeon: Love Under The Knife belgeselinde Macchiarini’nin yapay soluk borusu nakli yapıp hayatını kararttığı kurbanlar arasında Yeşim Çetir de vardı. 2012 yılında Türkiye’de avuçlarındaki fazla terlemeden dolayı olduğu ter bezleri ameliyatında soluk borusu delinen genç kadın, Sağlık Bakanlığı’nın da yüklü maddi desteğiyle Karolinska Enstitüsü’ne gönderildi ve Macchiarini’nin hastası oldu. Sonu ölümle biten Yeşim’in kabus dolu günleri başladı.

Hastaneler dolu herkes “Salgın var” diyor, peki ne oluyor: “Combo salgın yaşıyoruz!”

Hastaneler tıklım tıklım. Başta çocuklar olmak üzere herkes Influenza, zatürre, Covid teşhisleriyle hasta. Ne olduğunu Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Şevket Özkaya ile konuştuk: “Bizim şu anda bir influenza ve domuz gribi salgınımız var ama zeminde covidimiz de var. Covid üzerine influenza ve domuz gibi ortaya çıktığında vaka sayıları çok fazla arttı. Hastaların büyük bir çoğunluğu influenza mı olduk covid mi diye tereddüte düşüyorlar. Test yaptırdıklarında influenza pozitif çıkıyor ama aslında genelde covid de olmuş oluyorlar. Covidin şu anki varyantı pozitif olmasına rağmen genelde testlerde negatif çıkıyor. Ama aslında artık insanlar bir virüsle değil, birkaç virüsle beraber enfekte durumdalar. Yani combo bir durum yaşıyoruz.”

135 milyon kez görüntülenen tweet toplu yasa dönüştü. Peki, psikologlar ne diyor?

X’te paylaşılan mesajda aslında, fonda Sezen Aksu’dan Firuze çalan bir askerin dağ başında yalnız başına ağladığı video eşliğinde sadece “Hayatınız boyunca sizi en derinden yaralayan olay neydi?” yazıyordu. Bir haftada 135 milyondan fazla kez görüntülendi, 20 binin üzerinde yorum geldi. Binlerce kişi travmasını anlattı, diğer binlerce kişi de okudukları karşısında ağlamaktan bitap düştüğünü yazdı. Uzman Klinik Psikolog Rabia Yavuz: “Adeta hep beraber yas tutulmuş. Fakat bu durum ciddi riskleri de içinde barındırabilir.”

Filistinli öğrenciler: İBB bursuna gelen tepkiler karşısında hayal kırıklığına uğradık

İBB, Arapça bir afiş de hazırlayarak İstanbul’da okuyan Filistinli üniversite öğrencilerine burs vereceğini açıkladı. Açıklamaya milliyetçi çevrelerden “Türk öğrenciler dururken Filistinli öğrencilere burs verilmemesi gerektiği”, “burs verilen öğrencilerin Mossad ajanı çıkacağı” gibi tepkiler geldi. Bursu ve gelen tepkileri İstanbul’da üniversite okuyan Filistinli öğrencilerle konuştuk. Ailesi Gazze’de yaşayan Ahmet Saeed: “Yorumları okuyunca şok oldum ve hayal kırıklığına uğradım.”

Kızıl Goncalar bir bölümle kızılca kıyameti kopardı: İsmailağa: “Son bulmalı” Yeni Şafak: “FETÖ algı operasyonu” RTÜK: “İnceleniyor”

Sadece bir bölümü yayınlanan Kızıl Goncalar dizisi şimdiden hedefte. İsmailağa Derneği yetkilileri “gereğini yapmaya” davet etti. RTÜK’e dizinin kaldırılması için şikayet yağıyor, WhatsApp gruplarda kampanyalar başlatıldı. Dizinin bir “FETÖ algı operasyonu” olduğunu düşünenler ile “tarikatlarla ilgili gerçekler izletildiği için” mutlu olanlar arasında tartışmalar sürüyor. RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin: “Dizi incelemeye alındı.”

Sağlık Bakanlığı’nda iş bitiren tarikat, YAE düşmanı 28 Şubatçı baba…Kızılcık Şerbeti’ne rakip geldi: Kızıl Goncalar…

6 Şubat depreminden kaçıp ‘hocaefendi’nin yanına sığınan bir aile, Sağlık Bakanlığı’nda işlerini tepeden hallettiren, sözcüsünün adı Sadi Hüdayi olan bir tarikat, “Yetmez Ama Evetçiler’e hain diyen 28 Şubatçı baba, seküler-dindar aile gerilimleri, yurtdışına gitmeye çalışan doktorlar… Fox Tv’nin Özcan Deniz ve Özgü Namal’ın başrolünde olduğu yeni dizisi Kızıl Goncalar, siyasetle hızlı bir giriş yaptı. Şimdiden dindarları kötü gösterdiği gerekçesiyle eleştirenler de var, ana akım bir dizide hassas konulara girilmesinden memnun olan da. Kızılcık Şerbeti’nden sonra dizi analistlerinin yeni favorisi Kızıl Goncalar olabilir

Sezai Karakoç, “Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine” şiirini Hz. Muhammed’e değil İstanbul’a yazmış. “Niye Peygamberden af dileyelim?”

Sezai Karakoç’un, Erdoğan’ın da meydanlarda sıklıkla okuduğu “Göklerden gelen bir karar vardır” dizesinin yer aldığı ünlü şiiri “Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine”; Hz. Muhammed için yazılmış bir şiir olarak biliniyor. Uzun yıllar yanında bulunan yayıncı Mustafa Kirenci, Karakoç’un sağlığındaki anlatımlarını not aldığı günlüğünü paylaştı. Karakoç, bilinenin aksine eserini peygambere değil İstanbul’a yazdığını söylüyor: “İslam Âlemi için yazılmıştır. ‘İslam Âlemi’ İstanbul’a diyor ki: Önce senin sevgini kaybettim. Suçluyum af dilemeye geldim diyor. Çoğunun zannettiği gibi bu şiir Peygamber Efendimize yazılmış değildir. Niye Peygamberden af dileyelim.”

Hrant Dink’in ‘Atlantis Uygarlığı’ Kamp Armen’in temeli dualarla atıldı: “Çocuklar bir tohum attılar, Tanrı büyüttü”

1950’lerde 8-12 yaşlarında 30 yetim çocuğun inşaatında çalıştığı, 8 yaşından itibaren Hrant Dink’in 20 senesinin geçtiği Tuzla Ermeni Yetimhanesi Kamp Armen’in yeni binasının temel atma töreni dün yapıldı. Mimar Kevork Özkaragöz tarafından tasarlanan Kamp Armen Gençlik Merkezi’nde 100 kişinin yararlanabileceği teknopark mantığıyla çalışacak bir alan, 200 kişilik bir oditoryum ve 50 kız 50 erkek kapasiteli bir yatakhane yapılacak. Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı Başkanı Özboyar: "İncil’de bir söz vardır "Biri eker, bir başkası sular ama ekileni Tanrı büyütür." denir. Buranın çocukları bir tohum ektiler. Bugünlere gelirken herkesin büyük küçük katkıları oldu. Maddi katkısı olmayanlar da dualarla ve anmalarla katıldılar aramıza, minnettarız."

PORTRE | Hüda Kaya 25 yıl sonra yeniden cezaevinde: Başörtüsü eylemleri için üç kızıyla idamla yargılanıp hapis yatmıştı

HDP eski milletvekili Hüda Kaya, HDP MYK üyesi olduğu için yargılandığı 6-8 Ekim Kobani davasında havalimanında tutuklandı. Ama bu Kaya’nın ilk tutukluluğu değil. 1998 yılında başörtüsü eylemlerine birlikte katıldığı 16,17,18 yaşlarındaki üç kızıyla beraber tutuklanıp idamla yargılanmış, yıllarca kızlarıyla birlikte hapis yatmıştı. Kızlarından birini cezaevinden çıktıktan sonra trafik kazasında kaybetti. Cezaevinde başlayan Kürt meselesiyle ilgisiyle girdiği HDP’den milletvekili seçildi.