Prof. Nuray Ekşi: "350 bin Bulgar Türkü geldiğinde çıt çıktı mı? Çünkü onlar risksizdi. İçlerinde terörist yoktu.Bir hukuk tanımazlık var bu Afganistan'dan gelenlerde."
Prof. Yusuf Halaçoğlu: "Halep'te otelde ekmek istedim, yazın koltuğunun altında ekmek getirdiler."
Soğuk Savaş’ın “Sputnik anı”, ABD hükümetini altyapıya, eğitime ve yeni teknolojilere yatırım yapmaya itmişti. Bugün kamu politikası için benzer bir yol haritası çizmek pek çok açıdan faydalı olabilir. Biden yönetimi, ABD’nin yatırım önceliklerini Çin-Amerikan rekabetini göz önünde bulunduracak şekilde belirlemeye başladı bile. Çin ile yeni bir ‘’Sputnik anının’’ yaratacağı potansiyel faydaların, ayrışmanın yol açacağı maliyetten çok daha tercih edilir olduğunu söylemek zor değil.
Ankara Altındağ’da Suriyeli bir kişinin işlediği cinayet üzerine, Suriyelilerin evleri ve işyerlerine yapılan saldırılar, 1972 yılında Rotterdam’da bir Türk pansiyon sahibinin Hollandalı bir kadını zorla alıkoyması üzerine yaşanan olayları hatırlattı. Bir hafta süren olaylarda öfkeli Hollandalılar, Türklerin evleri ve işyerlerini, taşlayıp, yakmış, sokaklarda dövülen onlarca Türk hastanelik olmuştu. Hollandalı yetkililer önce “etnik olmadığı”nı iddia ettikleri olaylar için daha sonra tazminat ödemiş, eski Hollanda Kraliçesi Beatrix, Türk ve Faslı işçi ailelerin yaşadığı bir pansiyonu ziyaret ederek yaşananlar için “Utanç duyuyorum” demişti.
“Aşırı İslamcılığa engel olma” bahanesiyle Uygurları ‘eğitim kamp’larına toplayan Çin’in pragmatizminin son örneği Taliban. Geçen ay Pekin’de Çin Dışişleri Bakanı, Taliban’ın üst düzey yetkilisiyle buluştu. Çin medyasında Taliban’ın Afganistan’da istikrarı sağlayacağı analizleri çıkıyor. Budist tapınaklarına saldırmış Taliban’la bu yakınlaşmaya Çin sosyal medyasından tepkiler yükseliyor ama Çinli dış politika analistlerine göre “Afganistan’ın nasıl yönetileceği Afganistan’da yaşayanların kendi işi, bu Çin’i ilgilendirmez.” Çin’in önceliği savaşın bittiği istikrarlı Afganistan’la ekonomik ilişkiler. Yew Lun Tian’ın Reuters’deki analizi...
Bu ülkenin kaderi galiba, duymak istenmeyenlere kulak kabartan herkesin bir anda Müllerci yapılması. Meclis’te konu ne olursa olsun sürekli aynı şeylerin tartışılması! Ve Maliye Bakanlığı rakamlarının asla diğer kurumlarınkiyle birbirini tutmaması! Her türlü düşünce, görüş ve değerlendirmenin -yanlış ya da kötü niyetli bile olsa!- bizi doğruya götürecek olmazsa olmaz bir gereklilik olduğuna inananların öylece hain ilan edilmesi…