Fethiye’nin bir anneannesi vardı. Adı Seher’di. Onun Ermeni gelin olduğunu çok sonra öğrendi. Heranuş, 1915 Ermeni Tehciri’nde Habap köyünden çıkan kafile içindeymiş. Palu’ya gelindiğinde kadınlar bu kiliseye kapatılmış, erkekler ise alınıp götürülmüş.Fethiye’nin anneannesi Seher, gerçek ismiyle Heranuş da bu kiliseye kapatılan kadınlar arasındaydı. Erkeklerin hepsi öldürüldü. Kadınlar ise “Ermeni gelin” adıyla başka bir kimlik edindi.
“Gelecek nesillerin iradesine ipotek koyacak bir metin”. Tırnak içindeki ifade Hüda Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu tarafından kullanılmıştı. Ülkenin en ‘bağnaz’, dolayısıyla en ‘anti-demokrat’ ve ‘anti-liberal’ partilerinden biri olarak işaret edilen bu hareketin genel başkanının, tek başına (bütün diğer ‘demokrat’ ve ‘liberal’ geçinen partilerden ayrışarak) gerçek bir demokrat-liberal pozisyonu savunması çok ilginç. Üstelik bu pozisyon epistemolojik olarak dinle de çelişkili! Bu ‘yaman’ çelişki Türkiye’yi anlamak için iyi bir fırsat.
Anlaşılan bazıları Anayasa’nın ilk dört maddesini bizzat Atatürk’ün yazdığını zannediyor. Halbuki 1924 Anayasası’nda, 1961 Anayasası’nda değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddesi yoktu. 12 Eylül’den sonra anayasa yazmakla görevlendirilen Orhan Aldıkaçtı’nın taslağında, darbecilerin Danışma Meclisi’nden geçen taslakta da yoktu. Dördüncü maddeyi askerlerden oluşan MGK’nin Anayasa Konseyi üretti. Evren ve beşibiryerde de onayladı.
Türkiye’de siyaset, medya, entelektüel tartışma bugün 12 Eylül’ün Danışma Meclisi’nin bile gerisine düşmüş durumda.
Mısır’la ilişkilerimizin nerede ise 200 yıldır hep inişli çıkışlı olduğunu hatırlamak gerekiyor. Belki de bu normal sayılmalıdır. 19’uncu yüzyılın ikinci yarısı ve 20’inci yılın ilk yılları dışında iki ülke arasındaki ilişkiler hep bir rekabet ortamında cereyan etti. Hem Osmanlı hem Cumhuriyet dönemlerinde muntazam aralıklarla meydana gelen krizlere ana hatlarıyla göz atmak belki bu seferki yakınlaşmanın da pek kalıcı olmayacağına işaret edebilir.
Kahvaltı sofrası ayrı bir âlem. İkisinin de “çilingir”i olsa bile rakı masasından “getir-götür”lü, teferruatlı bazen. Hem de sabah sabah! Gözün, sabahın köründe… Bu durum “Bi yumurta kıramaz” modelinin yanında, “kahvaltı onun işidir” brövelileri de ortaya çıkarıyor. “Bizde mangalı erkek yapar” heybeti kahvaltıda da mümkün. Sahanda gözü patlamamış sucuklu yumurta, şöyle acılı bir menemen, tavada takla atan omlet filan “Erkek eli değince bir başka oluyor”! “Evlilik ve kahvaltı” da felsefe konusu esasında.