GÜNÜN YAZILARI

Bu Abdüllatif Şener portresini 15 yıl önce yazmıştım, şimdi kendime ‘bravo’ diyorum

Abdüllatif Şener, kurucusu olduğu AK Parti’den 2007 yılında ayrıldı. Cumhuriyet mitingleri ve AK Parti’yi kapatma davasının Türkiye gündemini esir aldığı günlerde meydana gelen bu gelişme toplumsal ve siyasi muhalefete ilaç gibi geldi; Abdüllatif Şener, “AK Parti’nin gerçek yüzünü teşhir eden” siyasi figür olarak kahramanlaştırıldı. Ben aynı fikirde değildim. 2008 Mart’ında, birkaç cümlesinden ve sezgilerimden yola çıkarak olumsuz bir Abdüllatif Şener portresi çizdim, portre Aktüel dergisinde yayımlandı. Malûm gelişmeler üzerine hatırlatmaya karar verdim.

Orta Doğu’da dengeler: Çin faktörü

Çin muhakkak ki dünyanın başka bölgelerine açıldığı gibi Orta Doğu’ya açılmaktadır. Dünyanın ikinci -bazı hesaplara göre de en büyük- ekonomik gücü ve en azından şimdilik çok büyük bir sermaye fazlası üreten bu ülkenin bu gücünü kullanmaması, enerji bağımlılığının bu kadar yüksek olduğu bölgeye sırt çevirmesi pek beklenemezdi. Kaşıkçı cinayetinden ve Biden iktidara geldikten sonra ABD ile ilişkileri limonileşen Suudi Arabistan ve demokrasi söyleminden pek hoşnut olmayan diğer Körfez ülkelerinin ABD’ne nispet olarak Çin’e dönmeleri de pek anormal sayılmaz. Ancak bölge sorunlarına yabancı, askeri mevcudiyeti sınırlı Çin’in en azından gözle görülebilir bir zaman diliminde bölgede etkin bir aktöre dönüşmesini ve özellikle ABD’nin konumunu tehlikeye düşürecek bir güce sahip olacağını düşünmek pek doğru olmaz.

Kürdistan’la barışmak

Osmanlı’nın Kürdistan’ın ismiyle bir derdi olmaz, Kürdistan’a Kürdistan der. Cumhuriyet’in kuruluş dönemlerinde de Kürdistan ismi sakıncalı görülmez. Nitekim Mustafa Kemal resmi beyanlarında da, şahsi mektuplarında da Kürdistan’ı kullanmaktan imtina etmez. Tarihi, coğrafi ve siyasi bir gerçeklik; faşizan bir gayretle ortadan kaldırılamaz. Kürdistan da öyle bir gerçeklik; ne göz kapatmakla karartılabilir ne de ceza vermekle insanların hafızalarından kazınabilir.

“Derdimi anlatacak kadar”

Kendi ülkesinde “temel” eğitimini, ötesini “bir şekilde” tamamlayan, kimliğini “Türküm, doğruyum, çalışkanım”la ifade edenlerden birisinin Türkçe’yi “derdini anlatacak kadar”, dilbilgisini de “derdini yazacak kadar” bildiğini söylemesi beni hayretlere garkeder mi, hiç sanmıyorum. Yabancı dil bilme mertebesinin hâlâ “Derdimi anlatacak kadar” kalıbıyla ifadesinin kapsamı da beni şaşırtmıyor. Siyaset dilinin “derdini anlatacak”, daha doğrusu sanal sunal dertleri, tabanının, seçmenin ana derdi kılacak kadar olması da...
- Advertisement -

Sessizce patlayan bir skandal

2022 Temmuz’unda Meclis’ten oy birliğiyle geçen kanuna karşı, kanundan hareketle hazırlanan yönetmeliğin uygulanmaya başlanacağı Ocak 2023 öncesi büyük bir karşı lobi çalışması başladı. Önce Eylül 2022’de Meclis’te oy veren ve bakana helal olsun diyen CHP, e-ticaret kanununun iptali için başvuru süresinin bitimine üç gün kala Anayasa Mahkemesi’ne gitti. CHP’li 52 milletvekilinin imzasını taşıyan başvuru için üç dilekçe verdi. Son dilekçeyi başvurunun son günü AYM’ye ulaştırdı. Yönetmeliğe karşı Kasım 2022’den itibaren ise bu kez medyada eşzamanlı bir kampanya başladı. Habertürk, Aydınlık, Cumhuriyet ve Türkiye gazetelerinde haber ve köşe yazılarında e-ticaret yasasının zararları ile haberler yazılmaya, ekonomi, e-ticaret gibi konularda yazı yazdığı görülmemiş köşe yazarları art arada teknik ayrıntılarla dolu yazılar yayınlamaya başladılar.

En Son Çıkanlar