GÜNÜN YAZILARI

Sivas; biraz bildiğiniz gibi ama önyargılarınızdaki gibi değil

Hızlı trenler ve havaalanları sayesinde, kentler yaklaşıyor. Artık Sivas-Ankara arası hızlı trenle 2,5 saat. Aktarmayla İstanbul’a devam etmek de kolay. Üstelik hızlı trenler çok dakik. İç Anadolu’nun bozkırların ortasındaki “adacık”larının birbirine yaklaşması uzun vadede muhafazakarlığı yumuşatıyor. Sivas, bilmeyeni şaşırtan/ezberini bozan bir şehir değil. Ama düşünülen derecede muhafazakâr bir yer de değil. Şehrin gençleri, belki şehrin yaşlılarına kıyasla kısmen çekingen ve tedirgin bir görüntü verseler de Sivas’ta modern bir yaşam da yaşanıyor. Ama Sivas’ın karakteristiğinin bıyıklı yaşlı erkek olduğu noktasında ısrarcıyım.

Kükürt, Kürt Teali Cemiyeti, Acemler, Berberiler ve Kürtler…

208 sayfalık ortaokul beşinci sınıf Sosyal Bilgiler ders kitabında control+f yaparak Kürt ismini taratın, karşınıza çıkan sonuç, sıfır. Aynı işlemi altıncı sınıf kitabına yapınca Kürt kelimesinin 288 sayfada bir kez geçtiğini görüp küçük bir umuda kapılabilirsiniz. Ama o Keçiborlu’da çıkarılan kükürt madeni. Sekizinci sınıfta okutulan İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ders kitabında iki sonuç çıkıyor, yaşasın! “Millî Varlığa Düşman Diğer Cemiyetler” konu başlığına gidiyorsunuz ve Kürt Teali Cemiyetiyle doğuda bağımsız bir Kürt devleti kurmak isteyen Kürtleri görüyorsunuz. Ama bağımsız devlet kurmak istemeyen Kürtlerden bahseden yok. Dokuzuncu sınıfta ise bir lütufta bulunularak farklı coğrafyalarda Müslümanlığı kabul eden kavimlerden söz edilirken Acemler ve Berberilerin yanına Kürtler de eklenmiş, Allah razı olsun! Belki din kardeşiyiz diye Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitabında bahsedilmiştir diyorsunuz. İlkokul dördüncü sınıftan lise son sınıfa kadar dokuz yıl okutulan din dersi kitaplarında Kürtler henüz İslamiyet’i kabul etmemiş. Şafii mezhebini Kürtler olmadan anlatmasanız bari…

KİTAP | Efendi Anadolulu…Boşuna yorulma

Çok az yazar Anadolu’yu Reşat Nuri kadar içeriden görebilirmiştir. Anadolu Notları’nın bir yerinde Reşat Nuri’nin içinde olduğu araç yolun bir yerinde batağa saplanır. Şoför telaşla ne yapacağını bilmeyerek uğraşsa da nafile, kımıldatamaz. İlerdeki tepede onları izleyen bir köylü oturmaktadır. Gerçekten de köylü, fırsattan istifade etmenin türlü yollarını bilen, kurnaz bir adamdır. Bu kervan geçmez yolda bütünüyle adamın insafına kalmışlardır. Reşat Nuri’yi gözüne kestirerek “çıkarırım ama ücretini senden alırım, tamamsa” der. Reşat Nuri, “Kavga edecek bir şey yok baba…Anlaşırız” diyerek sorumluluğu üstlenir. Derken, adam aracı battığı yerden çıkarınca çok yüksek bir ücret olduğunu düşünse de 25 kuruş talep eder. Gerçekteyse yapılan işe mukabil oldukça makul bir rakamdır. Reşat Nuri’nin cevabı onun genel bakışını da yansıtır: “Efendi Anadolulu…Boşuna yorulma. Sen ahlaksızlığa karar verdiğin zaman da beceremeyeceksin.”

“Mahalle”de şiddet romantizmi

Çocukluğumun huzurlu mahallesinde sokaktaki kavgaların bile “nezih, âdil müsabakalar” olarak anıldığı dönemler. Ev içi şiddet de o muhitte -öyle anlatılanı/nostaljisiyle- “anne terliği”, kırk yılda bir baba tokadı (o sıradan deyimiyle “iki tokat”) sanki. Kadına fiziksel şiddet de bizim mahallede sokağa dökülen bir manzara değil pek. Mahallede hissettiğimiz filtresi kalın, böyle bir “huzur”.
- Advertisement -

“Hidrojen bombasını anlatmışsın, tam anlamadım”

1966 yılında Washington’daki Dışişleri Bakanlığı’yla aldığı gizli bir ihbarı paylaşan ABD Büyükelçisi Parker T. Hart’ın telgrafının başlığı; “Atom silahları geliştirmeye Türklerin ilgisi”ydi. Telgrafta atom silahını geliştireceği iddia edilen ODTÜ’lü fizikçinin adı abisiyle karıştırılmıştı: Erdal İnönü.

En Son Çıkanlar