ABD ile stratejiyi “daha fazla kavga” değil çözüm ve denge, yani bölgenin ve insanlığın toplam faydası üzerine kurgulayabilmek esas olmalı. Tabii süper devletlerin de kendilerine göre hesapları, zaafları, üstünlükleri, psikolojik inişçıkışları olabilir. Anlık tepkileri, dürtüsel davranışları olabilir. Siyasi atmosferi ABD aleyhine zorlamak ve ilişkileri iyice bozabilecek bir tempoya geçmek, sağlıklı değildir. Bu tür “emperyalizme karşı yüksek sesli retorik”ler şimdiye kadar pek kimseye fayda getirmedi.
HTŞ’nin iki haftadan daha az bir zaman içinde, Kürt bölgesi hariç Suriye’nin tamamını ele geçirmesinde ne gibi faktörler belirleyici oldu? Yıllardır İdlib bölgesine sıkışmış olan bir örgüt, nasıl oldu da bir anda Suriye’nin kaderini eline aldı? Suriye’deki bu son “devrimde” hangi faktörler belirleyici oldu? HTŞ’ye bu zaferi bağışlayan iç ve dış dinamikler nelerdi?
Muhalefet 13 yıldır Suriye’yi AK Parti iktidarının karıştırdığını, silahlı gruplara, ‘çetelere’, ‘teröristlere’ destek verdiğini, savunuyordu. Ama şimdi aynı muhalifler Esad’ı devirince Türkiye’nin ne alakası var, bunu İsrail ile ABD yaptı diyorlar. Trump bile tersini söylerken. Bu sadece muhaliflikten kaynaklı göze inen bir perde değil, Türkiye’nin coğrafi konumuyla ilgili bir mutsuzluk da.
Türkiye ile kuzey Suriye Kürtleri arasında yaşanması olası gerginlikler Türkiye ile Batı dünyası ve Türkiye iç siyasetini ciddi anlamda zorlayacaktır. Bu coğrafya birilerinin kazandığı ve birilerinin kaybettiği süreçlerden çok acı çekti. Bu sefer herkesin kazanacağı bir tabloyu ortaya çıkarmak için yeterince tecrübe birikti. Yeter ki istensin…Bunun en acil yollarından biri de PKK'nin kayıtsız şartsız Türkiye 'ye karşı silahtan vazgeçmesidir.
Şimdi Öcalan çıksa ve terör bitsin dese Kürt sorunu halledilmiş olacak mı ? Hiç sanmıyorum. Üstelik, Suriye’deki gelişmeler ne etki yapar şimdiden öngörmek kolay değil. Suriye’ye hakim olacak gruplar aralarında uzlaşı bulup yönetimde bütünlük sağlayabilecek mi? Belli değil.