Nejat İşler’in bir cümlesi yıllar önce kapalı bir odada kalması gereken prova anını yeniden gündeme taşıdı. Nuri Bilge Ceylan’ın paylaştığı görüntüler, sinemada mahremiyet, rıza ve güç dengesine dair eski ama hiç çözülmemiş bir tartışmayı bugün yeniden harlatıyor; oyuncu–yönetmen ilişkisinin görünmeyen tarafını bir kez daha düşünmeye zorluyor.
Lefter Filmi’nin Netflix’te yayınlanmasıyla, büyük oyuncunun hayatı belgelenmiş oldu. Torunu Özcan Katmer’le filmin gerçekleri yansıttığı konusunda hemfikir olduk. Ada’da Lefter’le komşu olduk. Lefter’in matematik zekasından haberim yoktu. Filmin bir yerinde, öğretmeninin, “Verdiğim problemin cevabını doğru olarak buluyor ama nasıl bir işlem yaptığını anlatamıyor.” demesi, bana çok tanıdık geldi.
Devletin Dersim özründen 13 yıl sonra bugün CHP’li bir Alevi milletvekilinin Dersim’i anması bile linç edilmesine yetebiliyor. Toplumlar her zaman ileri gitmiyor bazen geriye de gidebiliyor. 2011’de özür dileyen Erdoğan’ın hatta 1987’de genç bir asker olarak yaptıklarından en azından utanan Muhsin Batur’un bile gerisine düşenlere kısa bir hatırlatma…
Montesquieu, kanunları "genel ruhu" yansıtan aynalar olarak görür. Ancak Montesquieu günümüzde yaşasaydı kanunları “muktedirlerin ruhu”nu yansıtan aynalar olarak bu görüşünü güncellerdi diye düşünüyorum. Ağzındaki lokmayı yutup hazmetmeyen bir sonraki lokmanın kurbanı olur. Mevcut anayasayı ve yasaları bile sindirememiş bir topluma gökten yasa inse ne olur? Sanki Anayasa’daki vatandaşlık tanımı değiştirildiğinde her şey süt liman olacak. Aristo’nun deyimiyle “Tamamlanmamış bedende yetişkin yaşayış olmaz.”
“Franco, Zafer, Cumhuriyet, Cezasızlık ve Kentsel Mekân” adlı sergisinde görücüye çıkan başsız Franco heykeli. Belediye başkanı, “Franco rejiminin suçlarını ve hatta demokrasi döneminde bile süren cezasızlığı teşhir etmek” amacıyla sergiliyoruz dese de başsız da olsa, ironi de olsa Katalanlar ayağa kalktılar; heykel yumurta yağmuruna tutuldu, hızını alamayanlar bir de heykele Catalonya bayrağı bağladı.