GÜNÜN YAZILARI

31 Mart seçim sonuçları bir tesadüf mü?

12 Eylül darbesinden yararlanarak Bülent Ecevit, Süleyman Demirel, Alparslan Türkeş ve Necmettin Erbakan’ı saf dışı bırakmayı amaçlayan Turgut Özal’a seçmen yol vermedi. Askeri cuntalara direnen Meclis ve seçmen, sivil siyasetçilerin yasakçılığa başvurduğu hallerde yine aynı tavrı aldı. Bu kez cezası kesilen ise sivil siyasetçi Turgut Özal idi.

Bu tekinsiz dünyada ülkeyi kim koruyabilir?

Soru şöyle de sorulabilirdi: “Bu tekinsiz dünyada Türkiye’yi kim, hangi lider, hangi iktidar koruyabilir?” Ama cevaba gelmeden sorunun kendisi bile “iktidar propagandası” hissi uyandırmaya yetiyor. Zaten tam olarak da bu hissi konuşmalıyız. 2028’in kaderini bu soru belirleyecek. Peki iktidar ve muhalefet bu sorunun akla ilk gelen cevabı olabilmek için ne yapıyor?

Babamla bir kemancının peşinden koştuk

Cahit Otoloğ’un babası Cemil Efendi de piyano çalarmış. Cemil Efendi tehcirin ardından Ermeni kilisesindeki piyanoyu kilisenin papazından satın alıyor ve Cahit Otoloğ’un keman, babası Cemil Efendi’nin piyano çaldığı anı kaydeden bir fotoğraf, benim hayatımda gördüğüm en anlamlı fotoğraflardan biri oluyor bir anda. Ali Otoloğ, dedesi Cahit Bey’in keman hocasının Birecikli bir Ermeni olduğunu da ekliyor. Unutmadan, 20. yüzyılın ilk yarısında Anadolu’nun güneydoğusunda bir kazâda, Urfa Birecik’teyiz.

Bir bina kaç depreme dayanır? 2020’deki Elâzığ Depremi’nde hasar gören binalar neden güçlendirilmedi?

6 Şubat Depremi’nden sadece 10 gün önce Malatya Valiliğince bir “Olur” alınmış ve ilgili birimlere bildirilmiş. 24 Ocak 2020 Elâzığ depreminden etkilenen Malatya’da orta hasarlı olarak belirlenen ve 1 yıl içinde yani 24 Ocak 2021’e kadar güçlendirilmesi gereken binaların güçlendirilme süreleri 1 yıl daha uzatılmış. Meğer 2021 ve 2022’de benzer şekilde uzatma için “Olur” alınmış. “Olur” alınınca olmuş mu sorusunun cevabını ise 6 Şubat depremlerinde hep birlikte gördük! Peki bu durumda kaç bina vardı?
- Advertisement -

Yolun sonu gözüktü mü?

Demokrasiye açılan, dindar, sivil, ılımlı bir hareket olarak AK Parti, artık sadece isim olarak var. Geride, milliyetçi, devletçi, otoriter Erdoğan’ın takipçilerini bırakarak politik kimlik olarak tarihe karıştı. CHP ise aday profilleriyle, yeni yönetimiyle, kucaklayıcı, normalleştirici, diyalog arayan politik söylemiyle, geleneksel tabanını aşan bir çekim merkezine dönüşmenin kapısını açtı. Seçimlerdeki başarısını da Yıldıray Oğur’un biraz ironiyle selamladığı bu “post Kemalist” yönelimine borçlu. Türkiye’nin AK Parti’nin seçimleri kazandığı 2000’li yılların başındakine benzer olumlu bir kırılmanın eşiğinde olduğunu ümit edebiliriz.

En Son Çıkanlar