GÜNÜN YAZILARI

İrlanda neden 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde “kadının yeri evidir” dedi?

İrlanda halkı geçen hafta 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde sandık başındaydı. Halkın %73’ü “kadının yeri evidir” diyen ve çalışmak zorunda kalmayarak ev işlerini ihmal etmemeleri için kadınların devlet tarafından desteklenmesini öngören anayasa hükmünün değiştirilmesine “Hayır” dedi. İrlanda’nın ilk eşcinsel başbakanı Leo Varadkar büyük bir hüzünle referandum sonucunu açıkladı. İrlanda hükümeti de dünya kamuoyu da büyük bir şok yaşamıştı: 2015’te eşcinsel evliliği halk oylamasıyla onaylayan ilk ülke olarak tarihe geçen, daha öncesinde kürtaj, boşanma ve evli kadınların istihdam edilmesi yasaklarını referandumlarla kaldıran İrlanda, nasıl 9 sene sonra böylesine cinsiyetçi bir anayasal hükmün değişmesine karşı çıkmıştı? 50 yıl önce toplumsal ve siyasal gücünü kaybeden Katolik Kilisesi tekrardan sahneye mi çıkmıştı? Kaybeden gerçekten de feminizm miydi?

Sona doğru

Süper Lig’de Galatasaray ve Fenerbahçe, diğer takımlara tur üzerine tur bindirmiş haldeler. İlk iki sıra ile geri kalan arasında bir uçurum var. Her iki takım da zor puan kaybediyor; dolayısıyla şampiyonluk düğümünün çözümü için, muhtemelen, iki takım arasında sondan bir hafta önce oynanacak maça kadar beklemek gerekecek.

Başkalarını İslam’a saygılı olmaya zorlamak, dindarların inançlarına duydukları güvene dair nasıl bir ölçü veriyor?

10 yıl önce birçok Avrupalı Müslüman genç “günah dolu bir seküler hayat”la inançları arasındaki mesafeden kaynaklanan gerilimden, şüpheden, pişmanlıktan kurtulabilmek için Müslümanlıklarını çok sert bir pratikle dışa vurmuş, son aşamada IŞİD’e katılmış, başkalarını da kendileri gibi olmaları için onlar üzerinde şiddet uygulamıştı. Ne var ki yaşattıkları zorbalık inançlarının gücüne duydukları güveni değil, o inancın gereklerini yerine getirememiş olmanın yol açtığı duyguyu ödünleme gayretini yansıtıyordu. Tabii büyük bir doz farkı var ama bu tecrübe, ülkemizde seküler yaşam biçimini benimseyenlere İslam’a saygılı olmayı dayatan dindarların da benzer bir ruh hali içinde olduğunu gösteriyor.

Fiziki cesaret mi medeni cesaret mi?

Son zamanlarda kişisel medeni cesaret göstererek sonunda ölen Rusya lideri Putin karşıtı Navalny oldu. Filistinlilere hürriyet diyerek kendini yakan Amerikalı asker hem fiziki hem medeni cesaret gösterdi. Birçok devlet ve kişi İsrail’in yaptığı soykırım derken Güney Afrika ağzında gevelemeden Adalet Divanı’na başvuruverdi. ABD Başkanı Biden ise en ufak medeni cesaret gösteremiyor. Bakalım dünyamızda hangi devlet medeni cesaret gösterip ABD’nin Gazze’de soykırıma ortak olduğu görüşüyle Adalet Divanı’na başvuracak.
- Advertisement -

Teknoloji ve tavuk döner

Biz artık derin bir anksiyete toplumuyuz… Evet, biliyorum, anksiyete bozukluğu dünyanın sorunu. Herkes bu çileyi çekiyor. Ama bizde ayrı bir biçim almış durumda. Kitlesel bir heyecan duymuyoruz, coşkumuz ölmüş durumda. Daha doğrusu coşku sandığımız şey korku, heyecan sandığımız şey anksiyete… Muhalif entelektüeller bir aciliyet havasında. Hep bir son seçime gidiliyor, her şey her an kaybedilmek üzere, bitti bitiyor. Herkes ötekini sokağa davet ediyor, ama kendi konfor alanından hareket etmiyor.

En Son Çıkanlar