Bölünme korkusu son on yılın kutuplaştırılmış ortamında geniş bir alıcı kitlesi bulmuştur. Eğer süreç doğru yönetilmez ve barışın inşası için gerekli olan sahici bir dil kullanılmazsa, bu örtülü karşıtların yaymak istediği korku ve endişe somut hale gelir ve süreç zarar görür. Tarihsel bir kazanımı hepimize tattıracak böylesine değerli bir süreci kaybetmemek için bir an evvel toplumsallaştırılmasını sağlamalıyız. Yoksa öğretilmiş çaresizlik yeniden öğretilmiş bir öfkeye dönüşebilir.
Her insanın iki ruhu vardır. Doğumla edindiğimiz ruhumuzun yanı sıra atalardan kalan ikinci ruh, kişisel olmayan ruhumuzdur. Sayısız kere aktarılmış, ruhsal genetiğimizdir. Hiçbir bebek hayata sıfırdan başlamaz. Tam aksine, tamamlanmış bir ruh ve beyinle dünyaya gelir. Yaşam sadece bunun açığa çıkması ve kendini bulması için geçirilen süreden ibarettir. Jung’a göre kişisel psişemiz ile bu kişisel olmayan psişemiz genellikle birbiriyle çelişir ve çatışır.
Çocukluğumda masallardan, filmlerden homurdanan canavarlar ya da hayal gücüyle korku nesnesine dönüştürülen insan-hayvan “yaratık”lar âlemi daha sadeydi sanıyorum. Zamanla çeşitlendi sanki. Trafik, enflasyon, “üç harfiler” filan derken, ahtapot da bugünlerde güncellendi. Ben onu çocukluktan da tanıyorum, adını 10 yıl önce resmileştirmedikleri “Derin ahtapot”tan da…
Bir KYB yetkilisi “peki Kandil ne olacak” sorusuna şöyle espriyle cevap veriyor: “Kayak pisti olur. Biraz riskli bir kayak pisti olur tabii, pistten çıkan mayına basabilir.” Uzun yıllar dağlara ve silaha sığınan Irak’taki Kürtler, artık böyle anılmak istemiyor. Barzaniler ve Talabaniler bu devrin Kürtler için kapandığını söylüyor. Bu devir PKK için de aslında bu yüzden kapanıyor. Direnen sadece zamana karşı mücadele eder…
Meclis, 1 Temmuz’da tatile girmeden önce komisyonun ilan edilmesi sembolik ve pratik açıdan önem taşımaktadır. Komisyonun kurulması için silahların teslimi sürecinin tamamlanması beklenmemelidir. Numan Kurtulmuş ve Ömer Çelik'in komisyonunun kurulmasını silahsızlanmanın başarıyla tamamlanması şartına bağlaması ciddi bir çelişki yaratmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vatandaşları için yapacağı her türlü yapısal reform, demokratikleşme adımı ve anayasa değişikliği; bir terör örgütünün atacağı ya da atmayacağı adımlara bağlı kılınamaz.