Türkiye’de 2016’da kurulmaya başlayan yeni rejim, toplumsal rızasını ülkenin bekasının risk altında olduğu anlatısı üzerinden devşirdi. Bu anlatı, eski siyasi saflaşmanın (‘laik-dindar’) yerine yeni bir saflaşmanın (‘millî-gayri millî’) konulmasını gerektiriyordu ve bu yapıldı (2015-2025). Beka tehdidi ana söylem olarak bugün de devam ediyor fakat şimdi Kürtleri dışlayan bu ‘millîlik’ yetmemeye başlayınca Kürtlerin de dahil edildiği yeni bir ‘millîlik’ ekseni kurgulanıyor. Erdoğan siyasi saflaşmanın eksenini ‘laik-dindar’dan ‘millî-gayri millî’ye çevirirken fazla zorlanmamıştı fakat işi bu defa o kadar kolay olmayacak.
Geçen hafta vizyona giren yeni Superman filmi Trump’a, Hollywood’a ve İsrail’e meydan okuyan tarihi bir yapıt. Superman, ABD’nin müttefiği olan Boravia’nın yoksul ve kimsesiz Jarhanpur’u işgal edip sivilleri katletmesine engel oluyor; bir nevi ABD’nin itirazına rağmen Netanyahu’yu tek başına durduruyor. Milyonlarca kişinin izleyip konuştuğu bu özgün film aynı zamanda muhtaç bırakıldıkları bir dilim ekmek için birbiriyle yarıştırılıp makineli tüfeklerle taranan Gazzelilerin tek umudunun Superman olduğunu da gösteriyor. Evet maalesef Superman, Gazzelilerin tek umudu; ama Gazze’ye el uzatamayan bizlerin de çaresizliği.
Altman, GPT-5 karşısındaki şaşkınlığını şöyle tarif ediyor:
“GPT-5’e bir e-postayı anlamadığımdan sordum. Modelin verdiği cevap o kadar iyiydi ki, arkamı yaslayıp ‘işte şimdi oldu’ dedim. O an kendimi modelin yanında biraz işe yaramaz hissettim.”
Altman’ın bu samimi itirafı oldukça çarpıcı; insan düzeyindeki bir yapay zekâyı ilk kez net bir şekilde hissettiği an olarak tarihe geçebilir.
Bazen bir hicret, sadece coğrafi değil; ahlaki bir tercihtir. 615 yılında Mekke’den Habeşistan’a uzanan ilk hicret, İslam tarihinde adaletin yönünü tayin etmiştir. Bu yöneliş, sığınılacak yerin yalnız güvenli ya da “bizden” değil, vicdanlı ve adil olması gerektiğini insanlık tarihine kaydeden büyük bir örnektir.
Beşiktaş, rüzgârın her yönden savurduğu bir göçebe çadırı gibi fırtınada tutunmaya çalışırken, Shakhtar, ahşap bir evin canlılığı ve sıcaklığıyla, ilkbahar güneşine yüzünü dönmüş, her topla buluştuğunda neşesini dünyaya yayan bir tablo çizdi. Maç, Arda Turan’ın sahadaki kısa ama büyüleyici dokunuşlarının büyük bir sahneye dönüştüğü, Shakhtar’ın kolektif aklının Beşiktaş’ın dağınık ve parçalı oyun anlayışını 4-2’lik skorla ezdiği bir gece oldu.