Talat Paşa, Kürt düşmanlığı, göçmen nefreti, iktidar karşıtlığı, depreşen tehcir aşkı… Her şeyin birbirine karıştığı, kesiştiği bu kafası karışık millet, YouTube’da ferahlık arıyor. Cumhuriyetin en rijit dönemlerinde bile kimsenin aklına gelmemiş İttihatçı övgüleri, vatan ve hürriyet şehitleri payeleri havada uçuşuyor. 110 yıl önce hiçbirimiz yoktuk, neydi bu hadise, kimdi bu adamlar, arkalarından o günlerde ne yazıldı diye merakı celbolunan birkaç akıl sahibi kalmışsa aramızda, Refik Halit’in şiiri o günlerde İttihatçılara karşı Osmanlıların hislerini öğrenmek için kafi.
Jung’un Türkçe’deki kitaplarına yakın zamanda bir yenisi eklendi: Seçme Yazılar. Jung, pek çok açıdan önemli elbette ve bunlardan biri de insan ruhunun, toplumsal alanda yaşanan bütün kopuşlara, çalkantılara ve kırılmalara rağmen tarihsel bir devamlılığa sahip olduğu fikri. Ortak bir kolektif bilinç dışına sahip olabileceğimiz düşüncesi…
Düşman Ceza Hukuku” kavramı devletin uysal çocuğu olmayanları “vatandaş” olarak değil, yok edilmesi gereken birer “düşman” olarak görür. Cezalandırma için fiil aranmaz; tehlike algısı yaratan bir saik fazlasıyla yeterlidir. Ancak bu bir yere kadar sürer. Zira iktidarların memnuniyet dereceleri sınır tanımayınca hedef kitle de büyümeye başlar. Hedef kitle büyüyünce doğal olarak iktidar da aynı oranda küçülme yaşar. Bazı iktidarlar ise bu kavramla sadece günü kurtarmayı hedefler. Ama gün gelir, gün de biter!
Nâzım Hikmet ümidin de şairi. Onu da “dünyadan, memleketinden, insandan umudu kesik değil diye” atıyorlar içeriye tabii… Umut muhalif zira; bir şeylerin değişeceğine dair bir inanç, “duygu, düşünce gücü”, el ele tutuştuğunda avuçlarında hatta. Yükselen nabız… O yüzden de “sevinçli, kahraman”. Ama “onlar ümidin düşmanı”… Umutla “Güzel günler göreceğiz çocuklar” diyen Nâzım’dan yüz yıl sonra bir çocuk umutla, neşeyle “Her şey güzel olacak” mı demiş anında cezaevi.
İyi bir futbolcu, yalnızca topa hükmeden değil, aynı zamanda oyunu yaşayan, sahadaki her anı bir satranç hamlesi gibi planlayan ve takımı için fedakârlık yapmaktan çekinmeyen bir bireydir. Guardiola’nın “Futbol, sahada düşünen oyuncularla kazanılır” sözü, bu niteliklerin özünü yansıtır. Bu 12 özellik, bir futbolcuyu iyi yapan temel taşlardır; ancak asıl fark, bu niteliklerin sahadaki tutkuyla birleşmesidir. Çünkü futbol, sadece bir oyun değil, bir yaşam biçimidir.