Seçim yenilgisi öğretici olmak bir tarafa nefreti artırıyor, muhalefeti radikalleştiriyor. Yerel seçimlerden sonra Türkiye'yi seçimsiz dört yıl bekliyor. Bu dört yılda en büyük sınavı ise muhalefet verecek. Muhalefet kendi içine, kendi doğrularına doğru çekildikçe büyüyecek mi küçülecek mi? Son Suudi krizi gibi histeri krizleri, popülist milliyetçi fırsatçılıklar bu işlerin “kralını yapmış” iktidar karşısında işe yarayacak mı? Yoksa muhalefeti radikalleştirip, radikal sesleri büyütecek, iktidara seçmenini rahatça konsolide etme fırsatı mı verecek?
CHP’nin yeni yönetiminin eskisinden farklı olarak temel konularda iktidarı tahrik etmeme siyasetini terk ettiğini görüyoruz şimdilerde. Hem söylem değişiyor hem de TBMM’deki oylamalarda davranış. CHP’nin iki hafta önce Kuzey Irak’ta meydana gelen ve iki günde 12 şehidimize mal olan terör saldırısı hakkında TBMM’de kabul edilen açıklamaya katılmayıp, kendi açıklamasını yayınlaması, ayrıca diğer partiler gibi şimdilerde DEM adını alan partiyi şeytanlaştırmaktan imtina etmesi şüphesiz bir çok itiraza yol açmıştır. Ancak bence bir farklılaştırma işareti olarak olumludur. Muhalefet hep iktidarın dümen suyundan gidecekse, ona ne ihtiyaç vardı?
2023, iktidarın gücünü tahkim ettiği ve arada sırada bazı itiş-kakışlar olsa da birlikteliğini koruduğu, buna mukabil muhalefetin zayıfladığı ve birliğini kaybettiği bir yıl oldu. Mevcut manzara, 2024’ün muhalefet için çok daha zorlu geçeceğine işaret ediyor. 31 Mart akşamı kartlar yeniden dağıtılacak ve bazıları oyundan düşecek bazıları da oyuna girecek. Siyaset sahnesinin ışıkları kimilerini görünmez kılarken kimilerini de parlatacak.
“Kızıl Goncalar” için klişelerle dolu diyebilir miyiz? Kesinlikle evet… Ama yapımcılar, yönetmenler, senaristler ne yapsın? Hem satacak, hem anaakım medyada gösterilecek hem de çekimlere devam edilebilecek. O zaman herkese göz kırpmaktan, her kesime bir nebze olsun ferahlık saçmaktan ya da sayılamayan yumrukları her bir yöne savurmaktan başka bir çare kalmıyor. Kızını okutmayan tarikatçi baba bir yanda, İmam Hatipler için ölen biten sekülerler diğer yanda…“Kızıl Goncalar”, ifade özgürlüğünün olmadığı yerde işte böyle sağlı sollu kroşelerle vuruyor izleyiciye
Süper Kupa finalinin iptalinin ardından yaşananlar, ülkenin tasavvur edilebilecek en büyük lanetlerden birine dûçar olduğunu bir kez daha gösterdi: Türkiye, yalnızca eksik hakikate değil, yeri geldiğinde hakikatin düpedüz çarpıtılmış biçimlerine dahi gönüllü müşteri olmaya hazır ikiye bölünmüş bir toplum ve bu defa olgunun muhalif versiyonuna tanık oluyoruz. Muhalifi muvafıkı fark etmiyor, hakikatin ‘faydalı’ çarpıtılışı ya da ‘faydalı’ görmezlikten gelinmesi her iki kesimi de içten içe çürütüyor, birbirlerine yönelttiği eleştiriyi sıfırlıyor.