GÜNÜN YAZILARI

Putin ve Prigozhin (3) Batı düşmanlığının iki varyantı

Genel ve özel. Her gün kullanırız, üzerinde fazla düşünmeden. Ama bunlar bilimde önemli kavramlar. Felsefî açıdan da önemli, metodolojik açıdan da. Biri olmadan diğeri olamıyor. Arada diyalektik bir ilişki söz konusu. Genel, daima çeşitli özellerden oluşturulan, onların üzerinde yükselen bir genel. Özel ise daima bir genelin içinde mevcut. Bunu anladığınızda, birçok problem çözülebilir hale geliyor.

Yürümek: adım adım

Türkçe’de olmadığı için pek çok okurun mahrum kaldığı Erling Kagge’nin Yürümek: adım adım kitabı nihayet yakın zamanda Kolektif kitap tarafından yayımlandı. Yürümek üzerine giderek bir küçük Türkçe külliyattan söz edebilir hale geliyoruz. Bu kitap da -pek çok benzeri gibi- yürümeye gerçek anlamda tutkuyla bağlı bir yazarın kaleminden tıpkı düşünmeksizin peş peşe adımlar atıyor gibi sıralanan basit ama fazlasıyla derinlikli cümlelerle, düşüncelerle dolu ince ama dolu bir kitap bu. Tıpkı yürümek gibi yalın fakat fazlasıyla tatmin edici bir okuma.

Mahallemizin en neşeli abisi Özkan Uğur

Ölüm haberinin ardından sosyal medyada Özkan Uğur’un mahallemizin Özkan Abisine dönüşmesinden anlıyoruz. Nostalji insanı iyi duygularla ama kaybettiklerimizin farkına vardırarak oyalayan bir şey çoğu kez. Özkan Uğur, orada, özlemini duyduğumuz geçmişin ortasında, bakkalın kapısının önüne koyduğu ahşap sandalyede uzaktan anlaşılan neşesi ve hayat sevgisi ile oturuyor.

TikTok dünyasında üç ülkeye seyahat

Türkiye’den Sinem, İtalya’dan Eleonora ve İspanya’dan Estefania… Neredeyse aynı yaşlarda üç genç kız. Dans, yemek, macera, bilim gibi özel bir temaları yok. Kendi güncel hayatlarını aktarıyorlar. Aralarında sınıfsal farklar olsa da benzer hayatlar yaşıyorlar. Peki neden yüzbinlerce insan her gün onları izliyor?
- Advertisement -

Ölümünü yazan şairin kitâbesi

“İbret için yakılması gereken” Metin Altıok’un ölüm şiirleri, dizeleri, üzerinde denediği acıları, sanki öldürülmeden yazdığı “Madımak Yazıtları”. Kurtulsaydı ve bir şairin bizzat tanıklığında sıralasaydı o dizelerini, kitâbesi olurdu Sivas katliamının. O gözle okuyorum, hatırlıyorum artık çoğunu: “Duman alevi boğuyor. /Rüzgâr suskun bu gece. /Uzun uzun uluyor /Bir çakal paslı sesiyle…” Madımak’ta öldürülen 12, 15, 16 yaşındaki çocukları, “Çocukların gül dudağında /Zift gibi yapışkan kara sakızlar” dizesi nasıl hatırlatmasın?

En Son Çıkanlar