GÜNÜN YAZILARI

Filistinlilere acımıyorum

Filistinliler de hepimiz gibi hayalleri, umutları, hırsları, hüzünleri, hataları, neşeleri, zevkleri, öfkeleri, becerileri olan biricik insanlar. Çocuk, kadın, erkek, genç, ihtiyar, öğretmen, doktor, anne, baba, dede, hala, kuzen, sanatçı, zanaatkar… İşte ben tam da bu yüzden kalbimde günlerdir oturan kayayı zorla bir kenara itip, bu yazıyı gözümde yaş olmadan yazacağım. Hürmetle yazacağım. Merakla yazacağım. Utancımı bir kenara kıstırıp, ümitle yazacağım. Soykırımı seyreden, umursamayan, onaylayan, onaylamasa da konforundan vazgeçemeyen, kim bilir belki de pis bir schadenfreude* ile “aman ya ne fena memleketler, of bizden ırak olsun” diye iç geçiren, siyasetçi yalanlarını, ırkçılığı, hor görmeleri, eşitsizliği, haksızlığı sindiren bizlere, halimize acıyacağım. Soykırıma uğrayanlara değil. Bu yazıda Filistin’in kültürel mirasında, geçmişinde ve bugününde, sanatında, zanaatinde bir yolculuğa çıkacağız. Dört önemli ressamla tanışarak başlayalım

Ne de olsa anlatabildiğin hikaye kadarsın

Harari, İsrail-Hamas çatışmasında Netanyahu’nun popülist ve kutuplaştırıcı politikalarının olumsuz etkisinden bahsediyor. Harari’yi okuyunca İsrail’in sadece Netanyahu döneminde kötü politikalar izlemiş olduğu zannına kapılabilirsiniz. İsrail ve Filistin arasındaki son çatışmalarla ilgili Holokost benzetmesi yapıldığını görünce, aklınıza Holokost görmüş bir halkın çocuğu bir “entelektüelin” Filistin’e yapılanların da benzer bir katliam olduğundan bahsedeceğini sanıyorsunuz ama nafile; Harari, Hamas’ın son saldırılarını Holokost’a benzetiyor, İsrail’i eleştiriyor ancak sivil katliamları nedeniyle değil, Hamas’ı geri püskürtme konusundaki başarısızlıkları ve Netanyahu’nun kutuplaştırıcı, barışa yaklaşmayan, popülist politikaları nedeniyle. Dolayısıyla muhtaç olduğumuz o adalet merkezli bakışa, “entelektüellerin” bakışında bile rastlamıyoruz.

Sokağı(n) bağrına basan tuşlar

“Sokağın sesi” deyince mevzu kalabalık… Hoşundan nahoşuna, kızdıranından gönlünü diyar diyar sürükleyenine kadar envâi türlü. Trafiği, klaksonu, kalabalığı, gürültüsüyle “Street Sounds” sitelerinin bile milyonlarca abonesi var. Sokak müziği, “sokak çalgıcıları” ise dünya harikası. Sokakları ciğerinden gelen nefesiyle dolaşan akordeon da… Peki ya Ciguli?

Beyaz adamın taşınması zor yükü

White Man’s Burden, Rudyard Kipling’in 1899’da yayınladığı ünlü eserinin adıydı. “Beyaz adam”ın gayri-medeni, vahşi dünyayı medenileştirme sorumluluğunu anlatıyordu. Ama artık beyaz adamın önyargıları, kültürel kodları temsil ettiği demokrasi ve insan hakları değerlerinin üzerine bir yük olmaya başladı. Gazze faciasıyla Türkiye’deki demokratların üzerindeki beyaz adamın yükü arttı, daha da artacak.Batı referansıyla demokrasi ve insan hakları savunuculuğu yapmak artık daha da az ikna edici olacak.
- Advertisement -

Netanyahu’ya verdiği koşulsuz destek Biden’i koltuğundan eder mi?

ABD Başkanı Biden, dün Ukrayna’da savunduğu değerleri bir kenara koydu ve İsrail’e koşulsuz destek verdi. Filistinlilere yönelik insan hakları ihlallerini, İsrail’in savaş suçlarını, sivilleri hedef almasını yeterince eleştirmeyen Biden yönetiminin İsrail’e verdiği açık çek Amerika’da tepkiyle karşılanıyor. Üniversitelerde gençler yürüyor, Filistin’i savunan Amerikalı Yahudiler Kongre’yi basıyor, Demokrat Parti’nin seçmeni İsrail’e silah satılmasını istemiyor, Amerikalı diplomatlar ve Kongre danışmanları Biden’in ateşkes çağrısı yapması için mektup yazıyor. Amerika’nın giderek artan Müslüman nüfusu, solcular ve gençler Biden’e tepkisini 2024’te sandığa gitmeyerek veya Filistinli sivilleri yüksek sesle savunan bağımsız sosyalist aday Cornel West’e oy vererek gösterebilir. ABD Başkanı Biden’in İsrail’e verdiği açık çek sadece masum Filistinli çocukların ölümüne değil, koltuğunu da kaybetmesine sebep olabilir. Biden’in bu durumu tersine çevirmesi zor değil, 2 hafta önce Ukrayna için savunduğu ilkeleri, yaptığı konuşmaları hatırlaması yeterli.

En Son Çıkanlar