Düne kadar asayiş tedbirlerini çok sert uygulayan, hukuk sınırlarını fersah fersah aşan Kürt politikası hükümetin artık sadece bu tür bir kaba kuvvet üssünden yürümeyecektir
Peki ne olacaktır? Hem Türkiye içerisinde hem Suriye'de ve Irak'ta; Türkiye'nin Kürt hareketinin yani PKK'nın ve onunla bağlantılı görünen siyasi partilerin tecrit edileceğini ve Kürtlerle ilişkisinin sınırlandırılmaya çalışılacağını düşünüyorum. Eğer bunu yapabilirse hükümet, Kürtlerle ilişkiyi başka yollardan kurma imkanlarını üretmeye çalışacaktır. Bu yeni bir strateji olabilir. Nasıl devreye girer? Türkiye’de HÜDAPAR, sınırların ötesinde KDP burada anahtar rolde olabilir”
Adnan Menderes, iktidarı öncesi dönemde Meclis’teki tartışmalarda tek parti, tek adam rejimine yönelik “eleştirici” bir kimlikle öne çıkıyordu. Çok tanıdık bir isim olan Faik Öztrak (tabii ki dede Faik Öztrak) CHP grubu adına yaptığı konuşmada Menderes’i şöyle cevaplamıştı: "Tek parti zihniyetinin en koyu ve güçlü uygulandığı dönemde bu arkadaşımız bazen parti müfettişi, bazen Grup Yönetim Kurulu Üyesi, bazen komisyon sözcüsü idi ve parti içinde daima tek parti zihniyetini savundu."
Kanada, Hindistan dışında en büyük Sih nüfusuna sahip ülke. Sihler Kanada nüfusunun %2'sinden fazlasını oluşturuyor ve önemli bir oy bankası. Hindistan'daki pek çok uzman, Trudeau'nun hamlelerinin daha çok iç güç dinamiklerine odaklandığını düşünüyor. Kanada'nın Çin ile de gergin ilişkileri var ve Hindistan'ı üzmek şu anda en iyi strateji olmayacak.
İdris Küçükömer’in 4 Kasım 1973’te, “Atatürkçülük ve Türk Toplumu” başlıklı bir forumda, forum konusunun yarattığı huşudan dolayı hüzne gark olmuş ama cezbeye kapılmaktan beri durmayan Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun, Şevket Süreyya Aydemir’in ve Tarık Zafer Tunaya’nın yüzlerine bakarak şöyle demişti: “Artık büyük kumandanın yakasını herkes bıraksın. O’nu tarihteki yerine tevdi edelim...”Mustafa Kemal Atatürk’ü rahat bırakalım artık. Neredeyse 73 yıldır tam tekmil devam eden ulusal tazim ve minnettarlık şovu devam ederse, yani bütün bir millet ve ülke ilanihaye borçlandırılmaya devam edilirse, bu koşullar altında, yeniyetme delikanlıların müstehcen tepkiler vermesi vaka-i adiyeden sayılır.
1996’da Türkiye ile Yunanistan’ı savaşın eşiğine getiren Kardak kayalıkları krizinin perde arkasını dönemin Başbakan’ı Tansu Çiller’in dış politika danışmanı emekli büyükelçi Yalım Eralp yazdı: “Yunan askerleri Kardak’a çıkınca Başbakan Çiller siyasi bakımdan zorda kaldı. Biz de çıkalım ve Yunan bayrağı indirelim diyordu. Toplantılar yapıldı. Son toplantıda rahmetli Büyükelçi İnal Batu o kayalıklar iki tanedir adı İkizce’dir biz Yunan askeri bulunmayan diğer kayalığa çıkalım demiş. Anlaşılan iki kayalık olduğunu kimse bilmiyordu! Öyle de yapıldı.
O zamanın Donanma Komutanı Salim Dervişoğlu Amiral anlatmıştı. Kayalığa çıkmak için SAT komandolarını götüren botun motoru bozulunca Salim Amiral ‘kürek çekerek gidin sessiz olur’ demiş. Kriz sırasında muhalefette olan Yılmaz’dan Kardak konusunda beyanat yapmamasını önerdim. O da yapmadı.”