Tarih bilincine sahip ve bunu hayatına da tatbik eden kişi kesin konuşmaz, yürüttüğü fikri meşkuk (şek ve şüphe içinde) ve mütereddit biçimde ifade eder, ön yargılardan, peşin hükümlerden uzak durmaya çalışır, yanıltıcı iç ve dış baskılardan kurtulmaya gayret eder. Komplo teorilerini bir tarafa atar. Ama en önemlisi tarihin asla ve kat’a tekerrür etmeyeceğini bilir!
Kılıçdaroğlu zorlu bir sürecin sonunda muhalefetin başkan adayı olduğunda sakindi. Yumruğunu masaya vurmadan, kükremeden, süreci yönetti. Sosyal demokrat, muhafazakar, milliyetçi, solcu, sağcı… Hep birlikte, Ankara’da yeni bir başlangıç yapıldı. Saadet Partisi Genel Merkezi’nin önünde toplanmış o insanlar bir umudun peşinde. Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezi’ne geldiğinde, onu orada da kalabalık bir topluluk bekliyordu. “Kazanamayacak” diye dışlanan adam, istediği yerdeydi.
16 Eylül 2010 (Mükemmel İkinci Mutsuz Birinci, Aktüel dergisi): “’Liderlik kumaşı’yla ilgili en büyük handikapı şu: Bildiğimiz anlamda ‘liderlik’ten zevk almıyor… O aslında mükemmel bir ‘ikinci’ ve mecburen ‘birinci’ olmuş bütün mükemmel ikinciler gibi giderek derinleşecek bir mutsuzluğun esiri…” 9 Mayıs 2019 (Revize Edilmiş Kılıçdaroğlu Portresi, Serbestiyet): “Meğer birinci olmayı seviyormuş ve ‘ikinciliğine aşkla bağlı olmaktan’ kaynaklanan bir mutsuzluğu da yokmuş…” 7 Mart 2023: 2010’da yanılmışım, 2019’da yanılmamışım.
Siyaset, o Saadet Partisi önündeki kalabalıklarla, onları tohumlayıp sonra yeşerince de onlara istikamet vererek yapılır. Kılıçdaroğlu ise kendisini, CHP önündeki kalabalıkların, o kalabalıkları toplayıp düzenleyenlerin arasında/yanında rahat hissediyor.
AİHM’in, davalı Devletin kişileri ekolojik veya endüstriyel felaketlerden koruma yükümlülüğünü yerine getirmediği sonucuna vardığı bazı örnek kararlarını hatırlamak, özellikle 6 Şubat depremleri sonrasındaki tartışmalara ışık tutması açısından önem arz ediyor.