GÜNÜN YAZILARI

Cuma’dan Pazar’a nasıl gelmiştik?

Türkiye, ilk resmi tatil günüyle Cumhuriyet’le tanıştı. 1924’deki kanunda tatil günü olarak “milleti teşkil eden anasırı asliyenin Müslüman olması” nedeniyle Cuma günü seçilmişti. Kanun teklifini verenlerden biri olan Şükrü Kaya, 11 yıl sonra bu kez İçişleri Bakanı olarak kürsüye çıktı ve eleştirilere karşı yeni tatil kanununu savundu. Artık resmi tatil günleri Cumartesi ve Pazardı. Nihayet 2016’da çıkarılan genelgeyle Cuma günleri Cuma namazı saati memurlara tatil edildi. Yani ortada bir sorun kalmadı.

Kılıçdaroğlu’nun en feci işi, ondan önceki Kılıçdaroğlu’nun da yeniden değerlendirilmesini gerektiriyor

İki seçim arasında Ümit Özdağ ile yaptığı gizli protokol ve onun açığa çıkmasından sonraki performansı, Kılıçdaroğlu’nun bizim bildiğimiz ve inandığımız siyasetçi ve insan olmadığını ortaya koydu. Son yıllarda izlediği birleştirici çizgiyi destekleyenlerin bir bölümü şimdi "Onu göndermek isteyenler CHP'yi eski, dar, taşlaşmış ideolojisine ve siyasetine mahkûm etmek istiyor" gerekçesiyle Kılıçdaroğlu’nun hakikatinin bir bölümünü görmezden geliyor. Bunun CHP’ye de Kılıçdaroğlu’na da bir faydası yok.

İfade hürriyeti ihlal edilmiş genç bir hukukçu neden evrensel hukuku savunmalıdır?

İstanbul Hukuk birincisinin dekanlığın izin vermediği konuşmasındaki 28 Şubat’ta başörtüsü yüzünden aynı üniversiteden atılmış annesine selamı talihin despotik yöneticilerle dalgasını geçtiği bir adalet anıydı. Ama konuşma metninde evrensel hukukun üzerine konan kurgusal “toplumsal değerler”in üzerine konuşmalıyız. Mesela laiklik toplumsal/kamusal kültürde baskın olduğunda mütedeyyin bir hukukçunun birincilik konuşması evrensel ifade hürriyeti hakkına bakılmaksızın kısıtlanabilirdi ve bu meşru olurdu. Çoğunluk iradesine ve yerelciliğe dayalı bir hukuki tasavvur, eşitsizliklerle lime lime edilmiş bir topluma yol açacaktır. Öyle bir toplumda hukukçulara da pek ihtiyaç kalmaz.

Sivas; biraz bildiğiniz gibi ama önyargılarınızdaki gibi değil

Hızlı trenler ve havaalanları sayesinde, kentler yaklaşıyor. Artık Sivas-Ankara arası hızlı trenle 2,5 saat. Aktarmayla İstanbul’a devam etmek de kolay. Üstelik hızlı trenler çok dakik. İç Anadolu’nun bozkırların ortasındaki “adacık”larının birbirine yaklaşması uzun vadede muhafazakarlığı yumuşatıyor. Sivas, bilmeyeni şaşırtan/ezberini bozan bir şehir değil. Ama düşünülen derecede muhafazakâr bir yer de değil. Şehrin gençleri, belki şehrin yaşlılarına kıyasla kısmen çekingen ve tedirgin bir görüntü verseler de Sivas’ta modern bir yaşam da yaşanıyor. Ama Sivas’ın karakteristiğinin bıyıklı yaşlı erkek olduğu noktasında ısrarcıyım.
- Advertisement -

Kükürt, Kürt Teali Cemiyeti, Acemler, Berberiler ve Kürtler…

208 sayfalık ortaokul beşinci sınıf Sosyal Bilgiler ders kitabında control+f yaparak Kürt ismini taratın, karşınıza çıkan sonuç, sıfır. Aynı işlemi altıncı sınıf kitabına yapınca Kürt kelimesinin 288 sayfada bir kez geçtiğini görüp küçük bir umuda kapılabilirsiniz. Ama o Keçiborlu’da çıkarılan kükürt madeni. Sekizinci sınıfta okutulan İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ders kitabında iki sonuç çıkıyor, yaşasın! “Millî Varlığa Düşman Diğer Cemiyetler” konu başlığına gidiyorsunuz ve Kürt Teali Cemiyetiyle doğuda bağımsız bir Kürt devleti kurmak isteyen Kürtleri görüyorsunuz. Ama bağımsız devlet kurmak istemeyen Kürtlerden bahseden yok. Dokuzuncu sınıfta ise bir lütufta bulunularak farklı coğrafyalarda Müslümanlığı kabul eden kavimlerden söz edilirken Acemler ve Berberilerin yanına Kürtler de eklenmiş, Allah razı olsun! Belki din kardeşiyiz diye Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitabında bahsedilmiştir diyorsunuz. İlkokul dördüncü sınıftan lise son sınıfa kadar dokuz yıl okutulan din dersi kitaplarında Kürtler henüz İslamiyet’i kabul etmemiş. Şafii mezhebini Kürtler olmadan anlatmasanız bari…

En Son Çıkanlar