GÜNÜN YAZILARI

İZLENİM | Erdoğan’ın Diyarbakır ziyareti: Bitmiş bir hikâyenin hüznü

Kamu kurumları teyakkuza geçirildi, mitinge katılımları için kamu personelleri lisan-ı münasip ile uyarıldı. Teşkilatlar ve partiye angaje sivil toplum örgütleri sahaya çıkarıldı, çevre il ve ilçelerden partililer Diyarbakır’a taşındı. Cumhurbaşkanı sıfatıyla devletin bütün araç-gereçleri emrine amade kılınan Erdoğan geldi ve genel başkanı olduğu partinin propagandasını yapıp gitti. Şehir, Erdoğan’ın gelişiyle dalgalanmadı. Geçmişte “Acaba ne söyleyecek?” diye dikilen kulaklar, artık pek bir oralı olmadı. Ufukta bir şey gözükmediği için, dönüp bakanların sayısı çok sınırlı kaldı. Devlet partisi olmanın da böyle bir handikabı var; şehre dokunamıyor sadece bürokrasiyi harekete geçirebiliyorsunuz!

Âlemde ne siyasetçiler var

Memleketin hali hakkında siyasetçiler, toplum, dış güçler… Akla gelebilecek gelemeyecek her özne mesul oluyor da, neden memlekette sözün sahibi olmuş olanlar mesul olmuyor, anlamak güçleşiyor. Benim açımdan Türkiye Cumhuriyetinin başarısızlığının esas —belki de biricik— müsebbibi, bu memlekette söz söyleyebilme imtiyazına sahip olmuş ve şimdi de sahip olanlardır.

Enerji krizi, AB ve biz

Bugün artık AB Türkiye’ye güvenmediği için Türkiye üzerinden Avrupa’ya doğal gaz aktarımı konularını iktidarımız ile konuşmayı düşünmüyor. Hatta zengin olduğu anlaşılan Doğu Akdeniz kaynaklarının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması tercih edilmiyor; sıvılaştırılmış olarak İsrail, Güney Kıbrıs ve Mısır üzerinden tankerlerle ihracı gündemde.

İki dakika utan

Bir kuşağın gelecek kuşaklara bırakacağı en ağır miras, -doğuştan- kambur, “utanç” olmalı. Öyle majör mirasların sayısız örneklerini “12 Eylül Utanç Müzeleri”nden, “Utanç Duvarı”ndan adıyla da hatırlıyorsun. İşaret direği gibi darağaçları da dikiyor oraya tarih, göresin diye. O dönemleri geride, o yüzyılda bırakmak benzerlerinden, belirtilerinden utanmaktan âzâde kılmıyor insanı. Atılan adımlar onlarla aranı “yüzyıl farkı”yla açmana yetmiyor. “Burun farkı” desem, bazı mevzularda eğreti durmayacak sanki.
- Advertisement -

Ne yalan söyleyeyim

Ataç’ın metinleri her zaman aforizmalar içerir ve keskin görüşleri buna elbette ki yatkınlık barındırır ama bu kitap sanki özellikle böyle gibi. Sadece belirlediğim aforizmalarından hareketle de yazabilirdim bu yazıyı (Günün birinde Ataç’ın aforizmaları diye ayrı bir derleme yapılsa yapılır). Mesela şöyle diyor: “Başka insanların aczini, cehlini kendi aczimiz, cehlimiz gibi duymadıkça, iddia ettiğimiz bütün üstünlükler boştur.” (s.186).

En Son Çıkanlar