Yönetmenliğini Mahsun Kırmızıgül’ün yaptığı Prestij Meselesi filmi “Kasetçiler Kralı”nın hayatını, zaaflarını, açmazlarını ve başarısını anlatıyor. Yeni kuşaklar için “Gazinocular Kralı”nı veya “Unkapanı Kasetçiler Çarşısı”nı anlamak belki zor olabilir. “Televizyona çıkmak” da geride kaldı. Günümüzün şöhret skalası “Kaç takipçin var” üzerinden belirleniyor.
Anayasa hukukçusu Kemal Gözler, 23 Aralık 2020’de kaleme aldığı bir makalede Türkiye’de artık anayasa diye bir şeyin kalmadığını yazmıştı. Gözler, Anayasayı bitiren şeyi kuvvetler ayrılığının yokluğuna; kuvvetler ayrılığının yokluğunu da “kuvvetli adamlar”ın yokluğuna bağlamıştı o yazısında. Kemal Gözler tam bir ay sonra, 23 Ocak 2021’de bu defa “Elveda Anayasa Mahkemesi” diye yazdı. Yazısının tam başlığıyla: “Elveda Anayasa Mahkemesi; İrfan Fidan Olayı.”
Sosyalist devrimler çağı kapandı. Onunla birlikte, Batı-dışı ülkelerde bağımsızlık veya millî kurtuluş mücadelelerinden komünist veya sosyalistimsi rejimlere geçiş çağı da kapandı. İnsanlığın eşitlik ve sosyal adalet özlemi bitmeyebilir. Ama artık bu özlemin, şiddete dayalı bir işçi sınıfı devrimi projesi tasavvuruna bürünmesi, bu şekliyle parti programlarına yazılması, bu projeyi gerçekleştirmeye adanmış, başından beri ruhen ve hattâ fiilen illegal partilerin kurulmasını temellendirmesi çok zor. İroniktir; tarih artık Marksist öngörünün tersine akıyor. Yeni yeni komünist rejimler kurulmayacak. Aksine, mevcutlar (ki bir avuç) ya azalacak, ya donmuş tek parti diktatörlükleri olarak varlığını koruyacak.
İrfan Fidan olayı yıllarca konuşmayı hak eden bir fenomen olarak ortada duruyor. Bu fenomen kişilik, hülle usulü İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından alınıp iki ay için Yargıtay’da çalışıyor gösterildikten sonra oradan AYM’ye atanıyor ve bugün yapılacak seçimle AYM’ye Başkan olması planlanıyor.
2300 maddeyi okuyunca eski Türkiye’nin geri döneceğini zannetmek epey aşırı yoruma giriyor. Hadi bunu Sabah başyazarının yapması için metni okumasına gerek yok. Ama Halk TV’nin moderatörlerinden birine de öyle gelmiş. Geçmişte ve bugün bir sürü kötülüğün gerekçesi olmuş “Devletin itibarı” nın yeniden inşa edilmesiyle umutlanan muhalif olmak Türkiye’ye özgü bir anomali olmalı. Eski Türkiye’yi devletin itibarlı olduğu, kurumlarının şahane çalıştığını sanmak için afaziyle malul olmak gerek. Demek ki metinde kim ne ararsa onu bulmuş. Mutabakat metinleri biraz böyle olur.