“Eski bir sandık, /Ki açmamış yıllardır /Hiçbir anahtar kilidini, /(…) Birini bulurum mutlaka, /Yangınımı körükleyen birini. /Biri mutlaka vardır /Zonguldak’ta, Sivas’ta, /Yakında ya da uzakta, /Binlerce baca arasında /Dumanı lekesiz biri.” Metin Altıok’un Sivas’ta yakılmadan önce yazdığı bu dizelerdeki gibi… Katliamdan 30 yıl sonra sandığı açacak biri bulunur mu acaba? “Dumanı lekesiz biri”…
Salı günü Oklahoma mahkemesi, 108 yaşındaki üç siyah Amerikalı’nın açtığı tazminat davasını reddetti. Asırlık çınarlar, 1921 yılındaki Tulsa Katliamı’ndan sağ kurtulmuştu. Tulsa Katliamı’nda, beyaz çeteler zengin siyah orta sınıfın yaşadığı “Black Wall Street” olarak anılan Greenwood semtini yerle bir etmiş, 191 iş yerini, 1300 evi yakmış, 300 siyahı katletmişti. Katliamdan sağ kurtulan üç siyah 100 yıl sonra, Tulsa belediyesinden, ordudan, emniyet teşkilatından tazminat, katliam mağdurlarının torunları için vergi affı talep ediyor, semt için de hastane yapılmasını istiyor. Tulsa Katliamı yaşanmasaydı, günümüzde Tulsa’da siyah iş insanlarına ait dükkanların, fabrikaların olacağı, güçlü bir siyah orta sınıfın yatırımlarıyla kaynaklarıyla Amerikalı siyahlara örnek ve destek olacağı kesin. Fakat ne hukuk sisteminin ne de siyasi atmosferin böyle bir talebi karşılaması şimdilik imkansız.
Soruları suya yazılmış gibi olanların psikolojisini bilenlerdenim; en çok da her yıldönümünde dile getirmeyi itiyat edindiğim 15 Temmuz sorularını bir daha, bir daha sorarken hissediyorum bunu. Yine de en doğrusu ısrarla sormak ve muhatapların cevaptan kaçamayacağı günlerin gelmesini umutla beklemek… İşte benim “hâlâ cevaplanmamış oluşuna hâlâ şaşırmadığımız” diye tanımladığım 15 Temmuz sorularım…
15 Temmuz 2016 gibi… Bu girişimi yapanlar Truva atına gizlenen Aka askerlerinden farklı değildi. TSK’nın içine de aynen böyle sızmışlardı. Merak ettiğim husus şu: Truvalılar, Aka askerlerinin yaptığı bu sinsi plana rağmen şehri savunarak bu saldırıyı püskürtmüş olsalardı bunu bir kutlama törenine çevirecekler miydi? Sanmıyorum… O halde bu neyin anması ve neyin kutlaması? Bunu sadece dış güçlere bağlamak topu taca atmaktır. Bataklığınızı kurutmadıkça sinek üreten çok olur. Devletin başat kurumlarını bir takım grup, cemaatlere ve tarikatlara teslim ettikçe olacağı budur. Utanarak ve de sıkılarak ders almamız gereken bir süreçtir bu. Özellikle bazı yöneticilerimizin yurt dışı gezilerinde, yani dünya kamuoyu önünde bunu bir kahramanlık gösterisine çevirmesini gerçekten anlayabilmek mümkün değil.