GÜNÜN YAZILARI

Trabzonspor ‘adalet’ aramıyor; ‘şampiyon’ olmak istiyor

Trabzonspor 'rakibini alt etmek için hayatını riske eden o şövalye' gibi oynamadı ya da bu maçı ve maçın talebini öyle yorumlamadı. Sahada mağduriyetin enerjisi hiç yoktu. Sanki Trabzonspor şikeci rakibiyle helalleşmiş gibi, saf akla dayanan bir oyun oynadı. Adalet arayışından, tatmin duygusundan zere eser kalmamış gibiydi. O hesap kapanmış ve yeni bir sayfa açılmış gibiydi.

“Montrö’nün geleceği bu savaşın sonucuna bağlıdır”

Emekli Büyükelçi Selim Kuneralp, Serbestiyet için yazdı: Savaş Rusya’nın lehine, Ukrayna’nın haritadan silinmesi veya en azından bir Rus uydusu haline dönüşmesi ile sonuçlanması halinde mevcut durum devam eder. Romanya ile Bulgaristan’ın tek başlarına muzaffer bir Rusya’yı karşılarına almak isteyecekleri şüphelidir. Ancak Ukrayna galip çıkar, Moskova’da rejim devrilir ve Rusya tarihinde ilk defa bir demokratik hukuk devletine dönüşürse, Karadeniz’deki dengeler değişir, o zaman savaş gemileri için yeni bir geçiş rejimi ve bölgede daha kuvvetli bir NATO mevcudiyeti gündeme gelebilir. Bu tür gelişmelere hazırlıklı olmakta ve olası senaryoları belirlemeye, Atatürk’ün dahi bir gün değişebileceğini öngördüğü Montrö’yü tutku haline sokmaktansa gerçekçi politikalar üretmeye başlamakta fayda var.

Nene Hatun bilmecesi!

Nene Hatun ismine ne 93 Harbi’ni anlatan tarihi belgelerde ne de 1950’den önce basılmış kitaplarda rastlanır. Ayrıca Mustafa Kemal’in Erzurum’a geldiğini biliyoruz. Ama bu kahraman ile görüştüğüne (görüşmez miydi?!..) dair elde ne bir belge var ne de Nene Hatun’un gençliğinde gösterdiği kahramanlığa dair bir fotograf ya da bir bilgi.

“Ukrayna’nın yaşamında bir gün”

Aleksandr Solzhenitsyn, “İvan Denisoviç’in Yaşamında Bir Gün” romanını, Kruşçev döneminin (1953-1964) kısmî de-Stalinizasyonundan yararlanarak, Kasım 1962’de ünlü Sovyet edebiyat dergisi Novy Mir’de yayınladı. 1950’lerin başlarında Sibirya’daki zorunlu çalışma kamplarından birinde, sudan nedenlerle on yıla mahkûm edilmiş bulunan sıradan bir hükümlünün, sıradanlığı içinde feci bir günü anlatılıyordu. Stalinist baskı ve zulüm daha önce hiç açıkça teşhir edilmemişti. Yer yerinden oynadı.
- Advertisement -

Savaşta büyüyen çocuklar

“Sonra kadınlar kendilerini avutmaya başladılar. O çocuklar bizim çocuklarımız değildi diyorlardı. Hayır, gördüğümüz bu çocuklar bizimkilere hiç mi hiç benzemiyordu. Ama ne demekti, hiç benzemiyordu sözü? Ölüm hepsi için eşti, çoraplarının uçları delik, kirli burunlarını elleriyle silen, ipek gibi saçları serçe yuvasına dönmüş çocuklar. Ben size anlattığım o gün kendi oğlumu görmüştüm ölüme giden o çocuklar arasında...”

En Son Çıkanlar