Şu tutumdan uzak dur. Şu damgayı kullanma. Şu söylem ile arana mesafe koy. Ateşle oynama. Ötekileştirme. Tehdit gibi gösterme. Tehdit etme. Dikkat et, düşünerek konuş, aklıselimle hareket et. Yoksa kazanayım derken herkese kaybettirir, ülkene yazık eder, nice hayatı heder edersin.
Demek ki demokrasi öyle hemen “Batılılara özgü bir sistem, bize uymaz, İslam daha fazla hak veriyor” deyip kenara atılacak bir sistem değilmiş. Bölgemizde laiklik eşittir demokrasi, özgürlük, hak, hukuk adalet de değilmiş. Bütün kötülüklerin anası “Siyasal İslam” ya da “laikler” de değilmiş. Erken zafer kutlamaları ve erken iflas ilanları için temkinli olmak gerekiyormuş. Özellikle de ne laiğinin ne de İslamcısının demokrat olamadığı bir coğrafyada yaşarken…
Gerçek devrimler, tarihteki bütün devrimler, Şubat 1917’deki gibi veya Tunus’ta 2011’de gerçekleşen ve Arap Baharı’nı başlatan devrim gibi başlar. Kimse karar veya emir filan vermez; kimse genç bir adamın kendini yakmasının 23 yıllık bir diktatörlüğün yıkılmasına yol açacağını kırk yıl düşünse tahmin edemez. Büyük kitlelerin sokaklara dökülmesini sağlayan o “Yetti artık!” ânının ne zaman ve nasıl geleceğini kimse önceden bilemez.
Bugünün genç kadınları, hem sosyal hem de iktisadi açılardan, annelerinin hayal bile edemeyeceği şartlara sahipler. Anneleri de büyükannelerine kıyasla daha iyi durumdaydı ama o iki nesil arasındaki fark, son elli yılda gerçekleşen farkın yanında hata payından ibaret sayılabilir.
HDP, Demirtaş’ın zaman zaman partisiyle zıtlık arz eden çıkışları konusunda kamuoyu önünde herhangi bir rahatsızlık dile getirmiyor. Demirtaş’ın HDP’den, HDP’nin de Demirtaş’tan ayrı düşünmediği belirtiliyor. Parti sözcüleri de, Demirtaş’ın hakkını ve hukukunu savunmaktan taviz vermiyor. Ancak, görebildiğim kadarıyla, Demirtaş’ın konuşma iştahı HDP’de bazı sıkıntılara yol açıyor. Bu sürecin, Demirtaş için yeni bir liderlik testi olduğunu söylemek yanlış olmaz.