GÜNÜN YAZILARI

Bir gün Birleşik Krallık’ta bir Hintli, bir Kürt, bir Nijeryalı, bir Pakistanlı…

Boris Johnson’ın istifasının ardından Muhafazakar Parti milletvekilleri ve üyeleri yeni parti liderlerini ve başbakanlarını seçiyor. Yarışı kimin kazandığı 5 Eylül’de belli olacak. Genel başkanlık yarışı kadınların ve azınlıkların ön plana çıktığı oldukça renkli bir seçim olarak şimdiden tarihe geçti bile.

Son 30 yılda ‘sağ’da ve ‘sol’da Misak-ı Milli sesleri

Devlet Bahçeli’nin Ege’deki Yunan adalarının çoğunun ‘bizim’ olduğunu gösteren “Denizlerdeki Misak-ı Millimiz” başlıkla haritayla verdiği poz, işin bir tarihi olmasaydı yaklaşan seçimi kutuplaşma ve milliyetçilikle kazanma hesapları yapan iktidarın bir iç politika numarası olarak algılanır, üzerinde fazla durulmazdı. Fakat işin 100 yıllık bir tarihi var ve dolayısıyla her yeni vurgu bölge ülkelerinde bu basitlikte algılanmıyor, bir gün kuvveden fiile çıkacak bir niyet olarak görülüyor. Ama biz bu tarihin son 30 yılına bakmakla yetineceğiz.

Dergi yazı kurulundan, bir gecede halk savaşına

Nerede sapıttık? Marksizm miydi hatâ? Bizatihî teori miydi? Tek yol devrim miydi? “Devrimci şiddetin doğrusu” yarışları mıydı? Bunun “gizli örgüt” (veya bizim de bir partimiz olsun) yarışlarına dönüşmesi miydi? Gençliğin, tecrübesizliğin, hayatı tanımamışlığın, haddini bilmemesi miydi? Sübjektivizm miydi? Taklitçilik miydi? Hangi adım atılmamalıydı? Ben atmamalıydım?

Japonya’nın olmayan ordusu, Abe’nin bitmeyen kâbusu

Abe’nin ölümünden iki gün sonra büyük bir seçim başarısı yakalayan Liberal Demokrat Parti 1947’den beri barışseverlik normuna sahip çıkan Japon halkını bu sefer ikna edebilecek mi? Bir ülkenin ordu sahibi olup olmaması arasındaki tercihi belirleyen, bize laf-u güzaf gibi görünen ama aslında gücünü hukuktan ve kamuoyundan alan o ince çizgi Japonya’da yeniden çizilecek mi? Daha da önemlisi, sıklıkla “Yeni Soğuk Savaş” olarak adlandırılan bu dönemde Asya Pasifik bölgesindeki barışa silahlanmış bir Japonya mı, savunmada kalan bir Japonya mı daha fazla katkı sağlayacak?
- Advertisement -

‘Ulu Hakan’ efsanesi sona mı eriyor?

Akşener’in Jön Türk hareketini destekleyen, onları hürriyet kahramanı olarak gören, Abdülhamit’i ise müstebit sayan yaklaşımını, sağ kesimde bir farklılaşma şeklinde okumak mümkün. Belli ki İYİ Parti’nin seçmen tabanı, MHP’den farklı bir alana yöneliyor, daha özgürlükçü daha seküler bir yaklaşımı tercih ediyor.

En Son Çıkanlar