7 milyonu da aştık ve dünyada 6. sıradayız. Dünyanın en güçlü, en kalabalık nüfuslu ülkeleriyle yarışıyoruz. Türke mahsus bir tevazuyla susarken, aslında lider ülke olma yolunda devâsâ başarılara imza atıyoruz. Yeni ve âdil bir dünya düzeninde yerimizi şimdiden, bileğimizin hakkıyla alıyoruz.
Zihniyet yenilenmesi ve demokratik rejimin inşası, hiçbir siyasi kimliğin tek başına başarabileceği iş değil. Sadece seçim aritmetiği; güç yetirebilme meselesi olarak da düşünemeyiz; böyle bir sürecin, doğası gereği çoğulcu, müzakereci, uzlaşıcı yöntemlerle ilerlemesi gerekiyor.
Ebrar, 21 yaşında 1.95 boyunda, artık İtalya’daki spor hayatında “ülkemizi başarıyla temsil eden”, şu aralar pembe saçlı bir Balıkesirli. Sosyal medya hesaplarından gördüğüm kadarıyla yaşıtlarının çok tipik ama büyük ihtimalle duruşundan/kendisini neşe ile ifade edişinden dolayı çok çekici bir temsilcisi. Yani, spordaki başarılarına ve kendi olma ayrıcalığına sahip insanların ışıltısına ek olarak sınırları belirsiz bir dünyadan geldiğini anladığımız “neşesi yeter” bir ışıltısı da var.
Giriş katında oturup yalnızlığına, kaderine, sıla hasretine gergef işleyen kadınlar belirdi pencerelerde… O nakışlarda hapsolan ömürler, penceresi hep örtülü hayaller vardı bir de. Bazısının sadece torununa masal gibi anlattığı… Oysa saçlarını pencerenin yanında, güneşte tarayarak kuruturdu eskiden genç kızlar, yoksa ben mi öyle hayal ettim.
Kafası dumanlanmaya başladığında kalktı, evine gitti. Yalnızlıktan ilk defa böylesine haz duyuyordu. Sevgilisine gitmekten son anda vazgeçmiş olduğu için kendini kutladı. Onu son gördüğü haliyle gözünün önüne getirdi. Esmer yüzünü çevreleyen kıvırcık kızıl saçlarıyla, küçük bir kız çocuğu gibi cilveler yaparken... İçini yokladı. Ona artık âşık olmadığını fark etti şaşkınlıkla.