Her şeye “Türk” etiketi yapıştırarak işlerin yoluna gireceği, kalkınma ve refahın bu tercihten geçtiği ileri sürülüyor. 4-5 sene önce “Türk tipi başkanlık rejimi” de böyle dayatılmıştı. Bu “yerli ve milli” yönetim modelinin ne menem bir şey olduğu kısa zamanda ortaya çıktı. Sonunda, ülkede demokrasi, özgürlük, hukuk, adalet, bağımsız yargı, kurum ve gelenek namına bir şey kalmadı.
Neden bu ülkenin onca güzide üniversitesinde hala gözümüzün içine baka baka düşman güçlerin ekonomi teorileri, finans yöntemleri filan okutuluyor; bilim kisvesi altında körpecik zihinlerin zehirlenmesine izin veriliyor? Biraz zaman ayırıp yazılacak bir kitaba bakar. Tek kitap yeter. Yazacak büyüğümüz de belli. Kore modeli peşinde değil miyiz? Güney olmuş, Kuzey olmuş ne fark eder… Bırakın ayrıntıları…
Berber Necati abi "FED toplantısında faiz artırırsa dolardaki hareketlenme yukarı yönlü seyredecek, TL'yi baskılayacak, bu fırsat bir daha gelmez," dedi. Yarısı yolunmuş saçlarımla ona baktım. "Abi ne diyorsun?" dedim. "Tayfun," dedi heyecanla, "ödemeyi şimdi yapabilir misin?" "Ne ödemesi abi?" diye sordum. "Tıraştan bahsediyorum oğlum" dedi. "Haaa," dedim. Cebimden ücreti çıkarıp verdim. Çırak Nurettin'i çağırıp eline parayı verdi ve "koş" dedi…
Rusya’dan pek hoşlanmayan Reuters haber ajansının haberlerinde bile Rusya Merkez Bankası denirken ‘which’li bir cümleyle şu not düşülüyor: “Kremlin’den ve hükümetten bağımsız olan." Herhalde bu bağımsızlığı sağlayan kişi Sibirya’nın Ufa kentinde Tatar bir şoförün kızı olarak doğmuş Rusya Merkez Bankası’nın başkanı Elvira Nabiullina’nın büyük karizması değil.
Bu partilerin çoğu zaten merkezi devlet çizgisinin içinde veya çeperinde olan partiler. Devlet, değişik güçlerin bileşkesinden oluşan, toplumsal birikime bağlı olarak demokrasiye yaklaşan ya da uzaklaşan bir yapıdır. Dolayısıyla bu partiler de devlete yabancı değiller. Muhalefet partilerinin hepsinin görünen önceliği demokrasi, adalet ve parlamenter sisteme dönüş.