Türkiye’de 2013-2015 çözüm sürecinin yıkılmasının ardından oluşan kaotik ortam, sorunun kısa vadede siyasi masaya taşınmasını imkânsızlaştırdı. Kürt meselesinin adının anılması bile zorlaştı. “Kürt meselesi vardır. Hayır, yoktur” gibi ilkel bir tartışma siyaseti esir aldı. Mevcut şartların bu derece menfi olması, çözümün siyasi mekanizmalarda olduğunu savunan sivil aktörlerin mesuliyetlerini artırıyor. İrlanda deneyi bunu doğrulayan bir örnek teşkil ediyor.
Yeni düşünce maddesel olmayan düşüncedir. Ne sesimi, ne görüntümü ne de bedenimi nakletmek söz konusu. Metaverse ağına bağlanıyorsun (ileride daha başka ağlar da olacak), hayal ediyorsun, inşa ediyorsun, oluyor. Orada haz (zevk ve acı) almak için bedene ihtiyacın yok. Dışarıda sadece yaşayan bir beynin varsa sistem için yetiyor. Sesini sen yaratıyorsun, görüntünü sen yaratıyorsun, bedenini sen yaratıyorsun, bulunacağın mekanı sen/siz yaratıyorsun(uz)!
İlk öneri komikti. 13 yıl önce zuhur ettiğinde, çok gülmüş ve hayli dalga geçen bir yazı yazmıştım. Bu da 1930’ların Türk Tarih Tezi veya başka amatörce cehalet örnekleri gibi, zamanla unutulur demiştim. Öyle olmadı. Başka devlet dairelerine bakmadım. Ama müthiş ironi şurada ki, en azından, adı gereği kültürlü olmasını bekleyebileceğimiz Kültür Bakanlığı, dönmüş dolaşmış, İngilizce metin ve afişlerinde “Turkey” yerine “Türkiye” formülünü benimsemiş. Niçin? Herhalde onlar da “Turkey” sözcüğünün hindiden türediğine, dolayısıyla bir kuşun adıyla anılmanın ülkemizi küçülttüğüne inanmak noktasına geldikleri için.
Rusya’nın Ukrayna’yı, Çin’in Tayvan’ı işgal etme hazırlığı içerisinde olduğu konuşulurken düzenlenen, hem demokrasi hem stratejik ittifaklar açısından çeşitli çelişkiler barındıran, Türkiye’deki herhangi bir alternatif medya kanalındaki bir programdan daha az izlenen Demokrasi Zirvesi, Biden yönetimine yaşadığı sıkıntılı günleri aşmak, eleştirileri geride bırakmak için umduğu fırsatı sağlamadı.
Mersin il merkezimizdir. Ülkemizin en çekici kentlerinden birisi haline geliyor. Portakal bahçelerinin koca apartmanlara dönüştüğü bir şehirden söz ediyoruz. İnşaat furyasının ardından toparlanmaya başladı. Sahil çevre düzenlemesiyle yaşanabilir, gezilebilir bir karakter kazandı. Çok sesli, çok kültürlü yapısı ona canlılık veriyor.