Ahmet Vehbi’nin İstanbul Notları’nda bu hafta büyük marketlerdeki istihdamı azaltan fakat pek de bir işe yaramayan otomatik kasalar, şehirler arası yolculuklarda ikram, konserlerde akbilli öğrencilere promosyon bilet, depozitolu ambalaj ve her yazın klasiği gürültü terörü var.
1970’li yılların ortalarında Almanya’da bir “Hitler patlaması” yaşanır. Yaşlı ve orta kuşak Almanların büyük bir kısmında Hitler’e dair meşum hafızayı geride bırakmaya çalışan bir ruh hali egemendir. Bu ruh hali, başta Yahudi soykırımı olmak üzere, Hitler döneminde yaşanan felaketlerin küçümsenmesini ve dahası Hitler’in asla taşımadığı “sevecen” bir kimlikle sunulmasını beraberinde getirir.
Taliban’ın kuracağı totaliter rejimin, bireylerin hak ve hukukuna saygılı davranması imkanı var mı? Farklı siyasi görüşlerin varlığına izin verir mi? Kadınları, değişik dinlerden olanları, azınlık milliyetleri, toplumun eşit yurttaşları olarak kabul etmesini beklemek hayal gibi görünüyor.
Acaba Kürtler de eğitilebilir mi, yoksa bazı bilimsel çalışmaların iddia ettiği üzere artık eğitilebilir noktasını aştılar mı? Naçizane ben her zaman insan noktasında umutvar oldum… Kürt olsalar bile. Nitekim bunu uzun bir notla İletişim Başkanlığımıza iletmiş ve Serbestiyet’teki görevim de hemen akabinde başlamıştı. (…) Ne mutlu ki yaklaşımım doğrulandı… Vahap Coşkun’un Ahlat hezeyanları nedeniyle yazdığım yol gösterici ve eğitici makalem Doğru bir karşılık buldu.
Yaşlanan bir tarihçi, bir öğretim üyesi için en büyük mutluluk ne olabilir? Yazdıkları üzerinden, öğrencilerinden akıllı, titiz, dikkatle düşünülmüş, ölçülüp biçilmiş sorularla karşılaşmak.