İlahi mesaj, modern psikoloji, Marx gibi sosyal bilimciler, içinde bulunulan halin belirleyici olduğu uyarısını yapar. Bu itibarla devlet yetkililerinin son zamanlarda dile getirdikleri bazı sözleri büyük bir uyarı olarak almak, faili isek değişmek, bunlardan etkilenen isek normal demokratik bir toplumun gereği değiştirmek çözüm olarak önümüzde duruyor.
Sürekli çifte standartlarından bahsedilen Batı’nın en azından standartları var ve bu standartların en düşüğünde bile kendi halkı hakkında bir liderin böyle konuşması düşünülemez. Ortada bir çifte standart varsa onun en büyüğü herhalde Türkiye’de demokrasinin, hukukun, özgürlüklerin eksikliğinden, hamasetten şikayet edip Ukrayna’da Batı’yı ve Rusya’yı siyaseten, ahlaken eşitleyenlerin, gönlü hamasetin, militarizmin, otoriterliğin elinde oyuncak olmuş Rusya’nın propagandasına meyledenlerin çifte standardı olmalı.
Kılıçdaroğlu’nun, partisinin geleneksel duruşundan vazgeçtiğine ve CHP’yi yeni bir çizgiye çekmek niyetine sahip olduğuna işaret eden “helalleşme” ziyareti, kıymetli ve önemli. Bu ziyaretle uç veren siyaset desteklenmeli, ancak bunun yeterli olmadığı da sürekli hatırlatılmalı. Zira CHP, eğer bölgede bir ağırlık merkezi olmak istiyorsa, bunun yolu, daha programlı, daha somut ve daha cesur bir siyasetten geçiyor.
Serbestiyet’te Halil Berktay benim ve Oral Çalışlar‘ın sosyalizm tanımlarımızı eleştirdi, “‘herkes kabul eder ki sosyalizm özünde şöyle bir inançtır’ tarzı olumlamalarına katılmadığımı; çok sübjektif, çok iyimser, çok idealist bulduğumu belirtmeliyim” diye yazdı. Tereddüt ettim. Bu dipnotu cevaplayan bir şeyler kaleme alırsam Halil sosyalizmin niye geçersiz olduğunu anlatan çok uzun bir yazı dizisi yazar, onu vahim bir hata yapmaya provoke etmiş olurum, kendimi suçlu hissederim, diye düşündüm.
Rusya’yı değişik gerekçelerle haklı bulan, müdahalesini bin dereden su getirerek “makul” diye yorumlayan bazı askeri yorumcular işte bu otoriter ve müdahaleci kültürün tipik temsilcileridir. Tabii işin ilginç belki de komik olan yanı her belanın arkasında Batı parmağı arayan solcumuz sağcımız, siyasi bakımdan başı derde girdiğinde ya da ülkeyi terk etmek zorunda kaldığında Çin’i, Rusya’yı ya da İran veya Suudi Arabistan’ı tercih etmiyor. Kapağı bir an önce Avrupa’ya atmak için çareler arıyor.