Yukarıdaki resme bir bakın. Pontecorvo’nun “Cezayir Savaşı” filminden bir sahne. Bir işkence odası. Yakalayıp getirdikleri FLN zanlısı bileklerinden tavana asılmış. Üstelik, kolları yatay bir iple de birbirinden iyice ayrılmış. Vücudunun bütün ağırlığı bileklerine, dirseklerine ve koltuk altlarına biniyor. Sırf bu kadarının etkisi tasavvur edilir gibi değil. Vahşet. Ortaçağın ve Engizisyonun ip işkencesi. Strappado. Günümüzdeki türevi Filistin askısı.
Dünyada helalleşerek seçim kazanan isimlerin başında Joe Biden geliyor. Biden, 90’lı yıllarda eşcinsel çiftlerin evlilik hakkına karşı çıkmış bir senatördü; 2012’de katıldığı bir televizyon yayınında bu fikrini değiştirdiğini açıklayarak ABD’de eşcinsel evliliğin önünü açtı. 70’li yıllarda siyah öğrencilerin beyazların çoğunlukta olduğu okullara servisle taşınmasına karşı çıktı; başkan adaylığı sırasındaki rakiplerinden Kamala Harris’in Biden’ın 70’lerdeki ırkçı tutumunu hatırlatarak dile getirdiği eleştirilerden sonra özür diledi, yetmedi Harris’i başkan yardımcısı adayı olarak seçti.
Bundan yıllar önce şu an oturduğum evi kiralarken depozitoyu dolar olarak vermiştim. O an hiç önemsemediğim bu detayın yıllar sonra beni üst sosyo-ekonomik sınıfa taşıyacağını nereden bilebilirdim ki? Şimdi evden çıksam ev sahibi bana astronomik bir rakam ödemek zorunda. Bu yüzden olsa gerek son zamanlarda evden çıkmamam için benimle arasını iyi tutmaya çalışıyor. Geçen "genç adamsın, yemek yapmaya vaktin olmuyordur" deyip bir tencere yemek getirdi.
AİHM, devletin bazı meşru sırlarının olabileceğini kabul ediyor ve bunlara erişimleri olan memurlara da devletin bu hassasiyetine karşı saygılı olma yükümlülüğü getiriyor. Fakat Mahkeme bu noktada çok önemli bir istisna koyuyor: “Kamu çıkarı” ya da “genel çıkar…” AİHM, bu nitelikteki bilgi ve belgelerin sızdırılmasının memurların “ifade hürriyeti”nin sınırları içinde olduğunu kayda geçiriyor.
Linç edilmesine seyirci kaldık. Ahmet, vatan özlemiyle Paris’te yaşamını yitirdi.16 Kasım 2000 tarihinde onu kaybedince ah vah ettik ama iş işten geçmişti. Orhan Pamuk’la onun için, bir şeyler yapmamız gerektiğini konuşmuştuk. Ama geç kaldık. Ahmet’in yüreği, yaşadığı haksızlıkları kaldıramadı.