Belirgin bir rota değiştirme çabası var. Yine de seçim için kalan zamanda, iktidarın MHP ile malum ortaklığını devam ettirerek Türkiye’yi normal demokratik bir sürece sokmasının, birçok garabetin kaynağı olan tek adam rejiminden uzaklaşmasının ve toplumsal rıza üretmesinin pek kolay olmadığını düşünüyorum.
Biden’in seçimi Kürtler için bir rüzgâr yaratmış olabilir. Ancak rüzgârın bir işe yaraması için Kürtlerin de rotasının belli olması gerekir. Aksi takdirde hedefi olmayan ve hangi limana gideceğini bilmeyen bir gemiye hiçbir rüzgâr yardım etmez.
Biden’ın başkanlık koltuğuna oturmasıyla neler değişebilir? Kürt meselesinin yeniden masaya getirilmesi ihtimali yüksek. Suriye’de, PYD’yle ilişki sürecek. Kıbrıs, Doğu Akdeniz, Ege kıta sahanlığı konusu, insan hakları ihlalleri, düşünce ve ifade özgürlüğü… Bunlar masaya gelebilir. Gelmelidir de. Kangren olmaya yüz tutmuş konuların bu kez daha bir “açıklık”la gündeme gelmesi, bir imkan olabilir.
Farklılık ile önleyicilik aynı şey mi? Bir seçimin, 3 Kasım 2020 seçimlerinin ötesinde, bugünkü adıyla Trumpçılığı, biraz daha açarsak Amerikan popülist otoritarizmini, daha daha açarsak düpedüz Amerika’nın ana akım neo-faşizmini önleyip geri püskürtebilmek, kapının dışında tutabilmek aynı şey mi acaba?
Kendisini küçümsenmiş hisseden, fakat küçümseyene karşı durmada yeterince donanımlı olmadığı için küçümsenmeyi sineye çekenlerin psikolojisi son derece basittir; kendisini küçümseyeni küçümseyene minnettar kalır. Tümüyle duygular dünyasına ait bu argümanın, popülist liderlerin yükselişinde ağırlıklı bir rol oynadığını düşünüyorum.