1982’den beri Fransa’da yaşayan ve çalışan Türkiyeli akademisyen M. Şehmus Güzel, Serbestiyet için Türkiye-Fransa, Erdoğan-Macron ilişkilerini değerlendiren, üç gün üst üste yayımlayacağımız üç bölümlü bir yazı kaleme aldı. Güzel, dizinin bu ilk bölümünde Fransa ve Türkiye arasındaki gerilimin gerisinde yatan ‘yeni türde’ rekabeti anlatıyor.
Az uykulu bir gecenin ardından sabah fakülteye geldim. Vakit erken, henüz afyonum patlamamış. Telefon acı acı ötüyor. Hayrola inşallah! Arayan, Muhammed; selam sabah faslını es geçip doğrudan konuya dalıyor: “Hoca, ne yaptın, ‘aşramalı’nın anlamını buldun mu? Mevzu açıklığa kavuştu mu acaba?”
Aşağıda, İslâm medeniyetinin “altın çağı”ndan iki büyük âlim. Solda, matematikçi, astronom, fiziğin optik dalının öncüsü kabul edilen İbn Heysem, Latinize adıyla Alhazen (y.965 - y.1040). Sağda, hekim, fizikçi, astronom ve filozof İbn Sina, Latinize adıyla Avicenna (y.980 - 1037). 11. yüzyılda İslâm âlemi, henüz mevcut olmayan bir “Batı”dan geri değilmiş, buna bakılırsa. Madalyonun diğer yüzünde, bilim tarihinde İslâm âlimlerinin yeri ve payının restore edilmesi, bizi “Batı bilimi”nden ayrı bir “İslâm bilimi”ne götürmüyor. Tersine, İbn Heysem, İbn Sina ve daha niceleri, insanlığın ortak bilim hazinesine katkıları ölçüsünde değer kazanıyor.
2000’li yıllar, bin yıl sürmesi murad edilen 28 Şubat darbesinin baskılarına rağmen, bugüne kıyasla çok daha fazla şeyin konuşulup tartışılabildiği zamanlardı. Dindar kadınlar da, hem kendi aralarında, hem diğer kadın örgütleriyle birlikte, hem de kamuoyunda pek çok şey konuştular, tartıştılar. Zor ama umutlu olmak bakımından güzel günlerdi.
Zaman hızla seçime doğru aktıkça, Ak Parti ve ortağı MHP’nin kaybetme telaşı artıyor. Muhaliflere yönelik hesap ve operasyonları her gün daha fazla açığa çıkıyor. Muhalefetin bir yandan bunları bertaraf ederken, öbür yandan iktidar alternatifi olabileceğine dair düşünce ve projelerini ortaya koymaları, etkin ve birleşik mücadelelerini sergilemeleri ise toplumun acil beklentisi.