Dün gece okuduğumda, iki şey geçti aklımdan. Birincisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan bir bakıma kendi kendisiyle de konuşuyor gibi geldi. Dört yıl önceki sorusu veya tavsiyesine şimdi kendisi cevap veriyor. 2016 Şubat sonlarında “Onlarla ilgili kararı veren mahkeme kararında direnebilirdi. Direnseydi AYM’nin verdiği karar boşa çıkabilirdi” demişti. 14 Ekim 2020’deki yankısı “demek ki [yerel mahkeme] atabiliyor böyle bir adımı” şeklini alıyor.
Babacan’ın mesajlarını artık daha net ve daha güçlü bir şekilde dillendirdiğini kaydetmek gerekir. Zaten son derece gerilmiş olan siyasi atmosferde halkın sakin bir üsluba daha fazla kredi açacağı kanısındayım. Bu bağlamda Babacan’ın ateşe benzin dökmekten imtina eden tavrının da toplumda bir karşılığı olduğunu düşünüyorum.
Sonra sıra Türk Tabipler Birliği’ne geldi. Bahçeli bu konuda da yol göstericiydi: Ona göre Türk Tabipler Birliği, korona kadar tehlikeliydi. Derhal kapatılmalı, birliğin yöneticilerinden hesap sorulmalıydı. Anayasa Mahkemesi’nden çıkan bazı kararları onaylamayan Bahçeli’nin bu kurumu “uyumlu” hale getirmek için önerisi: “Anayasa Mahkemesi yeni hükümet sisteminin doğasına uygun şekilde yeni baştan yapılandırılmalıdır.”