Şiirin, sanatın muhabbetle, muhabbetin de alkolle bir ilgisi olmalı. Edip Cansever’in “Bu kaç kapılı bir konyak?” sorusundaki gibi kapı açıyor zira. İnsanın içine açılan kapıların gıcırdamadan aralanmadığı iklimlerde bilhassa…
AK Parti tabanı, iktidarın susturma-bastırma seferberliğine nasıl bir cevap verecek? Kanaatimce, bunu belirleyecek olan etkenlerden biri, bir duygu: Muhafazakâr yazarların yıllardır şikâyet ettikleri ‘muhafazakâr eziklik’ duygusu... Bu duygu, muhaliflere gösterdiği “celal yüzü”ne onay almada iktidarın işine yarayabilir.
Aşağıda, günümüzün gerçekten evrenselci bir dünya tarihi vizyonuna sahip üç bilim insanını görüyorsunuz: (soldan sağa) Jared Diamond, Michael Cook, Clive Ponting. Ortak noktalarından biri, Avrupa’nın dünyanın diğer modernite-öncesi kültür ve uygarlık daireleri karşısında hiçbir özsel üstünlüğünün bulunmadığı. Tam tersine; Avrupa’nın yükselişinin ne kadar geç ve tesadüfî olduğunu vurguluyorlar.
Davutoğlu, Çözüm Süreci’ni tamamına erdirme iradesinin göstergesi olarak çok sayıda örnek sıraladı. Bunlardan biri de kayyum tekliflerine ilişkin tutumuydu. Başbakanlığı esnasında birçok kez belediyelere kayyum atanma önerisinin önüne geldiğini ama siyasi rakipleriyle demokratik mücadele dışında bir yolla mücadele etmeyi zül addettiğinden, bunu elinin tersiyle ittiğini söyledi.
İşçiler sigortasız ve asgari ücretle çalıştırıldıklarını söylüyor, tedbirsizlikten şikayet ediyordu. Daha önce fabrikada 2.5 yıl çalışmış ve son patlamada fabrika işçisi yengesini kaybetmiş Sultan Doğan’ın sözleri şartları özetliyor: “Paramızı vermiyorlardı, her taraf ilaçtı, baruttu. Bunları söylüyoruz, müdür küfürlü konuşuyor. Ben şikayetçiyim, yengemi yiyen onlar göz göre göre. Hiçbir tedbir yok.”