Fiyef dağıtmayı kaçınılmaz kılan aynı pre-modern koşullar -- yani (a) para ekonomisinin gelişmemişliği ve (b) ulaşım-iletişim teknolojisinin geriliği -- bir kere fiyef dağıtımı başladıktan sonra, merkezin (kralın, hanın, sultanın, imparatorun) fiyef verdiği üst sınıf mensuplarını kontrol altında tutmasını da çok zorlaştırır, neredeyse imkânsız hale getirir.
Mükemmel bir takım Liverpool; her bir hattı, her bir oyuncusu ayrı bir takdiri hak ediyor. Kalecisi güven veriyor. Savunması sağlam duruyor, kurucu ve yaratıcı işlere imza atıyor. Orta sahası dinamo gibi işliyor. Forveti göz kamaştırıyor.
Metin Feyzioğlu’nun katıldığı bir televizyon programında sarfettiği “Ben devletin menfaatlerini hukuk çerçevesinde korumakla görevli bir örgütün başkanıyım” sözlerine, İstanbul Barosu eski başkanı Yücel Sayman, “Kendisi öyle olabilir; ama bu baro değildir” şeklinde yanıt veriyor.
Kayser-i Rum unvanını benimseyen II. Mehmed kendini Bizans’ın ve Bizans üzerinden Roma’nın varisi olarak konumlandırdı. İmajını da buna uygun, zamanına göre çağdaş bir İtalyan-Osmanlı estetiğiyle şekillendirmeye özen gösterdi. Sultanın sanatsal himayesi sadece kişisel zevkleriyle değil, aynı zamanda Rûmî (Doğu Romalı) bir jeopolitik pozisyon ve kültürel kimlik tahayyülüyle biçimlendi. Bu stilistik çoğulculuk, II. Mehmed’in kendi görsel tanıtımına ilişkin karar ve tercihlerinde somutlandı.
Biliyorsunuz, HDP’ye uygulanan koyu ambargo vesilesiyle Türkiye’deki medya düzeninin acıklı halini hatırladığımız bir tartışma yaşandı geçtiğimiz günlerde. Kimi olsa utandıracak bir adaletsizlik yüzlerine vurulunca,...