Dinin ataerkillikle özdeşleştirilmesine şiddetle karşı çıkan, erkeklerin kategorik üstünlüğünü reddeden ve eşitliği hem Allah indinde hem dünyevi yaşam koşullarında tartışılmaz bir hak olarak talep eden dindar kadınların sayıları her geçen gün artmaktadır. (…) Bu kadınlar dini alanda ataerkil erkeklerin tekelini ve baskın konumunu kırma mücadelesini başarıyla sürdürmekteler.
Emeğin gerçek hakkını teslim etmemek için bin dereden su getiren kapitalist neo liberal politikalar dünyayı kasıp kavururken, başımıza gelen korona, eşitsizlikleri iyice yüzümüze vurdu. Film sistemin radikal biçimde elden geçirilmesi gerektiğini, insana bakışımızın kökten bir revizyona ihtiyacı olduğunu gösteriyor. Korona salgını ile dışa vuran bütün çürümenin, doğa insan ve devlet ilişkilerinin varoluşun en başına dönerek yeniden ele alınmasını zorunlu kılıyor.
Hep aynı düşünen, benzer geçmişlerden gelip, benzer hayatlar yaşayan; bu nedenle tercihleri ve algıları, dolayısıyla fikirleri de benzer olan insanlar yerine; farklı özelliklere sahip ve bu sayede değişik bakış açıları yakalayabilen insanlardan oluşan yapılar doğal olarak daha üretken, daha pırıltılı, daha zengin, daha zeki oluyor.
Al Jazeera’nin açıkladığı “Kıbrıs Belgeleri”ne göre, Kıbrıs Cumhuriyeti, 2 milyon Avro karşılığında Lübnan, S. Arabistan, Çin, Rusya, Venezuela ve Ukrayna’dan siyasetçiler, askerler, bürokratlar ile yolsuzluk ve dolandırıcılığa karışmış iş adamlarının olduğu 2 bin 500 kişiye “altın pasaport” satarak, onları AB vatandaşı yapmış. Skandal Brüksel’den yaptırıma sebep olabilir.
Giresun’un Dereli İlçesi de derenin betona hapsedilerek kazanılan alan üzerine inşa edilen bir ilçe. İlçeye giden Bekir Pakdemirli’nin benim gibi “Dere gün gelir hakkını alır” diyen bir dedesi olmamış belli ki. Olsaydı eğer, gördükleri karşısında hayret etmez, “yok böyle bir doğal afet” demezdi.