Sürecin bir çeşit kronolojisini yapmaya çalışacağım. Pek tafsilatlı olmasa da böyle bir kronolojinin olayların takip edilmesi adına işlevsel olduğu kanaatindeyim.
Sırf sosyal medya düzeyinde, facebook ve twitter’da seyreden daha tonla marjinal kapışma var ki, anti-AKP kesimde bir yığın küçük, haris, kifayetsiz tipin dişlerini gösterip hırlayacak, fırsat bulursa ısıracak yer aradığını; kavgasız, küfürsüz, sataşmasız yaşayamadığını düşündürüyor. Bu süper-agresif mantalite, günümüz Türkiye’sinde faşizmden izler aranacaksa asıl nerede aranması gerektiği konusunda bazı ipuçları sunmakta.
Ey imzacı aydınlar! En büyük sözünüzü, en ağır tehditlerinizi kendini savunma imkanı olmasına rağmen bir suçlu gibi vatanından kaçan işadamı için mi sakladınız?
Demokraside her sorun diktatörlük, her beğenilmeyen zaman Hitler dönemi, polisin gazı neredeyse Hiroşima, her kriminal olay Saraybosna’da Avusturya arşidükünün öldürülmesi…
Bölgenin hemen her yanında, şu psikoloji var: "Çok kötü günlerden geçiyoruz. Yaşamımız tehdit altında. Silahların konuştuğu yerde iki taraflı zorbalık öne çıkıyor."