Şayet Türkiye, Suriye Kürtlerinin de silah bırakarak kurbanlık koyun gibi başlarını Suriye’deki yeni yönetime uzatmalarını barışın sağlanmasının bir şartı olarak ileri sürerse, bu adil ve makul bir çözüm olarak görülemez. Çok ağır bedeller ödeyen Suriye Kürtleri, mülkiyet, yaşam hakkı ve özgürlüklerini tehlikeye sokacak, siyasi statüsüz bir dayatmaya rıza göstermez. Türkiye kendi Kürtleriyle kardeşçe bir arada yaşama zeminini oluşturduğunda, sınırları dışındaki Kürtlerin de sevgi ve sempatisini kazanır.
Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan’ın toplumsal barış yolunda gündeme gelen bir ziyareti, fotoğrafla ilgili yazı dizimi de etkiledi. Önder’in Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın İmralı’da darbeyle öldürüldükten sonra 29 yıl yattıkları “mezar-ı metruke”yi ziyaretleriyle ilgili sözleri, “stil”i, hem onun portresine, hem de “barış”a dair çok şey anlatıyor. Bir cümlesi bile: “Dünya görüşümü zorlayan şeyler olduğunda tercihimi barıştan yana koydum.”
“Terör örgütüne katılmış olup da kan dökülmesi eylemlerine girmemiş kişilerin teslim olmaları halinde haklarında kovuşturma yapılmamasına ve diğer terör örgütü mensuplarının durumlarının da bu anlayış içinde ele alınarak, gerekli düzenlemelerin yapılmasını hükümete bildirmeye karar vermiştir.” Bugün henüz masada dahi olmayan bu PKK’ya af kararı, çoğunluğunu paşaların oluşturduğu Milli Güvenlik Kurulu’nun 25 Mayıs 1993 akşamı yaptığı toplantıda alındı.
Toplumun bir kesimi Bahçeli’ye, bir kesimi Erdoğan’a, bir kesimi Öcalan’a, bir kesimi bunlardan herhangi bir ikiliye, bir kesimi ise tamamına nefretle baktığından “Bu adam(lar) mı barış yapacak” diyor. Barışı kimin yapacağı bu sorunun cevabını imkansız kılıyor; çünkü evet, elinde silah olanlar anlaşacak. Realiteden kopuk, ideal ülke hayaliyle herhangi bir çatışmanın son bulması mümkün değil. Tüm taleplerin maksimalist düzeyde ele alındığı tartışmalar, tarafların hüsrana uğramasına yol açar. Hele ki Türkiye gibi “toplumlaşamamış bir toplum”da.
Brezilya ve Filistin, tarihlerindeki ilk Oscarlarını kazandı. En İyi Yabancı Film ödülünü Brezilya yapımı I’m Still Here, En İyi Belgesel ödülünü Filistin-İsrail yapımı No Other Land kazandı. Brezilyalılar askeri cunta dönemindeki faili meçhul cinayetleri anlatan filmin Oscar almasını sokak partileriyle kutladı, Amazon kabileleri film için özel ayin düzenledi, yargıçlar kararlarında filme atıf yapmaya başladı. Batı Şeria’daki köy yıkımı ve tehciri anlatan No Other Land’ın ödülü ise Filistin devleti tarafından coşkuyla karşılandı. Düne kadar cuntacılar ve İsrail tarafından “terörist” kabul edilen Brezilyalı solcu muhalifler ve Filistinliler için bu Oscar ödülleri bir nevi iade-i itibar.