Aynı anda Öcalan’ın, Kandil’in, Erdoğan’ın, Bahçeli’nin, muhalefetin güvenini sağlamış olmak, DEM Partili ya da AK Partili başka biri anlatsa ihanet, suç, terörle işbirliği, devletle işbirliği gibi gelecek işleri televizyona çıkıp halka anlatabilmek, en sert topları, en radikal çıkışları göğsünde yumuşatmak büyük bir yetenek.
Ortaokuldaki “Cola boykotu”nun ardından öğretmenlerin 1969 “TÖS Boykotu”nu yaşıyoruz. Bugün iktidarın “Proje” okullarındaki sürgünlere karşı boykot yapan Ankara Cumhuriyet Lisesi’nde, 56 yıl önce… Derse girmemenin zaten “can” olduğu günler. Biraz “tadımızı kaçıran” ama çaktırmadan kaytarabildiğimiz Cola boykotundan da farklı. Onda gâvura kızıp -arada- “oruç” bozmak caiz gibi. Lâkin ikincisi ayan beyan “boykot kırıcılığı”.
Samimiyet, sahicilik ve iyilik elele verip “ete kemiğe büründük, Sırrı diye göründük” diye halay tutsalar yeridir... İhtiyacımız olan şey, Sırrı Süreyya Önder’vari bir samimiyet ve sahicilik... Böyle olunca, düşünce ayrılıkları bâki kalır ama, bunlar göz oyma nedeni olmaz...
Trump; Filistin göstericisi öğrencilere yeterince müdahale etmediği ve azınlıklara yönelik pozitif ayrımcılığa son vermediği için Harvard’ın 2.3 milyar dolarlık federal desteğini kesti, İsrail karşıtı öğrencilerini ihbar etmediği için yabancı öğrenci alımını durdurmak ve vergi muafiyetine son vermekle tehdit etti. Harvard ise 50 milyar dolara varan şahsi bağışlara güvenerek Trump’a isyan bayrağı açtı, hükümetin taleplerini reddeti. Harvard’ın direnişi, toplumsal muhalefeti heyecanlandırdı. Fakat Trump’a karşı mücadele için bu yeterli değil. Harvard’ın elit kurumlara öfkeli geniş kitleleri kapsayacak bir hikayenin parçası olması, İsrail destekçisi bağışçılarının taleplerine boyun eğmemesi, Cemal Kafadar gibi hocalarının arkasında durması da gerekiyor. Aksi durumda Trump tsunamisine set çekmesi oldukça zor.
Çağrısı genel kabul gören Abdullah Öcalan, ulus devlet, özerklik, kültürel haklar vb. bütün seçenekleri yürürlükten kaldırıp, Kürt hareketinin neredeyse tamamını boşluğa düşürmüşken eski İslamcılar ne düşünüyor? “Başımıza ne geldiyse İslamcılıktan, ümmetten, İslam kardeşliğinden –ve hatta dinden/İslam’dan- geldi” diyen eski İslamcıların bu konuda neler düşündüklerini henüz bilmiyoruz, şimdilik derin bir sessizliğe gömülmüş bulunuyorlar.